Salgın, resesyon, işten çıkarılma veya aile hayatında istenmeyen bir değişiklik gibi kaygı ve belirsizlik yaşamamıza sebep olan bir durumla karşı karşıya olduğumuzda birçoğumuz olayın olumlu yönlerini görmekte zorlanırız. Olduğumuz yerde kalırız ve kendimizi verimsiz belirsizlik ismini verdiğim bir durumun içinde buluruz. Buna rağmen bazıları bu zorlu zamanları aşarak kendilerine pozitif bir yol çizebilirler. Nasıl?

Geçtiğimiz beş yıldır belirsizlik konusunda uzman kişilerle çalışıyorum. Çalışmalarım inovatörler, girişimciler, CEO ve Nobel ödülü kazananların yanında kumar oynayanlar, sağlık görevlileri ve sörfçüleri de kapsıyor. Çalışmalarım sonucunda bu kişilerin çalkantılı zamanlarda yollarını bulmak ve içlerinde yatan potansiyeli keşfetmek için kullandıkları uygulamaları belirledim. Bu makalede kendi “belirsizlik kabiliyeti”nizi geliştirmenize yardımcı olabilecek üç alışkanlığı anlatacağım.

Şimdi ve Gelecekte Olabilecek Tüm Seçeneklere Gözlerinizi Açın

Üretken olmamızı engelleyen bir belirsizlikle karşı karşıya olduğumuzda o anda yaşadığımız duruma, olası fırsatları göremeyecek kadar odaklanmış olabiliriz. Böyle bir durum huzursuzluk yaratır. Aynı zamanda bu durumu fark edemediğimiz için fırsatları kaçırabilir veya ani kararlar alabiliriz. Psikologlar bu bütünüyle görememe durumunu statüko yanlılığı, büyük balık küçük göl etkisi ve göreceli yoksunluk olarak adlandırıyorlar.

Dar görüşlü olmanın yanlış kararlara yol açtığını gösteren en güzel örneklerden biri Malcolm Gladwell’den geliyor. Üniversite öğrencilerinin bilim, teknoloji, mühendislik ve matematiğin kısaltması olarak kullanılan STEM programını neden tercih ettiğini araştıran Gladwell, sıradan bir ABD üniversitesinde SAT puanlarıyla okullarında ilk üç sırada olan öğrencilerin STEM lisans programları seçme olasılığının yüzde 50 olduğunu buldu. Diğer taraftan son üç sırada olanların bu programları seçme olasılığı yüzde 15’ti. Bu sonuçlar, son üç sırada olanların çevrelerini gözlemledikten sonra diğerleri kadar zeki olmadıklarını düşündüklerini ve bu yüzden daha kolay alanlara yöneldiklerini savunuyor. Ancak Gladwell, Harvard öğrencilerinin SAT puanlarını ve STEM diplomalarını incelediğinde de aynı dağılımın geçerli olduğunu buldu. Neden? Bunun nedeni insan doğasının bizi, büyük resmi görmek yerine yaşadığımız tecrübelere dayanarak kararlar almaya yönlendirmesidir. En düşük puana sahip Harvard öğrencileri kesinlikle STEM disiplinlerinde başarılı olacak kadar zekiydi. Ancak büyük resmi göremiyorlar ve bu sebeple kendilerine şans tanımıyorlardı. Buna karşın incelediğim inovatörler, diğerleri bunu düşünemezken yeni olasılıklar aramayı öğrendiler.

İlk başta düşündüğümüzden daha büyük bir durumun içinde olduğumuzu, hayal ettiğimizden daha çok olasılık olduğunu unutmazsak en iyi sonuca ulaşma ihtimalimiz artar. Daha da önemlisi elde ettiğimiz geniş bakış açısı sayesinde verimsiz belirsizliğin yarattığı huzursuzluktan daha iyimser ve sakin bir yaklaşımla kurtulabiliriz. Bu yaklaşım her durumda geçerlidir. Bu, uçağınızı kaçırmak ve öngörülemeyen ekstra zamanınızla ne yapacağınızı bilememek gibi daha küçük sayılabilecek bir belirsizlik veya işinizi kaybetmek, hayatınızın yönünü ve önceliklerinizi yeniden düşünmek zorunda kalmak gibi daha büyük bir durum olabilir. Olabilecek en kötü senaryoda bile gelecek güzel günlere ve iyileşmeye işaret veren seçeneklerimiz olduğunu fark edebiliriz.

Sonuçlara Siyah-Beyaz Yaklaşmayın, Her Olasılığı Düşünün

Verimsiz belirsizlik yaşadığımız zamanlarda çoğu kez olabilecekleri siyah veya beyaz görme çıkmazına gireriz. Belirsizlik konusunda uzman inovatörler, bunun yerine olasılıklara odaklanıyor.

Bunun etkisini salgının artış gösterdiği sırada INSEAD’da ders verirken tecrübe ettim. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kriz konusunda bir konuşma yapması bekleniyordu ve yabancı öğrencilerin sınırları kapatıp onları Fransa’da mahsur bırakacaklarından korkuyorlardı. Mahsur kalmak veya kalmamak gibi sadece iki seçeneğin var olduğunu düşündüğümüzde yüksek seviyelerde anksiyete yaşarız. Olası sonuçların tamamını ele aldığımızda ve bunlardaki olasılıkları hesapladığımızda olayları farklı görmeye başlarız. Sınırların birkaç gün içinde kapanma ihtimalinin yüksek olduğunu, bir ihtimal daha da erken kapanabileceğini ve derhal kapanma ihtimalinin neredeyse sıfır olduğunu fark ettik. Bunun farkındalığı bizde büyük bir rahatlama yarattı. Yaşadığımız tecrübe bana Fransız filozof Michel de Montaigne’in dokunaklı gözlemini hatırlattı: “Hayatım korkunç şanssızlıklarla dolu, birçoğu hiçbir zaman yaşanmadı.”

Olasılıkların Her Zaman Var Olduğunu Unutmayın

En sancılı verimsiz belirsizliklerin içindeyken bile olasılıkların var olduğu gerçekten doğru mu? Yoksa belirsizlik kabiliyeti düşüncesi sadece ayrıcalıklılar için mi? Bu teori ölüm ve korkunç trajediler zamanında da geçerli mi? Yakın bir zamanda Victor Frankl’ın toplama kamplarındaki yıllarını yeniden okudum. Mahkumların hayatta kalmak için acı çekmelerine rağmen hayatlarında anlam bulmalarının ne kadar kritik olduğunu vurgulamasından çok etkilendim. Elde ettiği sonuç, düşünülemeyecek durumlarda bile gelişimin olduğuna dair güçlü bir kanıt. Frankl, şöyle yazıyor: “Bir kişiden tek bir şey dışında her şey alınabilir: İnsan özgürlüklerinin en nihai olanı, elindeki durumlarda kişinin davranışlarını, kendi yöntemini seçebilmesidir.” Bu özgürlük belirsiz zamanlarda yolumuzu bulmak için kritiktir ve bunu herkes uygulayabilir.

Bu yazının konusu: KENDİNİ YÖNETMEK
Önerilen Konular:
Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş