Lojistik sektöründeki teknolojik dönüşüm eksikliğini gidermek amacıyla serüvenine başlayan OPLOG bugün hem bir teknoloji girişimi hem de depolar yöneten bir lojistik şirketi olarak karşımıza çıkıyor. OPLOG Kurucusu ve CEO’su Halit Develioğlu ile OPLOG’un hikayesini, lojistik alanında sağladıkları teknolojik dönüşümü ve yeni geliştirdikleri TARQAN isimli fulfillment robotunu konuştuk.
Bize OPLOG’un kuruluş hikayesinden bahseder misiniz?
İlk girişim serüvenimde lojistik sektöründe ihtiyaç duyulan teknolojik dönüşümü sektörde faaliyet gösteren firmalara teknoloji sağlayarak karşılamaya çalıştım. Ancak teknolojik dönüşümün bu konvansiyonel yapıya sonradan eklenebilecek ek teknoloji satarak ya da satın alarak mümkün olmadığını gördüm. Bu deneyimlerimin sonucunda temelinde teknoloji kültürü olan, kendi teknolojilerini geliştiren ve bu teknolojileri en verimli şekilde kullanarak müşterilerine en yüksek değerde hizmet sunan bir yapı kurmak gerektiğini anladım. Bu yapının dünyadaki kelime karşılığı olan “tech enabled logistics” yani “teknoloji odaklı lojistik” yapısını oluşturmak için 2013 yılında Bilkent Cyberpark’taki Teknokent’te OPLOG kuruldu. Bugün ise 70 kişilik teknoloji ekibi ile beraber toplamda 350 kişilik bir yapıya ulaştı. Kocaeli’de yer alan iki fulfillment (e-ticaret lojistiği) kampüsümüzde Sony, Tupperware, Rossmann gibi 100’e yakın müşterimizin ürünlerini depoluyor, siparişlerini hazırlıyor ve böylece müşterilerimizin kendi müşterilerine kusursuz bir satın alma sonrası deneyimi sunmalarını sağlıyoruz.
Çözüm ortağı olduğunuz şirketlere verdiğiniz hizmetler neler?
Sektöründen ve ölçeğinden bağımsız birçok firmaya e-ticaret ve B2B kanallarda operasyonlarının yönetilmesine destek oluyoruz. Buna ek olarak ekiplerimizin depolama ve sipariş toplama gibi süreçlerini takip eden ve iyileştiren yazılım ve robotik teknolojileri üretiyoruz.
Müşterilerimize çoklu kanal fulfillment hizmetimizi B2B ve B2C odağında, kendi geliştirdiğimiz teknolojiler üzerinde çalışan operasyon ekiplerimizin gücü ve depolarımız ile en iyi lojistik çözümünü ve hizmetini sunuyoruz. Bugün şirketler ‘outsource’ yaklaşımı dahilinde bir ürünü veya hizmeti komple satın almak yerine daha uygun maliyetlerle kiralamayı tercih ediyor. Bunun en yaygın örneklerinden birisi ise kurumsal bilişim cihazları oluyor. Kendi sunucularını satın almak, kurmak ve işletmek yerine Google, Microsoft, Amazon gibi bulut hizmet sağlayıcısı firmalardan en gelişmiş altyapıları, kullandıkları kadar ödedikleri esnek bir iş modeli ile hizmet alıyorlar. Biz de OPLOG olarak bu noktadan yola çıkarak firmaların en son teknolojilerle donatılmış depolama ve lojistik süreçlerine sahip olabilmesi için en iyi çözümleri ‘kullandığın kadar öde’ imkanıyla sunuyoruz. Bu noktada kullanımı sipariş ve stoklanan ürün sayısı üzerinden oluşturuyoruz.
Pandemi dönemi firmaların dijital dönüşümünü hızlandırdı. OPLOG olarak siz lojistik alanında teknolojik dönüşümü nasıl sağladınız?
OPLOG her ne kadar dışarıdan tek bir şirketmiş gibi görünse de içerisinde başlı başına bir teknoloji ve bir de lojistik şirketi barındıran çok daha kompleks bir yapıya sahip. Bir teknoloji girişimini oluştururken diğer yandan depolar yöneten bir lojistik şirketi olmak OPLOG’un ilk günden beri en önemli gündemi oldu. İstatistikler teknoloji girişimlerinin başarıya ulaşma oranının yüzde 10’dan daha az olduğunu gösteriyor. OPLOG’un teknoloji ve aynı zamanda lojistik firması olarak 10 yılda kat ettiği yolun büyüklüğü, aldığımız kararların ne kadar doğru olduğunu ve zorlukların üstesinden önemli başarılarla geldiğimizi gösteriyor.
Pandemi dönemini de pandemi ve pandemi sonrası süreç olarak iki dönemde ele almak gerekiyor. İlk dönem olan pandemi sürecinde ticaret çok hızlı bir şekilde dijitale döndü ve firmalar satış kanallarını dijital dünyaya adapte etmeye çalıştı. Ancak hızlı bir şekilde yapılan bu adaptasyon çalışmaları, firmalarda ciddi sıkıntıları beraberinde getirdi. Devamında gelen pandemi sonrasında ise dijital kanallarda yavaşlama gözlemlendi. Bu yavaşlama da firmaların geleneksel ve dijital kanalları bir araya getiren, yani çoklu kanal bir satış stratejisi geliştirmesini zorunlu kıldı. Bu sürece başlayamayan firmalar ise büyük ticari risklerle yüzleşti. Hem online hem de offline satış kanalı oluşturabilen firmaların içinde bulunduğumuz dönemde büyümelerine hız kesmeden devam ettiğini gözlemliyoruz. Pandemi ve pandemi sonrası döneme OPLOG özelinde baktığımızda ise çoklu kanal fulfillment hizmetimiz ile müşterilerimize bu iki dönemde de ihtiyaç duydukları hizmeti tek bir elden sunarak büyümelerine en yüksek katkıyı sunduk ve sunmaya devam ediyoruz.
Bize geliştirdiğiniz fulfillment robotu TARQAN’ı anlatır mısınız?
OPLOG olarak ilk günden itibaren benimsediğimiz teknoloji odaklı lojistik vizyonumuz çerçevesinde, lojistiğin geleceğinde var olmak isteyen firmaların yazılım ile birlikte mutlaka robotik teknolojilerini de geliştirmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda geliştirilmiş ve son derece inovatif bir robotik sistem sunan TARQAN, sektörde gördüğümüz, ürünleri bir noktadan diğerine götüren robotlardan oluşan yapıların aksine, depolardaki operasyonların verimli bir şekilde yönetilmesine büyük katkı sağlıyor. Ürünlerin depo içerisinde hangi raflarda ve rafların depo içerisinde hangi konumda yer alacağına karar veren TARQAN, depolama ve ürün toplama süreçlerindeki verimliliği en üst düzeye çıkartıyor. TARQAN’lar sipariş geldiğinde deponun içinde en kısa sürede aldığı kararlara göre hareket ederek ürünlerin bulunduğu en yakın raflara gidiyor ve rafları (bir tona kadar) operasyon sorumlularına taşıyor. Bu da depolama alanlarında insansız çözümler sunarak, depolama alanlarını ve dolayısıyla bu alanların verimliliğini de büyük ölçüde artırıyor.
TARQAN lojistik sektörüne nasıl bir yenilik getirecek?
Lojistiğin konvansiyonel bir sektör olmasından kaynaklı olarak, operasyonel süreçleri de bir o kadar insan gücü ile işliyor. Ancak pazar dinamiklerinin son derece karmaşık hale geldiği günümüzde hata oranlarının da tam tersi şekilde az olması gerekiyor. Bunun çözümü de akıllı robotik çözümlerden geçiyor. TARQAN tam bu noktada devreye girip depo içi yazılımlarla entegre çalışıyor, akıllı algoritmaları ile sipariş toplamada oluşabilecek insan kaynaklı hataları ortadan kaldırıyor. Ek olarak bir insanın kaldıramayacağı bir ağırlık olan bir tona kadar yük kaldırabilme kapasitesiyle operasyonlara güç katıyor. Özellikle alışveriş sezonları gibi yoğun dönemlerde de operasyon kapasitesinin artırılmasında büyük rol oynuyor.
Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Önümüzdeki yıl için hedefleriniz neler?
OPLOG olarak kısa bir süre önce Türkiye’nin değerli yatırım gruplarından biri Esas Private Equity’den 11 milyon Euro yatırım aldık. Bu yatırım ile depo ağımızı ilk olarak Avrupa’ya, ardından da tüm dünyaya genişleterek global bir fulfillment ağına dönüştüreceğiz. İlk etapta Avrupa'daki 10 ülkede tamamen kendimize ait fulfillment depoları açmayı hedefliyoruz. Bu sayede globale açılmak isteyen markalar tüm operasyonlarını OPLOG ile birçok pazarda ve birçok depodan dünyaya ulaştırabilecek. 2023’ün ilk çeyreğinde ise TARQAN’ın tüm operasyonlara dahil olduğu robotik destekli fulfillment merkezimizi OPLOG bünyesine katacağız. Böylelikle 2023'te Amazon dışında Avrupa'da fulfillment merkezlerinde kendi ürettiği robotik teknolojileri kullanan tek fulfillment şirketi olacağız.