Sosyal girişimlerle birlikte toplumsal fayda, ekolojik sürdürülebilirlik ve kâr etmek birbirlerini dışlayan kavramlar olmaktan çıkıyor... 12 Mart 2020 günü Dünya Sağlık Örgütü, Çin’de ortaya çıkan ve pek çok ülkeye yayılan koronavirüsü pandemi olarak ilan etti. O günden itibaren 114 ülkede 118 bin vakanın görüldüğünü ve 4 bin 291 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Bu satırlar yazılırken küresel salgın tüm hızıyla devam ediyor. Beş kıtada yüz milyonlarca insan virüsten korunabilmek ve yayılmasını yavaşlatmak amacıyla işine gitmiyor, sevdikleriyle görüşmüyor ve zorunda kalmadıkça evden çıkmıyor. İçinde bulunduğumuz krize bir nebze olsun kuşbakışı bakmayı başaranlar, buzdağının altında arızalı sistemleri görüyor: Kaynakları yetersiz sağlık sistemleri, doğal yaşama yer bırakmazcasına büyümüş şehirler, devleşmiş ve fazlasıyla bölünmüş besin zincirleri, karar mekanizmaları aşınmış hantal kamu kurumları… Krizin sonu nasıl gelirse gelsin, şimdiden tüm dünyaya verdiği iki ders var: (1) Mevcut sistemlerin daha adil, doğa dostu ve dirençli yönde dönüşmeleri gerekiyor; (2) Hepimiz bu sistemlerin birer parçasıyız bu sistemleri etkileme gücüne sahibiz. Her bir bireyin davranışı, insanlığın geleceğini etkileyebilecek güçte. Büyük krizlerle karşı karşıya kalan her liderin önünde iki seçenek bulunuyor: Korkuyla hareket edip eski sistemleri korumaya yönelik hamleler yapmak veya merakla hareket edip mevcut sistemlerin dönüşmesine katkı sağlamak. İkinci yolu seçen liderlerin önünde zorlu ama ödülü bol bir yol uzanıyor: Zorlu, çünkü önümüzdeki dönemde iş dünyası liderlerinin hem kurum içi sistemleri yeni gerçekliğe uyum sağlayacak şekilde dönüştürmesi hem de hızla değişip dönüşecek sistem ve sektörlere yön verebilmesi gerekecek. Ödülü bol çünkü mevcut sistemin içinde herhangi bir çark olmaktansa tüm sistemi etkileme şansı sunuyor
X
Üye Girişi
Üye Ol
İş Dünyası Sistemleri Dönüştürmede Sosyal Girişimcilerden Neler Öğrenebilir?
Mayıs 2020