Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş ile Sertrans Logistics’in yurt dışı büyüme planı üzerine büyüme stratejilerini, pazardaki değişim yönetimi sistemlerini konuştuk.
Sertrans Logistics, lojistik zincir yönetiminde ulusal ve uluslararası bir marka olarak 30 yılı aşkın süredir değer katma odaklı lojistik hizmetleri sunuyor. Şirketin başarısına ve lojistik endüstrisindeki büyümesine katkıda bulunan faktörleri detaylandırabilir misiniz?
Sertrans Logistics olarak 35 yıllık kurum kültürümüzün temelinde ortak amaç ve değerler etrafında birleşmiş “büyük bir aile” olma tanımı yatar. Biz çalışanlarımız ve müşterilerimizle birlikte sözde kalmayacak bir şekilde gerçekten büyük bir aileyiz. Bir taraftan, müşterilerimizin ticari başarılarının gelişimine katkı sunmak için ihtiyaç duydukları tüm yatırımları hız kesmeden yaparken bir diğer taraftan da gelişen müşteri taleplerine uygun olarak hizmetlerimizi düzenli olarak çeşitlendirerek özel ve esnek çözümler sunmaktan asla vazgeçmiyoruz. Bu noktada şirket başarısındaki en önemli nokta ihtiyaca uygun çözümü hızla ortaya koyma kabiliyetinin üst seviyede olmasıdır.
Başarımızın bir diğer önemli noktasıysa kuruluşumuzdan itibaren sürdürülebilirlik kavramının 360 derece olarak ve her zaman birinci önceliğimiz olmasıdır. Bu noktada ciro obezi bir şirket olmak yerine sürdürülebilir kârlı büyümeyi, net hedeflerle çalışan, rakamlarla, doğru kararın alınmasına katkı sunulacak her türden veriyi önemseyen, kurumsal yönetilen, liyakata dayalı bir ortam ve hepsinden önemlisi ortak aklın öne çıktığı bir performans şirketi olmayı hedefledik. Bu anlamda şirketimiz sadece kendi özelinde değil, lojistik ekosisteminin gelişimine de önemli katkılar sundu.
Şirket olarak bugüne kadar sektörümüzde hep öncü olduk. Sadece şirketimizin değil, sektörün dönüşümüne liderlik etmeye çalıştık ve adımlarımızı ticaret hayatının yeni beklentilerine uygun atmaya çalıştık. Tabii öncü olabilmek, beklentileri doğru okuyabilme kabiliyetinin üst seviyede gelişmiş olabilmesiyle mümkün. Bu noktada şirket kaslarının oldukça gelişmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Örneğin 2009 yılında ülkemizde e-ticaret henüz bugünkü kapasitesinin çok ama çok gerisindeyken biz e-ticaret lojistiği alanına ilk yatırım yapan şirket olduk. Bugün geldiğimiz noktada o gün yapılan yatırımın ne kadar doğru olduğunu çok daha net görmek mümkün. Bugüne gelecek olursak; günümüzde lojistik ihtiyaçlarının “tek çatı altında” çözülebilmesi her zamankinden çok daha önemli bir noktaya geldi. Hızın, esnekliğin, stok doğruluğunun hiç olmadığı kadar öne çıktığı bir süreçteyiz. Değişen tüketici beklentilerinin şekillendirdiği yeni ticaret hayatında yaşanan son gelişmeler, lojistik alanını sürekli inovatif ve çözüm odaklı olmaya itiyor. Sertrans olarak geçmişte olduğu gibi bugün de bu yaklaşıma uygun şekilde, güçlü teknolojik yatırımlarımızı artırarak, hizmet kapsamımızı ve çeşitliliğimizi geliştirerek müşterilerimize yüksek standartlarda lojistik hizmeti sunmaya devam etme hedefindeyiz.
Yurt dışı büyüme planınız yedi Avrupa ülkesinde ana depo ve 15 adet şube depo kurmayı içeriyor. Belirlenen konumların seçim sürecinde stratejik büyüme için hangi faktörler dikkate alındı?
Öncelikle bu planlamanın beş yıllık bir yol haritasını içerdiğinin altını çizerek başlamak isterim. Bu kadar büyük bir yapı ciddi bir planlama gerektiriyor. Bu noktada hedefimiz beş yıla yayılmış bir takvimde projeyi adım adım hayata geçirmek. Yurt dışı büyüme planımızla, 2030 vizyonumuza dair hedeflerimize ulaşma kabiliyetimizin artmasının yanı sıra ülkemizin ihracat potansiyelini geliştirmek adına da önemli sorumluluklar üstlenmek arzusundayız. Öncelikle bölgenin potansiyelinden bahsetmek gerekirse; yaklaşık 85 milyon nüfusu, dünya ticaretinin en önemli ilk üç ülkesinden biri olması ve depolama, kara yolu ve demiryolu lojistik altyapılarında en donanımlı ülkelerin başında gelmesi sebebiyle ana depomuzun yer alacağı Almanya, yurt dışı büyüme stratejimizin en önemli parçası konumunda. Almanya dışında cep depolarla yer alacağımız Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya, Birleşik Krallık ve Hollanda ile ülkemizin mevcuttaki toplam ihracat hacmi, 2022 yılı sonu verilerine göre, 71 milyar euro seviyesinde ve önümüzdeki yıllarda büyümeye devam edecek. Bu ülkelerde faaliyete geçireceğimiz tesislerle toplamda 350 milyon insanın yaşadığı bir coğrafyaya hizmet vereceğiz. Günün sonunda hedeflenen pazarlarda son derece yüksek bir potansiyel var. Tabii biz potansiyele bugünkü mevcut durum üzerinden değil, aslında olmamız gereken, daha doğru bir ifade ile hedeflenen nokta üzerinden bakıyoruz. Öte yandan, ana tesisimiz ve cep depoların çok büyük bir çoğunluğu, gümrüklü ve serbest depolama ve offline alandan oluşuyor. Dolayısıyla konteyner veya tır ile gelen ürünler bu tesislerde muhafaza edilebilecek, paketlenebilecek, yurt içi ve Avrupa içi dağıtım imkanlarıyla büyük pazarlara ulaştırılabilecek. Ayrıca birçok liman ve tren istasyonuna stratejik mesafesi sebebiyle, göndericiler hızlı termin gerekmeyen ürünlerini intermodal taşıma kanalları üzerinden gönderme ve temin etme imkanına sahip olacak. Bugün, üretilen ürünlerin Avrupa’ya sipariş sonrası teslim süresi karayoluyla ortalama 7, deniz yoluyla 12 gündür. Yurt dışı büyüme planımızın ve iş modelimiz neticesinde ortaya çıkacak fayda maliyetlerden bir tanesi de Türk ihracatçısının ürünlerinin pazarda her daim bulunabilirliği ve 24 ila 48 saat içinde Avrupa’nın birçok noktasına teslim edilebilirliği şeklinde olacak. Bu noktada öncelikle ülkemize, sonrasında şirketimize bulunabilirlik ve hız konusunda önemli avantajlar sağlayacak bir iş modelini hayata geçirmiş olacağız.
Avrupa genelinde toplam depolama kapasitesini beş yıl içinde yaklaşık 60 bin metrekareye çıkarma hedefi doğrultusunda, bu genişletilmiş depo ağını verimli bir şekilde nasıl yönetmeyi ve optimize etmeyi planlıyorsunuz? Belirli teknolojiler veya yönetim stratejilerinizden bahsedebilir misiniz?
Günümüzde lojistik sektörü, sürekli değişen ve gelişen bir yapıya sahip. Bu dinamik sektörde rekabet avantajı sağlamak ve operasyonel verimliliği artırmak için teknoloji kullanımı kaçınılmaz bir öneme sahip. Teknolojinin lojistikteki rolü, tedarik zinciri yönetiminden depo operasyonlarına, taşımacılıktan envanter takibine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Otomasyon sistemleri, güçlü yazılımlar ve dijital platformlar, iş süreçlerini optimize etmede ve verimliliği artırmada kilit rol oynuyor. Sertrans bu noktalar özelinde kasları oldukça güçlü bir şirket. Bu alanlara dair geçmişte ve mevcutta yaptığımız birçok yatırımlarımız mevcut. Önümüzdeki dönemde de bu tür yatırımlara yapmaya devam edeceğiz. Bu sayede Avrupa yapılanmamızda süreçleri daha doğru ve verimli şekilde yönetmemiz mümkün olacak.
Şirketimiz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına akredite sektörümüzün sayılı Ar-Ge merkezlerinden birine sahip. Öyle ki Sertrans Ar-Ge Merkezi, yapılan araştırmalarda sektörümüzün en fazla Ar-Ge yatırımı yapan ilk beş merkezinden biri konumunda. Bu süreçte işimizi kolaylaştıracak bazı teknolojilere halihazırda sahibiz. Bunlardan en önemlisi lojistik sektörünün ilk yapay zeka destekli WMS yazılımı Akıl İşi. Sipariş gruplama ve toplama rotası oluşturma süreçlerini yapay zeka ile yapan ilk ve tek depo yönetim sistemi olan uygulama sayesinde, depo bünyesinde gerçekleşen tüm operasyonlar hatasız, hızlı ve etkin bir şekilde yönetebiliyoruz. Akıl İşi global pazar yerlerine entegre olabilme kabiliyetine sahip bir teknolojik çözüm. Bu özelikle e-ihracat pazarında yer alan işletmelere iş süreçlerini yönetme açısından ciddi kolaylıklar sağlıyor. Akıl İşi önümüzdeki dönemde kabiliyetlerini daha da genişletecek ve yurt dışı yapılanmamızda önemli görevleri yerine getiriyor olacak.
Sertrans Logistics olarak bu büyüme ile Türkiye'nin ihracat potansiyelini nasıl desteklemeyi ve artırmayı hedefliyorsunuz?
Projemiz, ihracatçımızın yurt dışında ürün bulundurma kapasitesinin artması ve rekabette öne çıkmasının sağlanması açısından büyük bir önem taşıyor. Almanya’nın 2022 yılında gerçekleştirdiği toplam ithalat rakamı 1,5 trilyon dolar. Bu rakamın sadece 20 milyar doları ülkemizden yapılan ihracat. Yani Almanya’nın toplam ithalatındaki ülkemizin payı yaklaşık yüzde 1,5’ine geliyor. Fransa’da, İspanya’da, İtalya’da da benzer durum var. Son birkaç yılda ihracatta önemli başarılar elde ettik ancak ülkelerin toplam ithalat büyümesi içinden aldığımız paya baktığımızda daha gidecek çok yolumuz olduğu açık. Bu projeyle Batı Avrupa pazarında hedeflediğimiz ihracat rakamlarını yakalama ve hatta üstüne çıkabilmemiz mümkün.
Projemiz kapsamında sadece e-ticarette yüzde 100 kapasiteye ulaşılması ve tüm ürünlerin Türk ürünleri olması durumunda, ülkemiz senede 750 milyon dolar ihracat kazanımı sağlayacak. Uluslararası taşımacılık, dağıtım ve depolama potansiyeli ise projede öngörülen kapasitelere erişildiği durumda Türkiye için 1 milyar doları aşkın dış ticaret kapasitesinin oluşturulması anlamına geliyor. Bu hedeflere ulaştığımızda ülkemizin toplam ihracat büyümesine önemli oranda katkı yapacağımıza inancımız tam.
Lojistik endüstrisinin dinamik yapısını düşündüğümüzde, Sertrans Logistics pazar değişikliklerine ve ortaya çıkan trendlere nasıl adapte oluyor? Müşteri taleplerindeki evrimlere karşı esneklik ve duyarlılık sağlamak için belirli yaklaşımlar veya uygulamalar var mı?
Öncelikle söylemek gerekir ki lojistik dünyasında genel kabul görmüş yedi doğru kavram artık güncelliğini yitirdi. Artık hız, kapasite, stok doğruluğu, çeviklik ve esneklik gibi yeni doğrular var. Bu anlamda tüketici tarafında en temel beklenti hız; üretici veya satıcı tarafındaki beklenti ise verimlilik. İki tarafın da beklentisine karşılık verecek ekipler ise lojistik ekipleri. Bu nedenle artık lojistiği eski alışkanlıklarıyla yönetmek mümkün değil diyoruz. Müşterimiz bizden hızlı olmamızı ve tüm süreçleri verimli bir şekilde yönetmemizi bekliyor. Bu noktada tüm lojistik operasyonlarının birbirini besleyecek şekilde işlemesi şart. Dolayısıyla bütün bu kanalları doğru ve tek çatı altında yönetmek artık bir tercihten çok bize göre bir zorunluluk. Bu kanalların her birinin tek elden yönetilmemesi ve eski alışkanlıklardan hareketle lojistik süreçlerinin parçalı yapılarla yönetilmeye çalışılması halinde maliyet, zaman, verimlilik, dolayısıyla satış kayıpları ve müşteri memnuniyetsizlikleri firmaları rekabette ve kârlılıkta geriye düşürecektir. Günün sonunda müşterimiz aslında lojistiği bir masraf merkezi değil, bir kâr merkezi olarak görmek istediğini söylüyor. Zira günümüz ticaret hayatında lojistik süreçlerini doğru yönetemeyen şirketlerin bırakın büyümeyi, ayakta kalması bile neredeyse imkânsız. Sonuç olarak Sertrans yaklaşımında mevcut sektör alışkanlıklarında olduğu gibi parçalı yönetim modelinden ziyade bütünsel yönetim modeli var.
Öte yandan e-ticaretin hızlı yükselişinin etkisiyle değişen tüketici beklentilerinin şekillendirdiği yeni ticaret hayatında yaşanan son gelişmeler, lojistik sektörünü de sürekli inovatif ve çözüm odaklı olmaya itiyor. Müşterilerimizi kendi sektörlerinde bir adım öteye taşımak, rekabetlerine güç katmak için yapay zeka teknolojilerine yatırım yapıyoruz. Teknolojik anlamda müşterimizin beklentilerini yakından takip ederek ihtiyaç duyulan çözümleri hızla hayata geçirmeye çalışıyoruz.