Sürdürülebilirlik, bugün şirketlerin aksiyonlarının merkezinde giderek daha fazla yer alan bir kavram. Bu noktada sürdürülebilir gıda adına yapılan çalışmalar da odaklanması kritik bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Anna Life CEO & DELLY Markası Kurucu Ortağı Ceren Ballık Erdirik ile sağlıklı gıda üzerine girişimleri, sağlıklı gıda pazarında yaptığı çalışmalar ve kadın girişimci olarak tecrübeleri üzerine konuştuk.
Sağlıklı gıda üzerine yaptığınız girişimlerden önce sizi tanıyalım. İş hayatına girişiniz nasıl oldu, geçmişinizdeki deneyimleriniz sizi nasıl bir geleceğe götürdü?
Ben sanayici bir ailenin en küçük çocuğuyum. Evimizde ailemin girişimlerini, çabalarını ve başarılarını dinleyerek ve izleyerek büyüdüm. Eğitimimi Koç Lisesi ardından da Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tamamladım. Üniversitenin üçüncü yılını değişim programı ile İtalya’da Bocconi’de okudum. İstanbul’a dönüp mezun olduktan hemen sonra aile şirketinde, satış ve ihracat bölümünde iş hayatıma başladım. Babamın 1970’li yıllarda temelini attığı seramik frit üretimine yönelik şirketi zaman içinde kendi alanında dünyaca önemli bir sanayi kuruluşuna dönüştü. Üretici ve çalışkan bir ailede büyüyorsanız bu bir şekilde genlerinize işliyor sanırım, en azından bizim için böyle oldu diyebilirim. Aile şirketimizde yaklaşık 12 yıl aktif olarak çalıştım ve çok değerli tecrübeler edindim.
Kendi işimi kurma ideali ise her zaman aklımdaydı. Ama bir şey alıp satmanın veya birilerine bir şey ürettirmenin bana uygun olmadığını biliyordum. Az önce de söylediğim gibi, üretime odaklı bir aile içinde olmanın geliştirdiği kaslarla kendi işimi planlarken de üretime odaklandım. Gıda üretim tesisi ve Delly’i kurmak da bu idealin sonucu olarak doğdu.
Önce 2021 yılında bir zeytinyağı markası ardından, 2022 yılında da Türkiye’nin ilk çikolata kaplı sağlıklı atıştırmalığı DELLY’i kurdunuz. Burada ekonomik kazanç elde etmeden ziyade farklı bir motivasyon olduğu açık. Bu girişimlerin ilk çıkış noktası sizin için ne oldu?
Ben daima yemek yemeyi seven, iyi damak tadına sahip biriydim, hâlâ da öyleyim. Bu nedenle kendime ait bir alan yaratmak istediğimde bunun gıda endüstrisinde olmasına kimse şaşırmadı. İlk olarak Zeytinyağı markamız Annapurna’yı hayata geçirdim. Ege’nin en iyi hasat edilmiş zeytinlerinden soğuk sıkımla elde edilmiş, seçkin bir seriden oluşuyor Annapurna. Ayvalık ve Memecik zeytinlerinden elde edilen premium sızma zeytinyağlarımız, dünyanın en prestijli ödüllerine layık görüldü. Farklı çeşnili çeşitlerimiz de zeytinyağının lezzet avcıları tarafından tercih ediliyor. Annapurna’da 1 yıl gibi kısa bir sürede ulaştığımız kaliteden ve elde ettiğimiz başarılardan çok mutlu olduk ama bu bana yetmedi.
Hepimiz dengeli beslenmek için ciddi çaba harcıyoruz. Ben yemeyi seven ama beslenmesine, kilosuna da dikkat etmek zorunda olan biri oldum hep. Kimi insanı glüten, kimi insanı şeker, kimisini ise hayvansal beslenme rahatsız ediyor veya onları tercih etmiyor. Mesela ben süt ve süt ürünlerini tercih etmiyorum. Yiyerek mutlu olacağınız hem sağlıklı hem lezzetli hem de kilo yapmayan bir ürün bulmak ise çok zor oluyor. Bu noktada eksikliğini hissettiğim ürünlerin arayışı beni motive etti ve beni bu girişime yönlendirdi.
Neden sağlıklı gıda pazarına yatırım yapmayı seçtiniz?
Bildiğiniz gibi wellness yani “iyi olma” kavramı Covid-19 pandemisi ile birlikte tüm dünyada büyük bir ivme kazandı. Fiziksel ve mental sağlığın iyi olması ve bunun yaşam boyu sürdürülmesini ifade eden bu kavram o kadar geniş ki iyi olma hali ve bütünsel sağlık insanları her alanda yeni seçimler yapmaya yönlendiriyor.
Sağlıklı gıda endüstrisi de bütün bu evrimin içinde büyük bir yükselişe geçti. Tüketiciler daha fazla sağlıklı gıda seçeneği talep etmeye başladı. Temiz içerikli “clean label”, şeker ilavesiz, bitkisel ve fonksiyonel gıdalara hızla ilgi artıyor. Bu yeni trendler hem yeni pazarlar yaratıyor hem de dünyada bu alanda iyi oyuncular çıkarıyor. Türkiye bu anlamda henüz küçük bir pazara sahip. Pazar küçük olunca üreticileri cezbetmiyor ama ben bunun çok kısa bir süre sonra değişeceğine eminim.
Yeni nesil bu konuda çok daha bilinçli. Sağlıklı atıştırmalığa sadece kilo kontrolüne destek yönünde bakmamalıyız, vücudunuza soktuğunuz her türlü gıdanın sizi formda tutmasından öte sağlığınızı da koruması gerekiyor ve tabi ki çok önemli olan lezzet faktörü var. Bence en büyük eksik burada, lezzetli ve iyi ürün az. Bütün bunları masanın üstüne koyduğumuzda gördük ki biz bu alanda ülkemizin öncü markaları arasında yer alabilir ve sektöre yenilikler getirerek, başarılı bir oyun kurucu olabiliriz.
Az önce söylediğim gibi ülkemizde bu pazar henüz çok bakir ve küçük ama yaptığımız işteki hevesimiz, iddiamız ve yaptığımız AR-GE çalışmaları ile, üreteceğimiz yenilikçi ürünlerimiz ile bu piyasanın büyümesindeki öncü markalar arasında olacağımıza inanıyoruz.
Delly ile yaptığınız çalışmaları kısaca anlatabilir misiniz?
Delly’i üretmeye karar verdiğimizde Türkiye pazarını derinlemesine araştırdık. Atıştırmalık anlamında çok fazla marka vardı ancak, temiz ve sağlıklı atıştırmalık kategorisindeki markaların çoğu, tadından boyutuna, ambalajından içeriğine kadar neredeyse aynıydı. Ben de ne istediğimi biliyordum ve her anlamda farklı bir şeyler yapmak için yola çıktım.
Öncelikle üretim yapmayı hedeflediğimiz alandaki dinamikleri çok iyi öğrendik. Üretim prosesleri, gıda yönetmelikleri ardından ürünlerin lezzet bileşenleri geldi. Hangi lezzetler hangi lezzetler ile iyi birleşir, tazeliğini eşit şekilde korur bunlara çalıştık. Bar üretmek çok da zorlu bir süreç değil ama üstünü eğer çikolata ile kaplamak istiyorsanız bu titiz bir çalışma gerektirir. Bu süreçte çok sıkı bir ar-ge ve düzenli fokus grup çalışmalarına yatırım yaptık ki hâlâ devam ediyoruz.
Kendi bünyemizde kurduğumuz Ar-Ge departmanı sürekli yeni lezzetler, reçeteler ve temiz gıda üzerine çalışıyor. Karbonhidrat yoğunluğu, doğal şeker oranı, katkı maddesi kullanmama, lif oranı dengesi gibi her anlamda çok çalışıyoruz. Bilinçli gıda tüketicisi artık etiket okuyor ve bu etiket üstüne yazdığınız her değerin arkasında durmanız gerekiyor.
İçeriğini istediğimiz seviye ve lezzete getirdiğimizde Delly’nin sadece sağlıklı değil eğlenceli, keyif veren yönünü de ele aldık. Ambalajlarımız, tanıtım filmimiz, jingle’ımız hep bu hedefle tasarlandı ve seçildi.
Sağlıklı beslenen insanlara, sadece zayıf olmaya odaklandırıldıkları klasik yeşil elmalı, mezuralı, ince vücutlu kızlar veya kaslı erkeklerle sunulan ürünler değil de; neşeli, eğlenceli, dinamik ve yemekten keyif alınan, keşke demeden, iyi ki hissini ortaya çıkaracak ürünler ve eğlenceli bir marka yarattık.
Üretim tesisimiz ise dünya standartlarında. BRCSG global gıda güvenliği standartlarına uygun üretim yapıyor. Bunu kendimize rehber aldık. Aldığımız hammadde, üretim yöntemleri, tesisimizin iş akışının planlaması ilk günden global gıda güvenliği rehber alınarak çizildi. Dört duvar aldığımız yeri bu standartlara uygun kendimiz tasarlayıp yaptık.
Burada yaptığınız çalışmalar ile ülkemizde ne tür eksikliklere ulaştınız? Sizce global pazarlar ile kıyasladığımızda hangi konularda ilerleme kaydetmeliyiz?
Türkiye sağlıklı atıştırmalık veya daha genel olmak istersek gıda sektörü üretimi için müthiş bir yer. Aradığınız her şey, makine, hammadde her şey elinizin altında. Tüm kuru ve taze meyveler, kuruyemişler, bu topraklarda mevcut. Hurma hemen yakınımızda, bu üreticiler için büyük bir artı.
Bununla beraber global pazardaki ürün ve fiyat çeşitliliği maalesef Türkiye için henüz geçerli değil. Yurt dışında bu kategoride çocuklar için bile ayrı ürünler var mesela, fonksiyonel ve takviye edici gıdalar oldukça zengin. Evet biz hammadde bakımından kuvvetliyiz ancak katma değeri yüksek, ar-ge yapılmış, üzerine düşünülmüş, belli bir standardın üstünde kaliteye sahip çeşitli ürünlere çok sık rastlanmıyor maalesef. Hala “en uygun fiyatlı ürünü yapma” stratejisi ilk hedef. Biz de bunu asla göz ardı etmedik ve ürünümüz yüksek kalitesine rağmen, fiyatımız çok makul. Sağlıktan ve doğallıktan uzaklaşmadan, yüksek kaliteli ürünü uygun fiyata sunmak için çabalıyoruz. Üreticiler risk almak istemiyor, satışından emin oldukları ürünü yapıp satıyor ve çeşitliliğe yönelmiyorlar. Bu nedenle de Türkiye’de birbirinin benzeri çok ürün var.
Delly burada sadece çikolata kaplamasıyla bile ayrışıyor. Delly’nin kaplama çikolatasını biz kendimiz üretiyoruz. %60‘lık vegan bitter çikolata Delly‘nin çikolatası. Kokolin olmadığımız ve kakao yağı dışında farklı yağlar kullanmadığımız için maliyetler artabiliyor ama tüketiciye sunduğumuz vaadi hakkıyla yerine getiriyoruz ve tüketici de bunu anlıyor.
Son olarak, başarılı bir kadın girişimci olarak tavsiyeleriniz olur mu?
Ülkemizde kadınlarımızın gelir düzeyi hangi seviyede olursa olsun aile kurduktan sonra kendilerine dayatılan roller ile yetindiklerini gözlemliyorum. Yetinmek kelimesini kullanıyorum, çünkü aslında biz Türk kadınlarının potansiyeli çok yüksek ve bu potansiyeli ortaya çıkarabileceğimiz birçok platform, birçok fırsat mevcut bu ülkede. Fakat, özellikle de anne olduktan sonra eğitim seviyesi ne olursa olsun birçok kadının tekrar iş hayatına dönmekte çok zorlandığını veya bu kadar bekledim bari en iyisi olsun diye beklediklerini biliyoruz. Oysa tam tersi olmalı! Mükemmel iş fırsatlarının ayaklarına gelmesini beklememelerini, iş hayatından uzun süre ayrı kalmamalarını, bir yerden hızlıca tekrar iş hayatına dönmelerini tavsiye ederim. Çünkü öyle güzel yerlere evriliyor ki o küçük diye başlayan atılımlar, hayaller… Çünkü kadın mutlu olursa, maddi olarak ayakları yere basarsa, bu önce evine ardından ailesine ve sonuçta topluma yansıyor. Sonuç olarak diyorum ki gücünüzün farkına varın, potansiyelinizi ortaya koyun ve harekete geçin.