2001 yılında, yakın bir zaman önce ebeveynlerimden devraldığım küçük aile şirketi Canada Goose’un imzamız niteliğindeki parkaları yapmaya ilelebet devam etmesine karar verdiğim gün daha dün gibi aklımda. Toronto’daki fabrikamızın (o zamanlar tek fabrikamız vardı) üst katında masamın başında oturmuş sabahki gazete manşetlerini okuyordum ve iki Kuzey Amerika giyim şirketinin üretimini yurt dışına taşıdığını gördüm. Liderleri iki sebepleri olduğunu söylüyordu: Birincisi yerel işgücünün yüksek maliyeti kârlarını azaltıyordu. O yüzden daha yüksek kazançların peşine düşmek akıllıcaydı. İkincisi, marka ve kalite aynı kaldıkça müşterilerin ürünlerin nerede üretildiğini önemsediğine inanmıyorlardı.
Giriş yap veya
ücretsiz üye ol, okumaya devam et