Davranış ekonomisinin en önemli önermesi, birey davranışlarının sınırlı rasyonaliteye sahip olduğu ve dolayısıyla bireylerin sıklıkla akla ve mantığa uymayan kararlar verebilecekleridir. Peki, davranış ekonomistlerinin bu önermesi, dünyayı derinden sarsan koronavirüse yönelik bazı davranışları açıklayabilir mi? Kişilerin irrasyonel davranışlarının altında yatan sebeplerle koronavirüse karşı takındıkları tavır arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
Davranış ekonomisi, bireylerin sezgileriyle karar verdiklerinde bilişsel yanlılıklara teslim olduklarını söyler. Bireyler sezgileriyle hareket ederken herhangi bir düşünsel çaba ve enerji harcamadan karar verdikleri için kötü kararlar verme ihtimalleri yüksektir. Kişinin sezgilerine anlamsız bir şekilde güvenerek karar vermesine sebep olan, bireylerin bilişsel yanlılıklarıdır. Gelin birkaç örnekle bu konuyu irdeleyelim.
2002 yılında ABD’nin Florida eyaletinde bir genç, özel uçağını bir binaya sürerek intihar etti. Başlatılan soruşturma sonrası gencin reçeteli bir sivilce ilacı kullandığı belirlendi. Devam eden araştırmalardaysa söz konusu ilacı kullanan gençlerin intihar ettiği farklı vakalara rastlandı. Bu durum karşısında verilen ilk tepkiyse bu ilacı yasaklatma isteği oldu. Yani karşılaşılan ilk bilgiyle, reçeteli bir ilacı yasaklamanın önemli sonuçları olabileceğini göz ardı ederek ilacın yasaklanması talep edildi. Bu örnekte olduğu gibi bilişsel yanlılıklar olarak bireylerin duygusal tepki vermeleri, onları önemli sorular sormaktan ve yeni bilgiler edinmekten alıkoyuyor. Örneğin, bu ilacı kullanan ancak intihar etmeyen gençler yok muydu? Bu intiharların altında yatan aşırı sivilcelenmenin yarattığı görüntü ve sonrasında yaşanan umutsuzluk olabilir miydi?
Yaşanan bu olay ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz günlerde koronavirüs salgını için verdiği tepkiye benzetilebilir. Trump, henüz birkaç aydır toplanan koronavirüs istatistikleriyle grip vakalarına ait istatistikleri karşılaştırdı ve koronavirüsün aslında herhangi bir grip kadar etki yaratabileceğini düşünerek konuyu çok da ciddiye almadı. Trump’ın sezgisel davranarak elindeki tek bilgiyi kullanması, hatalı karar vermesine sebep oldu. Trump burada, koronavirüsün herhangi bir grip virüsünden farklı özellikler taşıyabileceğini ve bulaşıcılık hızının çok yüksek olduğunu göz ardı etti ve sonradan döndüğü bu yanlışta kısa bir süreliğine de olsa ısrar etti. Ancak görünen o ki bilişsel yanlılıklarla verilen bu kısa süreli karar, ABD için ciddi sıkıntılar doğurabilir.
Yakın zamanda koronavirüse yakalanan İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise koronavirüse ilk önlem olarak sürü bağışıklığı stratejisini benimseme kararı aldı. Sürü bağışıklığı stratejisine göre İngiltere koronavirüs kaynaklı hastalık için kontrollü yayılma sürecini izleyecekti. Bu şu demekti: Vatandaşların virüsü kapmalarına izin verilecek, zaman içinde koronavirüsle insanların bağışıklık sistemleri birbirini tanıyacak ve artık vücut bu virüsü bir tehdit olarak algılamayacaktı. Bu arada en riskli grup olan 60 yaş üstü bireyler ve kronik hastalar izole edilecek ve popülasyonun geri kalanı herhangi bir önlem almadan günlük hayatlarına devam edecekti. Sürü bağışıklığı stratejisi, akıllara sürü psikolojisini ve finansal krizlerin yayılma sebeplerini getiriyor. Örneğin, 2008’de tüm dünyayı etkisi altına alan krizde Amerika’da bankacılık sektörünün tamamı aynı düşünce yapısıyla müşteri seçmeksizin Mortgage kredilerini dağıtırken tüketiciler de aynı şekilde sürü psikolojisiyle kredi çekmek için bankalara hücum etti. Öyle ki krizin hemen öncesinde Citibank CEO’su Chuck Prince’ın şu vurgusu sürü psikolojisinin derin anlamını gözler önüne serdi: “Müzik durduğunda likidite açısından işler karmaşık bir hal alacak. Ancak müzik devam ettiği sürece kalkıp dans etmelisin.” Öyle ya, müzik devam ettiği sürece kimse dans etmeyi bırakmadı ve nitekim kriz patlak verdi. İngiltere’de alınan bu stratejik karardaysa beklenti yine bu yöndeydi. Yani bireyler sürü psikolojisiyle hareket edecek, yaşlılarını izole edecek ve kendi bireysel önlemleriyle yollarına devam edeceklerdi. Ancak sürü psikolojisi devreye girene kadar kontrollü yayılma sağlamak zor olabilirdi. Üstelik yanı başındaki İtalya’da ölüm oranları hızla artarken “sürünün psikolojisi” başka bir yöne evrildi ve “Diğer hükümetler, okulların kapatılmasından sokağa çıkma yasağına kadar birçok önlem alırken bizim hükümetimiz neden bu tarz önlemler almıyor?” gibi endişeli düşünceler ortaya çıktı. Daha sonra verilen tepkiler nedeniyle İngiltere strateji değiştirdi ve işe okulları kapatarak başladı. Bu arada geçen sürenin ortaya çıkaracağı sonuçlarsa orta vadede su yüzüne çıkacak gibi görünüyor.
Bugün Yanlılığı
Davranış ekonomisine göre bireylerin irrasyonel davranışlarının sebeplerinden biri de bugün yanlılığıdır (present bias). Bireyler birtakım kararlar alırken bugün yanlı davranırlar ve aslında sanki hiç yarın olmayacakmış gibi davranmayı tercih ederler. Dolayısıyla çoğu zaman verdikleri kararların uzun dönemli maliyetlerini ve sonuçlarını göz ardı ederek kısa dönem için ellerinde var olan bilgiyle yetinirler. Örneğin, spor salonlarına kayıt yaptırıp daha sonra sporun yarıda bırakılmasının sebebi bireylerin bugün yanlı tavırlarıdır. Stefano Dellavigna ve Ulrike Malmendier, bireylerin spor salonuna gitme alışkanlıkları konusunda bir deney yaptılar. Bazı bireylerin, spor salonlarının geldikçe öde tekliflerine rağmen spor salonlarına yıllık sözleşmelerle kaydolduklarını ancak spor salonuna yalnızca birkaç kez geldiklerini keşfettiler. Aslında bu bireyler başlangıçta birçok kez spor salonuna gitmeyi planlıyor ancak spor salonuna gitmekle daha keyifli bir etkinlik arasında hızlı bir seçim yapmaları gerektiğinde planlarını değiştiriyorlar. Bireyler, tasarruf kararları verirken de yine çoğunlukla bugün yanlı davranabiliyorlar. Bu tür yanlılıkların emeklilik tasarrufları üzerindeki etkisini araştıran bir çalışmada insanlara bugün 100 dolar mı, 12 ay sonra 120 dolar mı, yoksa 24 ay sonra 144 dolar mı tercih edecekleri sorulduğunda katılımcıların yaklaşık yarısının bugün 100 doları tercih ettikleri keşfedildi.
Peki, neden koronavirüs için paniklediğimiz kadar iklim değişikliği, su ve enerji kıtlığı konularında paniklemiyoruz? Kuraklıklar, seller, kasırgalar… Bunların sebep olacağı hastalıkları ve diğer zararları neden göz ardı ediyoruz? Çünkü bunlar, henüz tam anlamıyla başımıza gelmiş değil. Bizler yarındansa bugün için daha fazla endişelenmeyi tercih ediyoruz. Koronavirüse tedbirler alarak evde kalırken “Eller nasıl yıkanır?” şarkılarla anlatılıp tonlarca su israf ediliyor, internet paylaşımlarına asla ara vermeyip yoğun elektrik kullanımına da devam ediyoruz. Çünkü önemli olan bugün! Peki ya koronavirüsü atlattıktan sonra?
Bireyler koronavirüs konusunda daha ne gibi irrasyonel davranışlar sergiler, bilemeyiz. Ancak dünya, insanoğlu var olduğundan bu yana çok fazla salgın atlattı, elbette COVID-19 da atlatılacaktır. Bu arada bizler, bilim insanlarının belirttikleri tüm önerileri dikkate alalım ve sınırlı rasyonelliğimizle bardağa dolu tarafından bakmayı da ihmal etmeyelim. Güzel ve güneşli günler geldiğinde bugünleri pişmanlıkla anmamak için bugün yanlılığını bir kenara bırakıp içinde bulunduğumuz süreci iyi değerlendirelim.