Almanya’da doğdum, yüksek liseyi bitirdikten sonra iş hayatına atıldım ve Telefonica O2’da çalışmaya başladım. Bir süre sonra ödeme sistemleri tarafında 40 bin çalışanıyla dünyanın en büyük kredi kartı prosesörlerinden Firstdata’dan teklif alarak oraya geçtim ve girişimciliğe adapte olma sürecim işte orada başladı. Kurumsal hayat içinde formata uygun standartlarda ilerleyen çalışanların yanında çok sayıda girişimci de vardır. Ben onlardan biriydim, şirkette ne zaman yeni bir şeyler yapılacak olsa ben üstlenirdim. Bir gün Londralı bir yetenek avcısından telefon aldım. Almanya’ya açılmak isteyen bir ödeme yönetimi şirketinin ülke müdürü olma fırsatı ayağıma gelmişti. Ben istemediğimi söyledikçe peşimi bırakmadılar. Şirketin kurucularıyla tanıştım ve o akşam bambaşka bir dünyayla karşılaştım: 24 yaşındaki kurucuları ve yaş ortalaması 24 olan 170 kişilik ekibiyle 300 milyon değerinde bir şirket. Kurumsal ortamdan ayrılarak bir startup’a dahil olma maceram bu şekilde başladı. Bu süre içinde kurucu ortağım Tahsin ile tanıştık ve Türkiye’de e-ticaretin yükseldiği 2012 yılında birlikte çalışmaya başladık. Türkiye’ye geldiğimizde tezgahların üzerinde neden birden çok pos makinesi olduğunu sorguluyorduk. Günün sonunda, bu işlerin online tarafta nasıl yürüdüğünü incelemeye başladık.
