Şirketlerdeki İyi Niyeti Görebilmek

2 Temmuz 2020, Perşembe

Covid-19 ilerlemeye devam ettikçe doğru olarak varsaydığımız çoğu şeyin aslında yanlış olduğunu fark ettik. Birkaç ay önce imkansız gibi görünen şeyler bir anda hayatımızın içinde oluverdi. Görünen o ki binlerce şirket, üniversite ve diğer kurumlar üç beş gün içerisinde sanal ortama geçiş yapabildi. Siyaset ve eşitsizlikle ayrıştırılan toplumlar hızlıca tek yürek olabildi. Çin’deki hava kirliliği sanki büyü yapılmış gibi kısa süre içerisinde yok olma noktasına geldi. 

Basmakalıp düşünceler teker teker tepetaklak olurken yeni düşüncelere kapılar sonuna kadar açıldı. Geçen yılın sonlarında daha önce görülmemiş bir hastalığa çare bulmanın yıllar alacağı konusunda muhtemelen ısrar ederdik fakat koronavirüsün Ocak 2020’de iyice ilerlemesinden itibaren 90 gün içerisinde 79 adet tedavi yöntemi ve 49 adet olası aşı formülü için 200 klinik deney yürütüldü. İnsanlığın gücünün yettiği ve yetmediği konusundaki algımız böylece tersyüz edildi. 

Bütün bunlar, özellikle iş dünyasıyla ilgili dogmaları sarsan bir dönemden geçtiğimizi de gösteriyor. 

Elli yıl önce Milton Friedman “bir işletmenin sosyal sorumluluğu kârını arttırmaktır” demişti. Hissedar üstünlüğü doktrini doğdu ve daha bilinçli bir kapitalizme doğru büyüyen bir harekete rağmen hüküm sürmeye devam ediyor.

Bu aksiyom bile beklenmedik bir şekilde kendini birkaç ay önceki haline göre daha az belli ediyor. Bu krize insaniyetle cevap veren şirketlerin gitgide arttığını görüyoruz. Sadece yatırımcılarını değil çalışanlarını, müşterilerini, tedarikçilerini ve paydaşlarını da desteklemek için şartlarını zorluyorlar. Bu, seyahat veya perakende satış gibi varlıkları tehdit altında olan sektörler için bir tercih olmayabilir. Spektrumun öteki ucundaysa elbette bu trajediden kâr elde etmek isteyen fırsatçılar bulunuyor. Fakat spektrumun ortasında iyi tarafını gösteren, tahmin edemeyeceğimiz kadar fazla şirket bulunuyor. 

Koronavirüsün en ciddi dönemlerinde moda şirketleri üretim bantlarını maske üretimine odakladı. Her türden imalatçı aletlerini solunum cihazı kıtlığını azaltmak için revize etti (sektörün lideri Medtronic bile talepleri karşılamak için rakipleriyle patentlerini ve tasarımlarını paylaştı). Singapore Airlines ilkyardım eğitimi almış personellerini işgücü açığını kapatmak için hastanelerde görevlendirdi. Bombay’ın ünlü oteli Taj Mahal Palace Hotel kapılarını doktorlara ve hemşirelere açarak işe gidiş-geliş sırasında yaşanabilecek riskleri minimize etmeyi amaçladı. Uber sağlık çalışanlarına, yaş almış vatandaşlara ve salgından etkilenmiş kesimlere 10 milyon bedava sürüş ve yemek teslimatı imkanı sağladı. Walmart saat ücretiyle çalışanlara nakit ikramiye verdi. Unilever değer zincirine 500 milyon euroluk kredi aktardı. Accenture, Lincoln Financial Group, ServiceNow ve Verizon’ın CHRO’ları 14 iş günü içerisinde People + Work Connect adlı bir platform oluşturarak zorunlu işten çıkarma yoluna girmiş şirketlerle acil iş arayan kişiler arasında iletişim yaratmayı amaçladı. Ezeli rakip olan Google ve Apple, insanları enfekte olan kişiler hakkında uyaran bir akıllı telefon teknolojisi geliştirmek için işbirliği yaptı. 

Bu pandemi, biz insanların bu gezegende birbirini koruyup kolladığını, iş dünyasının da bu konuda olumlu çözümler sunabileceğini tatsız ama çok önemli bir şekilde hatırlattı. Kapitalizm insanın şu ana kadar icat etmiş olduğu, dizginlenmediği takdirde ortaya saçtığı tehlikelere rağmen insan becerisini insanların ihtiyaçlarına yönlendiren ve bizi daha yüksek irtifalara yükselten, en güçlü araç olarak kalmaya devam ediyor. Özel sektör kendini iyiliğe yönlendirdiğinde erişim ve etki gücü muazzam bir noktaya ulaşıyor.

Koronavirüsün ortaya çıkardığı yıkıcı güçler, insanların zihniyetinde ve sosyal normlarında ani ve muhtemelen kalıcı değişimlere yol açtı. Zafiyetlerimiz ve empati duygumuz uyanmış oldu ve bütün bu olanlardan sonra özel sektöre karşı beklentilerin temelden olumlu anlamda geliştiğini söyleyebiliriz. Artık elimizde çok nadir olan bir şansımız var: İyi bir işletmenin nasıl olacağı konusundaki görüşümüzü içselleştirme şansı. Y kuşağına mensup işgücünün isteklerine daha net cevaplar vermeleri ve daha bilinçli tüketiciler için alacakları kararlar konusunda şirket liderlerinden şimdiden daha fazlası bekleniyor. Ki bu durum daha da artış gösterecek.

Bir CEO’nun veya şirketin 2020’de nasıl bir duruş sergilediği ileride oldukça güçlü bir kriter olarak ortaya çıkacak. Empatiden yoksun, diğerlerine hizmet etmek uğruna kendi sınırlarını zorlamayan, sessiz kalan veya kendine hizmet eden, söz konusu ekonomik sıkıntıda paylaşımda bulunmayan liderlere sahip şirketler, marka değerlerini ve itibarlarını kalıcı olarak zedeleme riskini göze alıyor. Daha sorumlu ve ilgili C-seviye kişilerse tabiri caizse megafonu ellerine almışlardır. Belki bir ihtimal geleceğimiz tersine Darvinizm mantığıyla şekillenecek: Bencil ve en acımasız olan yerine en nazik ve cömert olanın hayatta kalması. 

Bu aslında hayal etmeye artık cüret edebileceğimiz, muhteşem bir görüntü. Bir şeyden emin olabiliriz: Covid-19 göreceğimiz son yıkım olmayacak. “Siyah kuğular” (nadiren görülen tarihi olaylar) gelecekte gitgide daha olağan hale gelecek. Bunun adı ister arızalı besin sistemimize gelecek bir kriz olsun, ister yeni pandemiler; isterse iklim değişikliği olsun, başka büyük zorluklar kapımızı çalmayı bekliyor. Bu günleri, bizi önümüzdeki daha büyük zorluklara hazırlayan bir tür girizgah olarak düşünün. Şirket liderlerinin yeniden zorluklarla karşılaşması an meselesi. Önümüze serilmiş sonuca bakacak olursak, şirketlerin gelecekteki krizlere sağlam bir bilanço, ilgili bir liderlik ve kendine has bir samimiyetle hazırlanması gerekiyor. Bunları yapacak olanlar takdir edilecek, ödüllendirilecek ve el üstünde tutulacaktır.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş