İşverenler için Kapsayıcı Olma İpuçları

29 Kasım 2021, Pazartesi

Kapsayıcılık ve çeşitlilik son dönemlerde özellikle iş dünyasında çokça tartışılan en önemli konulardan biri haline geldi. Zaman içerisinde odaklanılan nokta, bu terimlerin tam karşılığı, kimin neyi en iyi yaptığı hızla değişse de ana konu olarak kapsayıcılık ve çeşitlilik gündemdeki yerini hiç kaybetmedi.

Çeşitlilik sözlük anlamıyla “çeşidinin çok olması” olarak tanımlanıyor. Kapsayıcılık da, tam manasıyla kapsayıcı olma durumunu. Çok açık ve basit gözüken bu tanımların üzerine iş dünyasına gelindiğinde bambaşka bağlamlar ve anlamlar yükleniyor. İş dünyasında çeşitlilik, grupları ve insanları birbirlerinden ayırmakta kullanılan herhangi bir boyut olarak tanımlanabilir. Temelinde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne de bakıldığında, insanlara ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal kökeni, cinsel yönelimi, yaşı, eğitimi ve daha birçok konuda hiçbir ayrım gözetmeksizin saygı gösterilmesi olarak da yorumlanıp açıklanabilir.

Görülebileceği gibi, çeşitlilik ve kapsayıcılığın kökeni, insan haklarının temeliyle paralel. Dünya üzerinde yaşanan her bir gelişme gibi çeşitlilik ve kapsayıcılık tartışmaları da birçok faktörden etkileniyor. Tarihi, politik, sosyolojik ve coğrafi birçok gelişme, çeşitlilik ve kapsayıcılık tanımı ve eforlarını değiştirip şekillendiriyor. Pozitif yöne atılan her bir yeni adım, beraberinde geliştirilmeye açık başka bir alan getiriyor. Bu da gösteriyor ki daha gidecek uzun bir yolumuz var.

Çoğu zaman çeşitlilik bağlamında sarf edilen eforlarla birlikte işverenler her şeyin yolunda olduğunu, yapılacak başka bir şeyin olmadığını düşünse de, kapsayıcılık olmadan çeşitlilik, altı boş bir kavram oluyor. Ancak iş alanındaki birçok lider, çeşitliliğin yanında kapsayıcılığın da gelmesi gerektiği gerçeğini görmekte veya uygulamakta zorlanıyor..

Çeşitliliğin olduğu fakat kapsayıcılığın eksik olduğu çalışma alanlarında yetenek tutmak neredeyse imkansız hale geliyor. Kapsayıcı olmayan bir ortamda kendini rahat hissetmeyen kişiler, gerçekten kim olduklarını saklamak zorunda kalıyor. Hislerini ve düşüncelerini açıklamıyor veya açıklamaktan çekiniyor. Dolayısıyla bu kişiler kariyer veya kişisel gelişim yolunda desteklenmediklerini hissetmeye daha eğilimli oluyorlar. Kendilerini ait ve rahat hissetmedikleri böylesi bir yerde de uzun süre kalmalarını beklemek gerçekçi olmaktan çok uzak bir noktada oluyor.

Çalışma alanlarını çeşitli ve kapsayıcı hale getirmek için işverenlerin atabileceği birçok adım bulunuyor.

Çalışanlarınızın kim olduğunu anlayın.

Bunlardan ilki, çalışanlarının kim olduğunu anlamak. Bu bağlamda işveren veya yönetici, çalışanları tanımak için bire bir görüşmeler yapabilir. Bu görüşmelerde yalnızca iş performansı değil, kişinin nasıl biri olduğunu samimi bir şekilde öğrenmeye çalışmak gerekli. Kişisel hayattan paylaşılan keyifli veya üzücü anektodların profesyonellik dışı olmadığını, bunların çalışanı tanımak için iyi noktalar olduğu unutulmamalı. Çalışanlarını gerçekten tanıyan bir işveren, bu kişilerin ihtiyaçlarını doğru değerlendirip, onlara uygun bir çalışma ortamı yaratmak için stratejiler üretebilir.

Eşit fırsat ve söz hakkı verin.

Herkesin aklına ilk sıralarda gelecek olan bir diğer adım da çalışanların hepsine eşit fırsat ve söz hakkının tanınması. Lafta kolay gözüken, uygulamada biraz daha zorluk yaratabilecek olan bu adım için uygun stratejiler ve yol haritaları belirlemek epey önemli. Eşit fırsat tanınması, insanların sözlerinin değerli olduğunu bilmesi, huzurlu ve kapsayıcı bir ortam yaratmanın en temel yollarından biri. Burada dönemsel olarak yapılması gereken sunumlar veya projelerin farklı kişiler tarafından yapılması sağlanabilir ve bu şekilde daha önce fırsatı olmayan çalışanlar da kendilerini gösterebilir. Sonrasında gerçekleştirilecek feedback toplantılarıyla bu tanınan fırsatın onların tarafında ne kadar faydalı olduğuna dair fikirler paylaşılıp daha yapıcı çözümlere de ulaşılabilir.

Farklılıkları anlayın ve kutlayın.

Her insan eşsizdir. Elbette hepimizin buluşabileceği ortak noktalar var fakat çoğu durumda önyargılar nedeniyle insanlar kendi öz kişiliklerini çok açıklama eğiliminde olmayabilir. Bunun sebeplerinden biri de çalışma ortamında farklı olmanın cesaretlendirilmemesi. Çalışanlarınıza, kendi özel yanlarını ortaya çıkarabileceği bir çalışma ortamı sunmak, hem bu kişilerin kendilerini daha rahat ve ait hissetmesine, hem de daha zengin bir iş ortamının oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Herkesin katkı sunabileceği özellikleri vardır. Bunun yanında ilgi alanları ortak olan insanların da birbirlerinin farkına varabilmesi için öncelikli olarak bu özelliklerini ortaya çıkarabileceği ortam sunulmalı. Şirket içerisinde düzenlenecek etkinlikler, çalışanların kendi ilgi duydukları alanlarda bir sunum yapması bile buna katkı sağlar. Örneğin biz, kendi çalıştığımız alana yönelik kitap okuma etkinliği yapıyoruz. Genellikle girişimler ve yönetim kitapları okuduğumuz bu süreç boyunca çalışanlarımız, kimlerin hangi edebiyat alanına ilgi duyduğunu fark etmenin yanında hem öğrenirken hem de ilişkilerini geliştirme fırsatı buldu.

Beraber olunacak alanlar yaratın.

İşverenler ve yöneticiler, farklı çalışanları bir araya daha fazla getirerek ideal çalışma ortamını yaratabilir. Bu yönteme dair birçok çalışma mevcut. Örneğin, öğrencilerle yapılan bir çalışma, üniversitenin ilk yılında rastgele bir şekilde farklı bir ırktan bir öğrenciyle yaşaması sağlanan öğrencilerin, son yıllarında gruplar arası daha pozitif deneyimlerinin olduğunu ortaya koymuş. Benzer bir şekilde bir tıp araştırma sempozyumunda rastgele bir şekilde yüz yüze görüşmesi sağlanan bilim insanlarının, ilerleyen dönemlerde birbirleriyle işbirliği yapma şansının arttığı görülmüş.

Bu bilgiler ışığında şu söylenebilir: Birbirleriyle fiziksel ortamlarda (veya uygun sanal ortamlarda) etkileşime girmek, çalışanlar için daha ait hissedebilecekleri, rahat olacakları çalışma ortamı yaratıyor ve kesinlikle yaratıcılık için alan sağlıyor. Bu bağlamda da işverenler ve yöneticilere, çalışma ortamlarındaki çeşitlilik ve kapsayıcılığı artırma açısından buraların fiziksel şekli ve mimarisi hakkında uygulayabilecekleri birçok strateji sağlıyor. Burada Steve Jobs’ın, ortak alanlarda daha fazla etkileşim yaratabilmesi için Pixar ofislerindeki tuvaletleri stratejik bir şekilde yerleştirmesi iyi bir örnek olarak verilebilir. Farklılıkları ne kadar ortaya çıkarırsak, görünür kılarsak, çalışanlara o kadar fırsat tanınabilir.

Düzenli olarak geribildirim alın ve bunları aksiyona dönüştürün.

Düzenli olarak çalışanlarının nasıl hissettiğini öğrenmek, geliştirilecek bir alan varsa buna dair geri bildirim almak, uygulanabilecek adımlar konusunda çalışanları bildirmek ve onları karanlıkta bırakmamak da yaratılan kapsayıcı ortamın korunmasında oldukça önemli. İyi niyetle yapılan bir aksiyonun kötü bir sonuç doğurması, işverenlerin ve yöneticilerin bu çabaları devam ettirme konusunda cesaretini kırmamalı. Düzgün bir iletişim hattı kurulduğunda, çeşitlilik ve kapsayıcılık çabaları da sonuç gösterecektir.

Takım arkadaşlarınızın kendilerini güvende hissedeceği, rahat ve mutlu olacakları bir ortam yaratmak, iş yerinde kapsayıcılığın en önemli adımı. Bu çabayı fark eden çalışanlar da potansiyellerini gerçekleştirebileceğinden hem kişinin kendisi hem de iş için verimli bir süreç. Aynı zamanda çeşitliliğin ve kapsayıcılığın olduğu bir işletmede yetenekli insanların çok daha büyük işler başarması ve bağlılığının artması oranı da yüksek olacaktır.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş