Ülkemizde yaşanan deprem hadisesinden sonra, belli acı gerçekleri yeniden hatırladık. Hatırladıklarımız, hazırlıklarımızı ve bilgilerimizi de sorgulamamıza neden oldu. Herhangi bir doğal afet veya iş kazası ile karşılaşıldığında ne olabileceği, nasıl hamleler alabileceğimiz de akıllardaki soru işaretlerinden biriydi. Bu sürecin hukuki yanını, Esin Avukatlık Ortaklığı İş Hukuku Ekip Yöneticisi Elif Nur Çakır Vurgun ile konuştuk.
Ülkemizde Şubat ayında yaşanan deprem felaketi sonrasında hem birçok iş yeri hem de çalışan doğrudan etkilendi. Bölgedeki şirketler, işletmeler, fabrikalar gibi farklı kurumlar; iş güvenliği adına neler yapabilirler? İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği kapsamında yükümlülükleri nedir?
Üç büyük fay hattı içinde ve dolayısıyla deprem kuşağında yer alan ülkemizde, Şubat ayında deprem felaketini yaşayan illerimizin yanı sıra, diğer illerimizin de deprem bilincine kavuşturulması kaçınılmaz bir gerçek teşkil etmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (“Kanun”), çalışanların iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve bu bilincin oluşturulması konusunda işverenlere önemli bir rol atfeder..
Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca işverenler; genel hatlarıyla gerekli tüm tedbirleri almak, çalışanları mesleki riskler ve alınması gereken önlemler konusunda bilgilendirmek, çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli eğitimleri vermek, risk değerlendirmesi yapmak ve işyerinde iş sağlığı ve güvenliği için alınan tüm tedbirlere uyulup uyulmadığını denetleyerek önlemlere uyulmasını sağlamakla yükümlüdür. İşverenlerin bu yükümlülükleri, işyerinin faaliyet alanı doğrultusunda tehlike sınıfına göre değişiklik gösterebilmektedir.
Görüldüğü üzere, Kanun işverene oldukça geniş bir sorumluluk alanı çizmiştir. Nitekim, Yargıtay kararlarında işverenin, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorunda olduğu da ifade edilmiştir. Bu kapsamda, işverenin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülüklerinin oldukça geniş bir şekilde yorumlanması gerektiği açıktır.
İşverenin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülüklerine yaşadığımız deprem felaketi özelinde değerlendirme yapılacak olursa, işverenin Kanun kapsamında, işyeri binası ve eklentilerinin deprem gibi doğal afetlere dayanıklı olup olmadığını tespit ederek risk değerlendirmesi yapması, yapacağı risk değerlendirmesi sonrasında belirlenen riskler hakkında gerekli önlemleri alması, alınan önlemler ile işyerinde uyulması gereken kurallara ilişkin olarak çalışanları bilgilendirmesi, eğitim vermesi ve kurallara uyulmasını sağlaması gerekir. Özellikle beklenen İstanbul depremi için işverenlerin acil eylem planı oluşturmasını, çalışanlara eğitim verilmesini ve uygulamalı olarak tatbikat yapılmasını öneririz.
Yukarıdakilere ek olarak, işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde idari, hukuki ve cezai sorumlulukları gündeme gelebilecektir.
İşverenler hasarlı bir binada faaliyetlerini devam ettirmek konusunda çalışanlarını zorlayabilir mi? Çalışanların çalışmaktan kaçınma hakkı bulunmakta mıdır? Var ise koşulları nelerdir?
Deprem sonrasında ilgili bölgelerde ön hasar tespit çalışmaları yapılır. Bu çalışmalar neticesinde işyerinde ön hasar tespit edilen ve çalıştığı binanın depreme karşı dayanıksızlığına ilişkin haklı kaygılar taşıyan çalışanların sadece söz konusu kaygılarından ötürü dahi bir takım hakları bulunduğunu söylemek mümkün.
Bu kapsamda, çalışanlar eğer işyerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu var ise söz konusu kurula, bulunmuyor ise işverene başvurarak çalıştığı binaya dair kaygılarını gerekçeleri ile dile getirip binanın deprem testine tabi tutulmasını ve dayanıklılık raporu alınmasını talep edebilir. Bu raporda örneğin binanın güçlendirilmesi gibi alınması gereken tedbirler olduğu belirtilirse, o halde çalışanlar söz konusu tedbirlerin alınmasını işverenlerinden talep edebilir. İşyerinde ön hasar tespit edilen çalışan, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu bulunuyorsa kurul, bulunmuyor ise işveren kendisinin bu talebine yanıt verene kadar çalışmaktan kaçınma hakkına sahiptir.
Şayet kurul veya işveren çalışanın talebini kabul ettiyse, bu durumda da çalışan dayanıklılık raporu hazırlanana kadar veya dayanıklılık raporundaki tespitler neticesinde binaya ilişkin ilgili tedbirler alınana kadar çalışmaktan kaçınma hakkına sahiptir.
İşveren, çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması nedeniyle çalışanın sözleşmesini feshederse bu fesih haksız olacağından haksız feshin sonuçları doğacaktır. Kaldı ki, olağanüstü hal ilan edilen illerde 22 Şubat 2023 tarihinden itibaren olağanüstü hal ilan edilen süre boyunca geçerli olmak kaydıyla, iş sözleşmelerinin işveren tarafından feshi bazı istisnai haller haricinde yasaklanmıştır.
İşveren çalışanın binanın dayanıklılığına ilişkin rapor alınması talebini kabul etmez veya rapor neticesinde alınması gereken tedbirleri almaz ise çalışan, yukarıda bahsettiğimiz çalışmaktan kaçınma hakkına ek olarak iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilecektir. Çalışan, haklı nedenle feshi neticesinde işverenden kıdem tazminatı talebinde bulunabilecektir.
Bu noktada henüz binanın dayanıklılığına ilişkin rapor alınmadan çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkının doğmayacağı ileri sürülebilir. Buradaki ölçüt, işverenin ekonomik menfaati ile, çalışanın iş görme borcu çerçevesinde yaşam hakkına kadar varabilecek menfaatlerinin kıyaslanmasıdır. Depremin fiziki ve psikolojik etkileri devam ederken çalışanın haklı kaygısı düşünüldüğünde henüz binanın hasarlı veya dayanıksız olduğuna ilişkin kesin bir tespit yapılmamış bile olsa, ön hasar tespit çalışmalarında işyerinde hasar tespit edilen çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkının doğduğunu kabul etmek gerekir kanaatindeyiz.
Çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkının işveren üzerindeki ekonomik etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer çalışanların dayanıklılığa ilişkin kaygısı tek bir binaya yönelik ise işveren, çalışanlarını benzer durumda olmayan başka bir binaya nakledebilir. Bu durumda naklin, çalışanların çalışma koşullarında esaslı değişiklik teşkil edip etmediği değerlendirilmelidir. Alternatif bir yöntem olarak, binanın dayanıklılığına ilişkin rapor alınana dek veya alınan rapor neticesinde, gerekli ise binanın güçlendirilmesine ilişkin ilgili tedbirler alınana dek çalışanın evden çalışması talep edilebilir.
Çalışanların deprem anında işyerinde olması ve yaralanması veya vefat etmesi halinde iş kazası gerçekleşmiş midir? İş kazası geçiren bir çalışanın hakları nelerdir?
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“Sosyal Güvenlik Kanunu”) uyarınca iş kazası; çalışanın işyerinde bulunduğu sırada veya görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda ya da işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş-gelişi sırasında meydana gelen ve çalışanı, hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olay olarak tanımlanmıştır. Kanun uyarınca ise iş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay olarak tanımlanmıştır.
Bu itibarla, bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için (i) kazaya uğrayan kişinin sigortalı olması, (ii) kazaya uğrayan kişinin hemen veya sonradan bedenen veya ruhen özre uğramış olması, (iii) sigortalının yer ve zaman itibariyle Sosyal Güvenlik Kanunu uyarınca öngörülen hususlardan birine göre kazaya uğraması ve (iv) kaza ile sonuç arasında uygun bir illiyet bağının bulunması gerekir.
Fakat illiyet bağının kesilmesi durumunda (örneğin mücbir sebep) da olay iş kazası olarak nitelendirilmeye devam edebilecektir. Nitekim Yargıtay’ın, işyerinde deprem nedeniyle yaralanma ve ölüm halini olayın işyerinde meydana gelmesi sebebiyle iş kazası olarak değerlendirdiği kararları bulunur. Bu sebeple deprem, sel, heyelan gibi doğal afetler sonucu kazanın meydana gelmesi durumunda her ne kadar illiyet bağının kesildiği ve işverenin sorumluluğunun söz konusu olmayacağı düşünülse dahi işveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden tüm yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini ve gerekli tüm tedbirleri aldığını ispat etmelidir. İşveren kusursuzluğunu kanıtlamadığı müddetçe çalışan veya hak sahiplerinin zararlarını tazmin etmekle yükümlüdür.
Çalışan, meydana gelen iş kazası nedeniyle uğradığı bedensel zararların tazminini işverenden talep edebilir. Çalışan, maddi tazminata ek olarak, koşulları oluştuğu takdirde manevi tazminat talebinde de bulunabilir. Çalışanın ölümü halinde ise onun desteğinden yoksun kalanlar maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebilirler. Ayrıca destekten yoksa kalma tazminatı talebinde bulunabilirler. Öte yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu çalışana ve hak sahiplerine yaptığı her türlü gider ve ödemeler için işverene belirli koşulların varlığı halinde rücu edebilir.
Türkiye’nin birçok bölgesinden çalışanlar, deprem bölgesine gönüllü olarak yardımcı olmak adına gidiyorlar. Hatta şirketler de kimi yardım projeleri kapsamında birçok çalışanıyla birlikte sahada bulunuyor. Bu gönüllü çalışmalar sürerken şirketler uzaktan da olsa çalışanların güvenliğini sağlamak ya da iş güvenliği konusunda risk almamak adına neler yapabilir?
Sosyal Güvenlik Kanunu uyarınca, iş kazasının kapsamına çalışanların işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda uğradıkları ve onları bedenen veya ruhen etkileyen olaylar da girmektedir. Bu sebeple işverenlerin çalışanlarına arama kurtarma çalışmalarına katılmak üzere deprem bölgesine gitmelerine ilişkin talimat vermesi ve işverenin talimatı neticesinde deprem bölgesinde yaralanan veya vefat eden çalışanların geçirmiş olduğu kaza iş kazası olarak nitelendirilebilecektir. Bu durumda işveren, illiyet bağının kesildiğini ve işverenin iş sağlığı ve güvenliği yönünden tüm yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini ve gerekli tüm tedbirleri aldığını ispat etmelidir.
Dolayısıyla işverenler afet bölgesine gönderilen çalışanlarına doğal afetle karşılaşmaları halinde alınması gereken önlemlere ilişkin bütün eğitimleri vermiş ve davranış senaryolarını uygulamalı olarak hayata geçirmiş olmalıdırlar.
Buna ek olarak, işverenler gönüllü olarak deprem bölgesinde bulunan çalışanlarının yardım faaliyetlerine katılacakları alana ilişkin sınırlandırmada bulunabilirler. Örnek vermek gerekirse, işverenler çalışanlarının yalnızca yemek dağıtım bölgelerinde yardım faaliyetlerine katılabileceklerini belirtebilir. Bu durum işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından karşılaşabileceği risklerin azalmasına yardımcı olabilecektir.
Depremden etkilenen işveren ve çalışanlar açısından hangi tedbirler alınmıştır?
Deprem felaketinin ardından işverenler ve özellikle çalışanlara ilişkin bir takım tedbirler alınmıştır ve alınmaya devam edilecektir.
8 Şubat 2023 tarihli ve 32098 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 8 Şubat 2023 saat 01.00’dan itibaren üç ay süreyle olağanüstü hal ilan edilmesine karar verilmiştir.
Aynı kapsamda, 22 Şubat 2023 tarihli ve 32112 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 125 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Alanına İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (“Kararname”) ile olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde ve olağanüstü hal ilan edilen süre boyunca geçerli olan tedbirler belirtilmiştir.
Kararname uyarınca, kısa çalışmaya yönelik başvurularda kolaylık sağlanmıştır. Kararname kapsamında aynı zamanda, olağanüstü hal ilan edilen illerde ve 22 Şubat 2023 tarihinden itibaren olağanüstü hal ilan edilen süre boyunca geçerli olmak kaydıyla, iş sözleşmelerinin işveren tarafından feshi bazı istisnai haller haricinde yasaklanmıştır. Ayrıca, çalışanlara nakdi ücret desteği sağlanacağı düzenlenmektedir. Son olarak, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (“6356 Sayılı Kanun”) ile 4857 Sayılı İş Kanunu (“İş Kanunu”) kapsamında bazı süreler uzatılmıştır.
Buna ek olarak, 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 12 Mart 2023 tarihli ve 32130 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. İlgili kanun ile insan kaynakları süreçleri açısından önem arz eden Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının yapılandırılması, çalışanlara yapılan deprem yardımlarına ilişkin sigorta ve vergi istisnası ve ar-ge ve tasarım faaliyetlerinde uzaktan çalışma süresinin uzatılması gibi hususlar düzenlenmektedir.
İlgili kanun uyarınca, işverenlerin depremde kendisi, eşi, çocuğu veya annesi ve babası etkilenen çalışanlarına yardım amacıyla 6 Şubat 2023 ile 31 Temmuz 2023 tarihleri arasında (bu tarihler dahil) sağladıkları menfaatler üzerinden gelir vergisi, damga vergisi ve prim kesintisi yapılmayacağı düzenlenmiştir. Böylece yapılan yardımlar hiçbir kesinti olmaksızın, çalışanlara verilebilecektir. Ayni yardımlarla ilgili bir sınır bulunmazken, nakdi yardımlardaki istisna 50.000 Türk Lirası olmak üzere sınırlandırılmıştır.
Yukarıdaki hususlara ilave olarak, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, belirtilen sürelerin sonuna kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan, ilgili ay ve yıllara ilişkin olarak; (i) sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi, (ii) isteğe bağlı sigorta primleri ve topluluk sigortası primi, (iii) bitirilmiş olan özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi, (iv) ilgili kanunlar uyarınca uygulanan idari para cezaları, ve (v) damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı ve bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları yapılandırma kapsamına alınmıştır.
Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (“Bakanlık”) tarafından çeşitli tedbirler uygulamaya konulmuştur. Bu kapsamda, olağanüstü hal ilan edilen illerde bulunan vatandaşların Sosyal Güvenlik Kurumu’na vermesi gereken her türlü bilgi, belge ve beyannameler ertelenmiştir. SSK ve Bağ-Kur emekli aylıkları ödeme tarihleri ve işsizlik sigortası ödemeleri öne çekilmiştir. Depremin etkilediği illerde prim borçlarının ödenme süresi, primini kendisi ödeyen sigortalılar da dahil olmak üzere gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmaksızın ertelenmiştir. Ayrıca ödeme vadesi geçmiş borçları çeşitli kanunlar uyarınca yeniden yapılandırılmış afet kapsamındaki iller için de yapılandırma/taksitlendirme işlemleri bozma koşuluna girmemiş sigortalıların taksit ödemeleri ertelenmiştir.
Çalışanlar pandemi zamanında olduğu gibi kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilirler mi? Belirlenen desteğin süresi ve süreç yönetimi nasıl şekilleniyor?
Evet, meydana gelen depremlerin etkilerinden kaynaklı olarak yaşanan bölgesel kriz gerekçesiyle, Türkiye İş Kurumu’na yapılan kısa çalışma başvuruları için, işverenlerin başvurusu doğrultusunda kısa çalışma ödeneği verilecektir.
Türkiye İş Kurumu, genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az 1/3 oranında azaltılması veya (süreklilik koşulu aranmaksızın) işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması hallerinde çalışanlara kısa çalışma ödeneği temin etmektedir.
İşyerindeki faaliyetin zorlayıcı sebeplerle durdurulması veya çalışma sürelerinin zorlayıcı sebeplerle azaltılması sebebiyle kısa çalışma yapılması halinde, kısa çalışma ödeneği zorlayıcı sebeplerin ortaya çıkmasından bir hafta sonra temin edilmeye başlayacaktır. Söz konusu bir haftalık süre boyunca ise işverenin çalışanlarına ücretlerinin yarısını ödemesi gerekmektedir.
Bu kısa çalışma ödeneği, depremden etkilenme durumuna göre olağanüstü hal ilan edilen bölgeden Bakanlık tarafından belirlenecek il/ilçelerde bulunan işyerleri ve/veya deprem sebebiyle yıkık, acil yıkılacak, ağır veya orta hasarlı olduğu belgelenen işyerleri için uygunluk tespitinin tamamlanması beklenmeksizin verilecektir.
İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilecektir.
Günlük kısa çalışma ödeneği, çalışanın son 12 aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde 60’ıdır. Kısa çalışma ödeneğinin miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 150’sini geçemez. Kısa çalışma ödeneği, çalışanın kısa süreli çalışma boyunca çalışmadığı süreler için aylık olarak ödenir.
Kararname uyarınca istihdamın korunmasına ilişkin hangi tedbirler alınmıştır?
Aşağıda belirtilen haller hariç olmak üzere, olağanüstü hal ilan edilen illerde iş veya hizmet sözleşmelerinin 22 Şubat 2023 tarihinden itibaren olağanüstü hal süresince işveren tarafından feshedilmesi yasaklanmıştır.
- İş Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer kanunların ilgili hükümlerinde yer alan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan ve benzeri haller sebebiyle fesih,
- Belirli süreli iş veya hizmet sözleşmelerinin süresinin sona ermesi,
- İşyerinin herhangi bir sebeple kapanması ve faaliyetinin sona ermesi,
- İlgili mevzuata göre yapılan hizmet alımları ve yapım işlerinde işin sona ermesi.
Bu fesih yasağına aykırı olarak iş sözleşmesini fesheden işveren veya işveren vekiline, sözleşmesi feshedilen her işçi için feshin yapıldığı tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası öngörülmüştür.
Kararname uyarınca düzenlenen başka bir konu var mıdır?
Kararname uyarınca, yukarıda belirtilen düzenlemelere ek olarak, nakdi ücret desteği ve 6356 Sayılı Kanun ve İş Kanunu kapsamında bazı sürelere ilişkin düzenlemeler öngörülmüştür.
Bu kapsamda, olağanüstü hal ilan edilen illerde 6 Şubat 2023 tarihi itibariyle iş sözleşmesi bulunan işçilerin işvereni tarafından (i) depremlerin etkilerinden kaynaklı olarak yaşanan bölgesel kriz gerekçesiyle Türkiye İş Kurumu’na yapılan kısa çalışma başvuruları kapsamında kısa çalışma ödeneğine hak kazanmayan ve (ii) 6 Şubat 2023 tarihi ve sonrasında 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun ilgili maddesi kapsamında, depremin etkilerinden kaynaklı işyerinin kapanması veya kapatılması nedeniyle iş sözleşmesi feshedilen ve yeni bir işsizlik ödeneğine hak kazanmayan çalışanlara İşsizlik Sigortası Fonu’ndan günlük 133,44 TL tutarında nakdi ücret desteği verilecektir.
İlgili nakdi ücret desteği, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamaları şartıyla ve varsa daha önce başlatılabilecek durumda olan hak sahipliklerinden kalan süreler tamamlandıktan sonra, kısa çalışma uygulanan dönemde veya işsiz kaldıkları süre kadar olağanüstü hal süresini geçmemek üzere çalışanlara sağlanacaktır.
Buna ek olarak, 6356 Sayılı Kanun uyarınca yetki tespiti verilmesi, toplu iş sözleşmesi yapılması, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü ile grev ve lokavta ilişkin süreler olağanüstü hal ilan edilen illerde 6 Şubat 2023 tarihi dahil olmak üzere bu tarihten itibaren olağanüstü hal süresince uzatılmıştır.
Ayrıca, olağanüstü hal ilan edilen illerdeki işyerleri bakımından, İş Kanunu’nda düzenlenen, ücret kesme cezasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hesabına yatırılmasına ilişkin bir aylık süre olağanüstü hal süresince uzatılmıştır.
Yukarıdakilere ek olarak, Bakanlık tarafından deprem bölgesindeki iş gücü kaybının önlenmesi için işverenin sigorta priminin devlet tarafından karşılanarak işverenin verdiği payın, çalışanın maaşına eklenmesi yönünde bir çalışma yürütülmektedir.