Meral Murathan

 TSKB Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri 

“Sürdürülebilir bankacılık alanında sektörümüzün dönüşümünde yol gösterici bir rol oynuyoruz.”

15 Mayıs 2024, Çarşamba

TSKB Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri Meral Murathan ile TSKB’nin sürdürülebilirlik yaklaşımı ve sürdürülebilirlik yol haritası, dijital araçlar ve veri analizinin önemi hakkında konuştuk.

İklim krizi etkilerini yoğun olarak yaşadığımız bu dönemde, gezegenin geleceği için bankalara ve finans kuruluşlarına nasıl bir rol düşüyor? Sektörün bu yöndeki çabaları ne yönde evriliyor?

Etkileri ve büyüklüğü bakımından ekosistem krizi olarak tanımladığımız ve küresel bir tehdit olarak karşımıza çıkan iklim krizi, giderek şiddetini artıran iklim değişikliği kaynaklı fiziksel riskler, küresel ölçekte alınan tedbir ve yayınlanan mevzuatlar sebebiyle kamu ve özel sektörün ajandasında her geçen gün daha büyük bir yer kaplamaya devam ediyor.

İklim değişikliğinin etkileri ile mücadele ise hedef odaklı bir yönetim stratejisi ile desteklenen planlı bir yolculuğu gerektiriyor. Bu alanda erken dönemde farkındalık geliştirmiş öncü sektörlerin başında gelen bankacılık ve finans sektörü, uzun yıllardır iklim değişikliğinin etkilerine karşı yürütülen sistemli mücadelenin ekonomik olduğu kadar çevresel, sosyal ve iklim bağlantılı risklere karşı dayanıklılığı artıracağı bilinciyle hareket ediyor. Diğer yandan, iklim kriziyle mücadele yolunda atılan adımların, global anlamda rekabet üstünlüğü sağladığını da söylemek mümkün. Küresel kalkınma girişimleri ve özel sektörün sorumlu yatırımlarıyla her geçen gün önemini derinleştiren iklim kriziyle mücadele meselesi pek çok kurumun önceliği haline gelmiş durumda.

Sektörümüzde, pek çok kuruluşun salt büyümenin yanı sıra; uzun vadeli değer yaratmak için çevresel, sosyal ve ekonomik faktörleri etkinleştirerek ve karar mekanizmalarını bu doğrultuda şekillendirerek hareket etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bu sayede fırsatları ve riskleri etkin bir şekilde yöneterek rekabet avantajı sağladıklarına da şahit oluyoruz.

Türkiye’nin ilk kalkınma ve yatırım bankası TSKB olarak biz de kurulduğumuz günden bu yana Türkiye’de sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen ve ilk çevresel sosyal etki ölçümünü bundan yaklaşık 40 yıl önce uygulamaya koyan bir kurumuz. İklim değişikliğine karşı yürütülen mücadeledeki aktif rolümüzle ülkemizin düşük karbon ekonomisine dayalı bir sanayiye geçişine katkıda bulunmak üzere stratejik yol haritamızda ilerliyoruz. Çok yönlü bir bakış açısıyla, ulusal iklim stratejimizi destekleyecek yenilikçi ürünler geliştirerek hizmet yelpazemizi çeşitlendirmeyi önemsiyoruz. Banka olarak iklim risklerini yakından takip eden bir ekibimiz bulunuyor. 2021 yılında Türk Finans sektöründe bir ilki gerçekleştirerek İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Gücü (TCFD) uyumlu İklim Riskleri raporunu yayımladık. Yine bir ilke imza atarak, 2021 yıl sonu itibarıyla karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren müşterilerimizin emisyon tüketimlerini hesaplarımıza dahil etmeye başladık. Global gelişmeler ve ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda, çevresel ve sosyal alanda etki yaratacak yatırımlarla büyümeye devam ederken, finans sektörünü kapsayacak şekilde yayınlanan TSRS S1 ve S2 standartlarını ve sektörümüzdeki diğer kurumların da bu bilinçte olduğunu görmekten mutluluk duyuyoruz. Karar alma mekanizmalarımızdaki her geçen gün derinleşen çevresel ve sosyal unsurlar, firmalarımızın iyi uygulama örneklerini benimsemesini de sağlıyor.

Bankacılık sektörünün dönüştürücü gücü, diğer sektörleri de değer yaratma modelinde kalıcı değişiklikler yapmaya teşvik ediyor. Bir finans kuruluşu olarak, ülkemizin teknoloji donanımının enerji verimli ve temiz teknolojilere evrilmesinin finansmanına yönelik faaliyetlerimiz sebebiyle önemli bir görev üstlendiğimizin bilinciyle çalışıyoruz.

Meral hanım, TSKB olarak geçtiğimiz günlerde kapsamlı bir iklim krizi raporu yayınladınız. Çalışmada ele aldığınız başlıklara geçmeden önce, öncelikle, TSKB’nin sürdürülebilirlik yaklaşımını aktarır mısınız?

TSKB’de çok yönlü bir bakış açısıyla ele aldığımız sürdürülebilirlik kavramı, değer yaratma modelimizin merkezinde yer alıyor. Bu alanda, çok erken dönemde yola çıkmış ve bugün sürdürülebilir bankacılığı iş modeline uçtan uca entegre etmeyi başarmış bir kurumuz. Bu alandaki uzun soluklu çalışmalarımız sonucunda edindiğimiz deneyim, bize global gelişmeleri yakından takip edebilme, iş ortaklarımızın da desteği ile kapasitemizi hızla geliştirebilme avantajı sağlıyor. Bu sayede, gerçekleştirdiğimiz iyi uygulamaları kurduğumuz sistemler aracılığıyla geliştiriyor, her yeni gelişmeyi ve bilgiyi somut çözümlere taşıyan oldukça yetkin bir insan kaynağı ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

TSKB olarak, sürdürülebilir bankacılık alanında ortaya koyduğumuz çalışmalarla uzun yıllardır Türk bankacılık sektörüne emsal teşkil eden projelerle sektörümüzün dönüşümünde yol gösterici bir rol oynuyoruz. Yatırım kredilerimizde çevresel ve sosyal risk yönetim sistemini ilk kez kuran bir finansal kuruluş olarak, bugün Sürdürülebilirlik Yönetim Sistemi dediğimiz yapı ile yatırımların çevresel ve sosyal risklerini, emisyonlarını ve iklim risklerini değerlendiriyoruz. Bir kredi kararında, sürdürülebilirliğin farklı boyutlarını derinlemesine değerlendirerek güçlü yönümüz olan bu alanı karar mekanizmalarımıza organik biçimde entegre ediyoruz. Sürdürülebilirlik gözlüğümüz sayesinde yatırımlarda yarattığımız pozitif etki bizi geleceği dönüştüren yeni yatırım kararları almaya yönlendiriyor.

Sürdürülebilir gelecek vizyonu doğrultusunda tüm dünya için önemli bir çerçeve sunan bizim de faaliyetlerimizle doğrudan destek vererek etkimizi büyüttüğümüz BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, portföyümüzü de şekillendiriyor. Verdiğimiz kredileri SKA’lar bazında değerlendirerek takip ediyoruz.  Bugün, toplam kredi portföyümüz içinde SKA bağlantılı kredilerimizin oranı yüzde 90, iklim ve çevre odaklı SKA bağlantılı kredi oranımız ise yüzde 62 seviyesinde. 2030 yılına kadar 10 milyar ABD doları değerinde SKA bağlantılı, 4 milyar ABD doları tutarında iklim odaklı finansman sağlamayı hedefliyoruz.

İklim krizine yönelik hedeflerinizi belirlerken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir? Bu zorlukların üstesinden gelmek için ne gibi stratejiler uyguluyorsunuz?

İklim krizi meselesi, barındırdığı tüm riskler ve yeni açılımlara sebep olabilecek fırsatlar çerçevesinde değerlendirildiğinde oldukça katmanlı ve çok boyutlu bir konu. Bildiğiniz gibi akademik çalışmalar bizlere iklimin yıldan yıla ne yönde ve ne ölçüde değiştiğini söylüyor, bunun yanında çeşitli senaryolarla gelecek tahminleri de yapabiliyor. Bu yönüyle iklim risk ve fırsatlarını değer yaratma modeline entegre etme, etki alanını genişletecek ölçülebilir hedefler belirleme sürecinde pek çok dış faktör de etkili oluyor.

Diğer yandan ekonomik ve jeopolitik resme baktığımızda; küresel belirsizlikler, durgunluk dönemine giren ekonomiler, politik gerilimler de yatırım ortamını ve yatırımcı iştahını daha kırılgan hale getiriyor. Ekosisteme ve insana dayalı bütün bu gelişmeler eş zamanlı yaşanırken ilim krizi giderek daha da derinleşmeye ve hükümetlerin, fon sağlayıcıların, yatırımcıların önceliklerini değişime zorluyor.

Bir yandan da içinden geçtiğimiz ileri teknolojiye dayalı yapay zekâ çağı tüm dengelere majör bir biçimde etki ediyor. Değişimin insanlık tarihinin tüm zamanlarından daha hızlı gerçekleştiği ve bu rüzgârın iş modellerimizden yaşam alışkanlıklarımıza her alana sirayet ettiği bir dönemde zorluklarla başa çıkmaya çalışıyoruz.

Gerçeklik ötesi dönem olarak adlandırılan bu dönemde, temiz ve kapsamlı veriye ulaşamama sorunu da uluslararası pek çok platformda da üzerinde durulduğu gibi çok önemli bir konu. Sektörel veri havuzlarının oluşturulması, bu verilere herkesin demokratik ve kolaylıkla ulaşabilmesi, ekosistemin gelişebilmesi, risk ve fırsatların yönetimi ve iklim krizi ile mücadele için kritik önem taşıyor.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de iklimle ilgili güncel veriye kolayca ve en hızlı şekilde ulaşmak için daha gidecek yolumuz var. Önümüzdeki dönemde tamamlanmasını beklediğimiz, İklim Kanunu, Ulusal Yeşil Taksonomi gibi önemli çalışmaların; yol haritaları, aksiyon planları ve dolayısıyla hedef oluşturmak için daha elverişli bir ortamın yaratılmasında, farkındalığın yükselmesinde büyük rol oynayacağına inanıyoruz.

İklim risklerinin değerlendirilmesi ve yönetilmesinde dijital araçlar ve veri analizinin önemi ne? Özellikle bu konu hakkında İRDA'nın (İklim Riskleri Değerlendirme Aracı) oluşumundaki güçlükler ve başarılar nelerdir?

Veri setine ulaşılması konusu hem dünyada hem de ülkemizde önemli zorlukları da beraberinde getiriyor. İklim risklerinin etkilerinin değerlendirilmesi ve ölçülmesinde iş ortakları, sektör ve yerel iklim verilerinin gerekliliği ilk etapta karşılaştığımız zorlayıcı konular oldu. İRDA sürecinde kullanılacak olan lokasyon bazlı iklim verilerini Bakanlıklarımızın yapmış olduğu çalışmalardan, çeşitli akademik raporlardan ve uluslararası güvenilir veri sağlayıcılarından temin ettik. İş ortaklarımız tarafında etkin ve hızlı şekilde veri temin edilmesinin önemini bir kez daha gördük.  İlerlettiğimiz iletişim ve farkındalık arttırma çalışmaları ile müşterilerimizi kendi emisyonlarını hesaplayan kurumlar olmaları yönünde sürdürülebilirlik alanındaki danışmanımız Escarus ile destekledik. Önümüzdeki dönemde kullanılan verilerin güncellenmesi, kapsamının genişletilmesi ve benzer verilerin yayınlanması ile İRDA’nın başarısını devam ettirmeyi hedefliyoruz.       

İklim değişikliğiyle mücadelede teknolojik yeniliklerin rolünü nasıl görüyorsunuz, TSKB bu tür yenilikleri nasıl destekliyor?

74 yıldır sürdürdüğümüz kalkınma ve yatırım bankacılığı misyonumuzla, iş ortaklarımızın iklim değişikliğiyle mücadelede eylem planlarının araştırılması ve bu planların gerçekleştirilmesi de odak konularımız arasında yer alıyor. Önümüzdeki süreçte, iklim hedeflerinin aktif bir şekilde gerçekleştirilmeye devam etmesi için müşteri verilerinin toplanmasını ve performans takibini oldukça önemsiyoruz. Portföyümüzde farklı sektörlerden çok sayıda iş ortağımız olması, deneyim paylaşımına da kapı açarak teknolojiden gücünü alan yenilikçi çözümlerle süreçleri etkin ve etkili yönetmemize imkân sağlıyor. Veri yönetimi ve dijital dönüşümün birbirinden ayrılmaz iki unsur olduğu bilinciyle teknolojiyi mümkün olan tüm süreçlerimize dahil ediyoruz. Geçtiğimiz yıl bankamızdaki bütün sürdürülebilirlik verilerini VERİDİS adını verdiğimiz dijital bir ortamda yönetmeye başladık. Önümüzdeki süreçte, bu alandan müşteri verilerini de takip etmeyi planlıyoruz. TSKB olarak, yenilikleri süreçlerimize hızlı ve etkili bir şekilde entegre ederek her zaman en iyisini yapmak için ortaya koyduğumuz gayreti büyütmeye devam edeceğiz.             

TSKB'nin iklim değişikliğiyle mücadeledeki stratejileri, bankanın genel risk yönetim yaklaşımıyla nasıl entegre ediliyor?

İklim değişikliği de dahil olmak üzere sürdürülebilirlik odağımızın ana çerçevesini Sürdürülebilirlik Politikamız oluşturuyor. Bu doğrultuda, 2021 yılında İklim Değişikliği ile Mücadele ve Uyum politikamızı Sürdürülebilirlik Politikamızın bir parçası olarak yayımladık.

Ülkemizin düşük karbon ekonomisine geçiciyle bağlantılı hedeflerimiz kapsamında önemli adımlar atmayı sürdürürken, iklim değişikliği ile mücadele odağında yeni kurulacak kömür yakıtlı termik santral ve elektrik üretim amaçlı kömür madenciliği yatırımlarını finanse etmeme taahhüdümüzün arkasında duruyoruz. Bu çerçevede, ilave kapasite artışı yatırımlarının finansmanını da sonlandırarak, SBTi ve NZBA nezdinde verdiğimiz net sıfır hedefleri doğrultusunda 2035 yıl sonuna kadar kömür finansmanından çıkacağımızı kamuoyuyla paylaştık. Eş zamanlı, kömür taahhüdümüzü de dahil ettiğimiz güncel İklim Değişikliği İle Mücadele ve Uyum Politikamızı tüm paydaşlarımızın bilgisine sunduk.

Yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz bir diğer önemli gelişme ise Bankamızın Risk Kataloğuna iklim riskinin tanımı ve diğer tür risklerine aktarımını eklememiz oldu. Böylece bankacılık risk yönetim perspektifine iklim risklerini de dahil ettik. Bankamızın en önemli gündem maddelerinden biri olarak gördüğümüz iklim risklerini, Şubat 2024 tarihinde ikincisini yayımladığımız TSKB İklim Raporu’nda da yer verdiğimiz ısı haritası da portföyümüzün iklim yönünden kırılganlığının ölçümü periyodik olarak yaptığımız çalışmalardan sadece biri.

Söz konusu entegrasyonun risk profilinde oluşturduğu dönüşümler ve farklılıklar neler? TSKB’nin sürdürülebilirlik odaklı yatırım ve kredi desteklerinin bir sonucu olarak risk profili seviyesi nasıl bir değişime uğruyor?

2020 yılında, iklim konusundaki ana hedefimiz kredi değerlendirme, tahsis ve izleme süreçlerine iklim risklerinin entegrasyonu idi. Daha önce bahsettiğimiz İRDA modeli ile bunu başarılı bir şekilde uygulamaya başladık. Her bir kredi müşterisinin detaylıca incelendiği ve tartışıldığı komite toplantılarında firmaların iklim değişikliği ile mücadelesini de değerlendiriyoruz. Projelerin portföyümüze, 2050 net sıfır taahhüdümüz kapsamında belirlediğimiz bilim temelli emisyon hedeflerimize olan etkisini göz önünde tutuyoruz. Bütün bunların yanında, kendi portföyümüzü bu doğrultuda yapılandırmanın Türkiye’nin dönüşümü için yeterli olmadığını düşünüyor, sadece yeşil yatırımcılara odaklanmanın etkili bir çözüm olmadığına inanıyoruz. Geçiş finansmanı kapsamında yüksek emisyonlu sektör temsilcilerinin yeşil dönüşüm odağında atacakları adımların da yanlarında olmanın önemine inanıyor, finansman desteği ve danışmanlık hizmetlerimizle ülkemizin sürdürülebilir geleceğine olan desteğimizi büyütüyoruz. Bu doğrultuda, ülkemizin politikalarına uyumlu olarak ortaya konacak ulusal sektörel hedeflerin yatırım ortamının iyileştirilmesi noktasında da önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz.

Tüm bu çalışmalar sürerken müşteri ilişkileri ve dış paydaşlarla etkileşiminizi nasıl derinleştiriyorsunuz? Bize bu alandaki projelerinizden söz eder misiniz?

İklim değişikliği ile topyekûn mücadelenin ancak ortak akıl ve iş birliği ile mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda hem iç hem de dış paydaşlarımızla sürekli iletişim halindeyiz. Üyesi ve imzacısı olduğumuz pek çok inisiyatif, dernek, kuruluşta bilgi ve tecrübe paylaşımı yapıyor, iyi uygulamaları takip ederek müşterilerimizin ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretme hedefi ile çalışıyoruz. Kısa bir süre önce yayımladığımız TSKB İklim Raporu’nda belirttiğimiz gibi 2050 net sıfır taahhüdümüz ile uyumlu bilim temelli emisyon azaltım hedeflerimize finansman desteği sağladığımız iş ortaklarımızın da yeşil dönüşüm için ortaya koyacakları gayretle birlikte ulaşabiliriz. Bu doğrultuda mevcut performansı görmek için iş ortaklarımızdan emisyonlarını ölçmelerini bekliyor, sonraki adım olarak azaltım hedefiyle aksiyon planlarını belirlemelerini bekliyoruz.

Emisyon ölçümü konusunda devreye sürdürülebilirlik danışmanlığı tarafındaki iştirakimiz Escarus’u da alıyoruz. Sürdürülebilirlik danışmanlığı alanında terzi titizliğinde hizmet veren Escarus, karbon ayak izi hesaplaması ve yönetimi, sürdürülebilirlik yönetim sistemleri kurma, sürdürülebilirlik stratejisi geliştirme gibi pek çok konuda danışmanlık veriyor. Bankadaki en güçlü kaslarımızdan biri olan Mühendislik ekibimiz ise emisyon azaltıcı yatırımların değerlendirmesini yaparak bu yatırımların etkinliğini ölçüyor ve Bankamızın sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hangi yatırımları finanse edeceğine karar veriyor.

Ülkemizin içinden geçtiği dönüşüm yolculuğunu tüm paydaşlarımız için bir fırsat olarak değerlendiriyor, 3 aylık periyotlarda yayımladığımız Ekosisteme Dair raporumuzla ulusal ve uluslararası gelişmeleri paylaşarak gelişim yolunda farkındalığı artırmayı ve birlikte başarmayı hedefliyoruz.

Önümüzdeki süreçte iklim krizi ve sürdürülebilirlik yol haritanızda ne gibi başlıklar olacak?

Önümüzdeki dönemde stratejik yol haritamızda temel gündem maddelerimizi 2053 hedeflerimiz, ülkemizin sürdürülebilirlik raporlama standartları ve ulusal taksonomi konuları oluşturuyor.

  • Türkiye 2053 Net Sıfır Hedefi: 2053 Net Sıfır hedefini desteklemek, bu ana hedefe uyumlu hareket etmek için 2050 Net Sıfır taahhüdümüzü duyurduk. Açıkladığımız bilim temelli emisyon hedeflerimiz ile Bankamızın ve iş ortaklarımızın dönüşüm yolculuğunu, yatırım kararlarımızı bu doğrultuda yönlendirmeye başladık. Önümüzdeki dönemde de ülkemizin NDC taahhüdü doğrultusunda yayınlanacak ulusal sektörel hedeflerin belirlenmesi ile sektör bazlı yol haritaları belirleyerek dönüşümü hızlandıracağız.
  • Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları: Yeni yıl itibarıyla yürürlüğe giren KGK tarafından yayımlanan Standartlar ve AB tarafındaki Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifi gereğince, 2009 yılında gönüllü olarak başladığımız sürdürülebilirlik raporlaması yolculuğunda standart ve karşılaştırılabilir raporlama ekosistemine geçiş yapacağız.
  • Ulusal Taksonomi: Yeşil yatırım tanımlarının yapıldığı AB Taksonomi çalışmalarına benzer şekilde ulusal yeşil taksonomi çalışmaları sürüyor. 1980’lerden bu yana kararlılıkla sürdürdüğümüz kapsayıcı sürdürülebilir bankacılık odağımızla, bu çalışmaları da oldukça önemli buluyoruz. Uluslararası gelişmeleri takip ederek 2016 yılından bu yana güncellediğimiz Sürdürülebilir Finansman Çerçevemiz ile bu konuya bakışımızı ortaya koymanın yanında portföyümüzün SKA bağlantılı etkilerini de yakından takip ediyoruz. 2023 yıl sonu itibarıyla portföyümüzün yüzde 90’ı Birleşmiş Milletler SKA bağlantılıyken yüzde 62’si ise iklim ve çevre odaklı SKA’lara katkı sağlıyor. Hayata geçirdiğimiz iyi uygulamalarla sektörümüzü de geliştirmeye devam ederken bankacılık sektörünün etki gücünü de arkamıza alarak ülkemizin düşük karbonlu ekonomiye geçişini desteklemeyi sürdüreceğiz.
Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş