Ruh Halinizi Nasıl Yönetebilirsiniz?

10 Temmuz 2015, Cuma

Ruh hali, kişinin yaşam performansını birebir etkileyen unsurlardan biridir. Yapılan araştırmalar, ruh halini etkin bir şekilde yönetebilenlerin iş hayatında daha başarılı olduklarını da ortaya koyuyor. Ruh halini yönetebilme becerisi aynı zamanda, iç motivasyonumuzu korumamız ve daha mutlu bir iş yaşamı sürdürebilmemizde de büyük etken.

Peki, nedir bu ruh hali denilen şey? Öncelikle duygu ile ruh hali arasındaki farkı anlamamız gerekiyor. Duygular; genel olarak fizyolojik ve bilişsel öğelere sahip ve davranışı etkilemeye dair duyumlardır. Çabuk oluşur ve çabuk yok olurlar. Örneğin;  gergin geçen bir toplantıda konuşulanlar esnasında aklımızdan geçen düşüncelerin eşliğinde hızla; öfke, hayal kırıklığı, üzüntü ve/veya şaşkınlık duygularını art arda yaşayabiliriz. Ruh hali ise; yaygın, uzun süreli olan ve belirginleşmesi halinde kişinin davranışlarını ve dünyayı algılayış biçimini önemli ölçüde etkileyen duyguların bileşimidir. Hangi duyguları sıkça yaşıyorsak onun getirdiği ruh haline bürünürüz. Mesela öfke duymayı bir alışkanlık haline getirmişsek,  sinirli; mizah duygusunu sıkça yaşıyorsak,  neşeli ruh haline sahip olma ihtimalimiz yüksektir.

Ruh halinin çıkış noktası duygular olduğuna göre, olumsuz duyguların olumsuz ruh haline sebep olduğu bir gerçektir. Olumsuz duygular ise bize kendimizi kötü hissettiren kin, nefret, iğrenme, kıskançlık gibi güçlü duygulardır.

Ruh halimizi yönetmede en önemli faktörlerden biri, duyguların bulaşıcı olduğunu fark etmektir. İşe harika bir enerji ile gelip, sürekli gergin bir ruh hali içinde yaşayan yöneticimizle yaptığımız toplantı sonrası, kendimi ne denli kötü hissettiğimi hatırlıyorum. Bir süre sonra, kendimi bu tacizden korumak için mümkün olduğu kadar ofis dışında toplantılar ayarlamış ve ondan uzak kaldığımda da, kendimi daha iyi hissetmiştim.

Duygular, alışkanlık yapar. Eğitimlerimde “Duygusal biri misiniz? “ diye sorduğumda genelde kadınlar ellerini kaldırır ve “ Ya evet ben çok duygusal biriyim” derler. Sonra sorarım. Peki hangi duygunun duygusalısınız? Beynimiz  öğrenmede olduğu gibi, bir duyguyu yaşadığında;  bir nöron zinciri oluşturur ve biz farkında olmadan bu duygunun bağımlısı haline geliriz. Bazı insanların acı ve üzüntüyle beslenmesi ya da kahkaha atmadan duramayan insanlar gibi. Bu durumda, hangi duygunun duygusalı olduğumuz önem kazanıyor. İşimize yarayan ve yaramayan duyguların farkına varmak;  ruh halimizi yönetmede çıkış noktamızı oluşturuyor. İş yerinde canımızı sıkan bir olayın ardından, iş arkadaşlarımızla yaptığımız sohbet bizi rahatlatıyor gibi gözükse de;  çoğunlukla aynı olumsuz duyguları tekrar tekrar yaşamamıza sebep olmaktan başka bir işe yaramazlar.  Kendimizi kötü hissettiğimizde açacağımız tempolu bir şarkı ya da yaşanan olaya mizahi bir bakış açısı geliştirmek bile, ruh halimizi hızla değiştirecektir.

Ruh halimizi değiştirmede etkili olabilecek birkaç yöntem aşağıdaki gibi:

Resmi yeniden çerçeveleme. Olaylara anlam veren, onları yorumlama şeklimizdir.  Yirmi beş yılı tamamladığım profesyonel hayatımda, oldukça zorlu yöneticilerle çalıştığımı söyleyebilirim. Ama tüm bu zorlukların içerisinde kendime hep şunu söylemişimdir. Bu bana ne öğretiyor? Bendeki hangi becerileri geliştiriyor? İyi ki diyebileceğim neye sahibim? Yaşanan zorlukları bir öğrenme ve gelişme fırsatı olarak görebilme becerisi;  ruh halimizi yönetmemizdeki en önemli anahtarlardan biri. Bir yıl Güney Afrika’da yaşadıktan sonra, oradaki şirket iflas edince ülkeme dönmüştüm. Döndüğümün ilk ayında, ülkede devalüasyon oldu ve delice bir kriz başladı. İş bulmam neredeyse olanaksız gibi gözüküyordu. Sabah evden çıktığımdaki dolar kuru, öğleden sonra eve girdiğimde iki katına çıkmıştı ve Kemal Derviş televizyonda ekonomiyle ilgili açıklama yapıyordu. Kanalı değiştirdim ve National Geographic’i açtım. Mutfağa gittim. Kendime bir kahve yaptım ve salona geri döndüğümde ekranda şu vardı. Everest’e tırmanan adama sormuşlar. Neden tırmandın? Cevabı: Çünkü orada duruyordu. Bu cümle sonrasında kendime aynen şunu söyledim. Sakin ol. İş bulmak için birçok tecrübe ve bilgiye sahipsin ki  kriz dönemlerinde en çok iyi satışçılara ihtiyaç olur. Cebindeki döviz,  iki katı değere ulaştı, borcun yok ve kendi evinde oturuyorsun. Ayrıca işsiz kalma riskin sıfır, zira hâlihazırda işsizsin. Yaptığım şey aslında, yaşadığım olayı sorun çerçevesinden çıkartmaktı. Daha sonra da hızla nasıl bir iş istediğime odaklandım ve iki ay sonra istediğim işi bulmuştum. Zorluklar ve problemler karşısında probleme değil, seçeneklere odaklanabilmek;  ruh halimizi hızla olumlu yönde değiştirir.

Resmi büyütme veya küçültme.  Bazen farkında olmadan, dünyaya sadece bulunduğumuz yerden ve koşullardan bakarız. Çalıştığımız departman;  satış ya da müşteri ilişkileri ise  en zor işi biz yapıyoruz gibidir. Ya da şirkette çalışma koşullarındaki değişiklikleri anlamaz ve buna karşı öfke duyabiliriz. Masraflar kısılır mesela, sinirleniriz. Oysa ülkede ekonomik bir sıkıntı vardır. Ve patronumuz, öngörülü davranarak önlem alıyordur. Veya şirket içinde yaşanan bir birleşme sürecinde, herkes olumsuz konuşmaya başlamıştır ve biz de bunların etkisi altında kalırız kolayca. Böyle durumlarda yapmamız gereken,  yaşadığımız resmi büyütmek ya da gerekirse küçültmektir. 2011 yılında çalıştığım medya grubunda yaşanan sözde yeniden yapılanma operasyonun, yönetimin el değiştirmesi olduğunu ve aslında bunun nedeninin,  politik unsurlar olduğunu görüyordum. Bu nedenle, yaşanan görev ve unvan değişikliklerini de pek yadırgamadım.  Büyük resimde yaşanan,  bu politik ortamın yansımalarıydı sadece. Ancak, kendi resmimde yani, kendi ihtiyaç ve koşullarımda ne yapabileceğime odaklandım. Ve bu sayede kaostan istediklerimi elde ederek ve ruh halimi koruyarak çıkmayı başardım.

Olayları kolaylıkla abartma ve felaket haline getirme alışkanlığınız var ise, resmi büyütmek  yaşadıklarınıza yeni bir anlam yüklemenizi sağlayacaktır. Aynı zamanda bulunduğunuz ortamda yaşananlar moralinizi bozuyorsa, kendi pozitif ortamınızı yaratabilirsiniz.

Zira yağmurun yağmasını engelleyemeyiz ama bir şemsiye açabiliriz.

Ayrıca sürekli siyah giymeye, hep aynı yoldan işe gitmeye ve her şeyin de mükemmel olmasına filan gerek yok.

Mutluluk da olmak değil, yapmaktır.

Gerçekten istersek tabi.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş