SPONSORLU İÇERİK - İŞ BANKASI

Su Konuşuyoruz: Marmara Denizi 2022 Sempozyumu

18 Ocak 2022, Salı

Su insanlığın can damarı, medeniyetin de kaynağıdır. Fakat sularımız tehdit altında olduğunda hepimizin güvendiği hassas çevresel, sosyal ve finansal ekosistemler de aynı oranda risk altında demektir. İklim değişikliği, demografik değişimler ve ekonomilerin büyümesiyle mevcut su sorunları daha da kötüleşiyor. Zaman harekete geçme zamanı ve organizasyonlara bu alanda çok iş düşüyor.

Şirketler sadece kendi risklerini değil, aynı zamanda bu ekosistemlerin değişmesinden etkilenecek olan bütün paydaşların karşılaşacağı riskleri de sınırlandırmak adına su sorunlarının azaltılmasında öncü rol oynayabilir. Bunun için de işe su ayak izine bakmakla başlayabilir.

Su ayak iziniz kaç numara?

Bir ürünün su ayak izi, üretiminin tüm aşamalarında tüketilen ve kirlenen su miktarıdır ve o ürünün tatlı su kaynakları üzerinde ne kadar stres oluşturduğunu gösterir. Ton üretim başına metreküp su veya kilogram başına litre, pound başına galon veya süt şişesi başına ölçülebilir. Bir şirketin su ayak izi ise değer zincirinin her alanında yapılacak iyileştirmelerle yönetilebilir.

Organizasyonlar, kendi tedarikçilerine ve diğer alt tedarikçilerine su ayak izleri konusunda titiz olmaları konusunda açık iletişim halinde olarak, değer zincirine dâhil olan operasyonların belirli regülasyonlara uyumlu olması konusunda anlaşabilirler. Aynı zamanda tedarikçilerle bu alandaki iletişim kanallarını açık tutmak ve enerji kullanımını azaltma ve yenilenebilir kaynaklara geçme, verimli su kullanımı çözümlerini belirleme ve uygulama gibi konularda destek olmak için su ayak izi ekipleri kurulabilir.

Sürdürülebilirlik alanında en iyi performans gösteren şirketler temel performans göstergelerinde (KPI'lar) su kullanımı dahil olmak üzere su ölçümü ve raporlama uygulamalarını kullanıyorlar. Siz de operasyonel süreçlerindeki su sızıntılarını ivedilikle tespit edip ortadan kaldırabilir ve su stresini azaltan yeni teknolojiler benimseyebilirsiniz.

Suyun korunması bir biyogüvenlik meselesi

Bir zamanlar İstanbul Boğazı’ndan geçerek Karadeniz’e göç eden balıklar artık aynı çeşitliğe sahip değil. Ekolojik bir koridor olan Boğaz bir süredir insan kaynaklı kirlenme ve aşırı avcılık nedeniyle tehdit altında. Marmara Denizi ile ilgili güncel ve yaşamsal önem taşıyan konuların, alanında önde gelen isimler tarafından ele alındığı, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın (TÜDAV) düzenlediği ve İş Bankası’nın ana sponsoru olduğu Marmara Denizi 2022 Sempozyumu’nun üçüncüsü, tüm sektörlerden paydaşların katılımıyla İş Kuleleri Salonu’nda gerçekleşti. Sempozyum, Marmara Denizi’nde müsilaj ve kirlilik, biyoçeşitlilik, balıkçılık, Marmara Denizi jeolojisi/deprem, koruma alanları ve Türk Boğazları gibi konuları gündeme taşıdı ve çözüm önerileri sundu. İş Bankası’nın bu inisiyatifinin yanında Denizleri Koruyalım Kredisi ile denizlerdeki kirlilik sorununun çözümüne katkı sağladığını, ayrıca Savaş Karakaş tarafından hazırlanan Bir Umut Marmara Belgeseli ile bu konudaki farkındalığı artırdığını da hatırlatalım.

Sempozyum’da 2007 yılında başlayan ve 2021 yılında yoğun olarak çoğalan müsilaj tehdidinin Marmara Denizi’ndeki son durumu, dağılımı, nitelikleri, ekosisteme verdiği olumsuz etkiler yanında deniz ulaşımına verdiği zarar ve tehditler incelendi. Marmara Denizi’nde yaşayan türlerin sayıları, azalmaları ve son durumları tartışılırken, hava kirliliği, tsunami riski, tehlike altında bulunan sert ve yumuşak mercanların durumu ele alındı. Yabancı canlı türlerinin dağılımı ve izlenmesi konusunda vakıf tarafından yapılan çalışmalara da Sempozyum’da yer verildi.

Sempozyum hakkında daha fazla bilgi almak için isbank.com.tr’yi ziyaret edebilirsiniz. Türkiye’de deniz bilimleri konusunda araştırmalar yapmak deniz yaşamını korumak, deniz kültürü ve sevgisini gelecek kuşaklara taşımak ve korumak amacıyla 1997 yılında kurulan TÜDAV’ın çalışmalarını ise www.tudav.org adresinden takip edebilirsiniz.

Suyun korunması bir biyogüvenlik meselesi. Marmara, Türkiye’nin yegâne iç denizi ve diğer denizler için bir biyolojik koridordur, dolayısıyla Marmara’nın korunması aynı zamanda Ege ve Karadeniz’in de korunması demektir. Sürdürülebilir bir dünya için çözümün bir parçası olmak hepimizin görevi…

Advertisement

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş