Yöneticiler Çıtayı Düşürmeden Beklentilerini Ayarlamalı

11 Haziran 2020, Perşembe

Birçok ülke bir süredir kendi içine kapanarak evden çalışma sistemini benimsedi. Bu değişim ev arkadaşı, partner, eş veya çocuklarıyla yaşayanların çalışma hayatını oldukça zorlaştırdı. Bununla birlikte evlerinde yalnız olan ve artık ev-iş arası yol gitmeyen çalışanlar da mevcut. Araştırmalara göre uzaktan çalışanların daha verimli çalıştığı göz önüne alındığında bu kişilerin aynı şekilde veya daha fazla üretken oldukları düşünülebilir.

Elbette bazı kişiler için durum böyle olabilir. Ancak iki aylık bir süre içinde onlarca hasta ve çalışanla yaptığım konuşmalar bana tam tersini söylüyor. Bireylerin durumlarına ayrı ayrı bakmazsak, birçok farklı sektörde çalışan profesyonellerden kulağıma gelenler daha az iş bitirebildikleri, hatta bununla birlikte duygusal, mental ve fiziksel anlamda tükendikleri yönünde.

Hastane sistemimizin sınırlı bir kapasitesi olduğu gibi bizim de sınırlı bir kapasitemiz vardır. Çalışanların işlerini bitirebilmek için karşılaştığı sayısız somut zorluğa ek olarak çalışma kapasitemizi büyük ölçülerde düşüren birçok soyut zorlukla da karşı karşıyayız. Bu zorluklar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Duygusal ve Zihinsel Yorgunluk

Pandemi, normal şartlar altında önceden işe odaklanmak için kullandığımız sınırlı kapasitemizi işgal eden duygusal ve zihinsel bir “yük” oluşturdu. Bunun sonucunda minimal dikkat dağınıklıkları yaşayan insanlar da dahil birçok insan normalden çok daha büyük ölçüde duygusal ve zihinsel yorgunluk tecrübe ediyor.

Birçok insan görünürde “idare ediyor” olduklarını belirtirken, bir noktada kendi sağlıkları ve yüksek risk altındaki sevdikleri için endişeleniyor, çocuklarının okul dersleri veya kendi işlerine yetişememenin suçluluk duygusuyla baş ediyor veya tam olarak virüsün doğrudan etkisiyle uğraşıyor. Hastalarımdan biri benimle yaşça büyük bir komşularını Covid-19 sebebiyle kaybettikleri haberini çocuklarına nasıl açıklayacağından emin olmadığını paylaşmıştı. Şimdi ise eyaletlerin aşama aşama açılmaya başlaması ve organizasyonların ofislere geri dönüşün nasıl olacağını düşünmesi üzerine çalışanların güvenlikleri açısından ek endişeleri ve kaygıları olabilir.

Yaşanan endişe, anksiyete, yas veya suçluluk duyguları bilinçli olsun ya da olmasın, işletim sistemimizin arka planında çalışan bir alt rutin haline geldiler ve sabit diskimizin sınırlı alanında yer kaplıyorlar. Roy Baumeister tarafından yapılan bir araştırma da işlerini bitirebilmek amacıyla duyguları bastırmanın veya rol yapmanın bize sonuçlarla döndüğünü gösteriyor. Bunu yapmak sınırlı irademizi tüketiyor ve yavaş yavaş yıpranıyoruz.

Eşduyum Yorgunluğu

İnsanları yorgun düşüren bir başka olay da eşduyum yorgunluğudur. Başkalarına empati duyarken ve onlara daha çok yardımcı olabilmek için kişisel durumlarını anlamaya çalışırken istemsizce gelecek enerji ve mental kaynaklarımızı tüketiriz. Yönetim danışmanlığı alanında çalışan hastam Trisha benimle ekibinin duygusal sağlığıyla ilgilenmenin etkisiyle beklemediği bir şekilde tükenmiş hissettiğini paylaştı. Belirli sayıda lidere yardımcı olmak için iletişime geçilen bir yönetim koçu ve “yardımcı” meslekte çalışan biri olarak ben de yeterli uyku almama rağmen birçok gün öğleden sonra üçe doğru tamamen yorulduğumu hissediyorum. Koçluk yapan bazı iş arkadaşlarım da aynı etkileri hissediyor.

Fiziksel Yorgunluk

Duygusal durumumuzun doğrudan fiziksel sağlığımızı etkilediği kanıtlarla desteklenmiştir. Araştırmalar fiziksel belirtiler sebebiyle yapılan doktor ziyaretlerinin yüzde 80’inin sosyal-duygusal problemler sebebiyle ortaya çıktığını gösteriyor. Birçok insanın özellikle pandeminin başlamasıyla deneyimlediği ani değişim, depresyon ve anksiyete oranlarının yükselmesine sebep oldu. Çoğu için bu durumlar azalan dikkat, hafıza ve uykuya sebep olmasının yanında fiziksel anlamda yorgun olmalarına hatta kronik yorgunluğa sebep olabilir ve böylece bizi çok daha yorgun ve daha az üretken bir hale getirir.

İyi yöneticiler güncel duruma adapte olmamız gerektiğini bilir. Bunun anlamı, yöneticilerin en azından kısa dönem için beklentilerini yeniden ayarlaması gerekiyor. Aşağıda yöneticiler için bunun uygulamaya geçildiğinde nasıl olacağını gösteren bir rehber bulunuyor.

Bunları yapın:

  • Proje ve teslim tarihlerinin önem sıralarını yeniden gözden geçirin. Nelerin ertelenebileceğini hatta tamamen iptal edilebileceğini ve hangi teslim tarihlerinin uzatılabileceğini belirleyin.
  • Bu projeler için gereken kalite ve detay düzeyini ve başarı için ölçümlerinizi yeniden inceleyin. Yeterli olan veya gerçekçi olarak elde edilebilecekler nelerdir?
  • Ekip üyeleri arasında işlerin dengesini yeniden kurun. Kişisel durumlarını ve kapasite konusunda kişisel farklarını anlamaya zaman ayırın.

Bunları yapmayın:

  • Pandemi öncesinde beklediğiniz seviyede sorumluluk ve ulaşılabilirlik beklemek.
  • Diğerlerinin böyle bir durumu tıpkı sizin gibi veya geçmişte stresli işleri ele aldıkları gibi ele aldıklarını varsaymak.
  • Diğerlerinin bunalmış hissettiğinde veya yardıma ihtiyacı olduğunda size söyleyeceklerini varsaymak (Bunları yapmaları için onlara açık bir şekilde izin vermeniz ve yardım istemelerinin sorun olmadığını göstermeniz gerekiyor).

Açıkça belirtmek gerekirse, beklentileri ayarlamak yöneticilere sorumluluklardan kaçmalarını, rahat olmalarını, sonuç elde etmek için uğraşmamalarını veya insanları sorumlu tutmalarını önermek anlamına gelmiyor. Bu pandemi, hep birlikte koştuğumuz bir maraton. Evlerimizde sığınma önlemlerinin de olduğu gibi, diğerlerinin verimi konusunda beklentilerimizi ayarlamak geçici bir süreç. Bugün yöneticiler beklentilerini yeniden belirleyerek çalışanlarından uzun vadede çok daha fazlasını elde edecek.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş