Gençlerin Perspektifinden: Zeynep Eliçin

18 Ocak 2022, Salı

Gençlerin Perspektifinden’de bu hafta kurumsal hayattan girişimciliğe uzanan bir yolculuğa sahip olan Zeynep Eliçin var. Zeynep, satın alma alışkanlıklarımızdaki düşünme mekanizmamızı belki de tamamen değiştirebilmemizi sağlayabilecek Varsapp’ın kurucusu. Zeynep’in hikayesinde kendi deneyimlerinin de sonucunda bir eksikliği fark ederek harekete geçen bir yapı görüyoruz. Yani belki de her girişimcide var olması gereken sorunlar karşısındaki eylemlilik haline rastlıyoruz bu hikayede de. O halde fark ettikleri sorunu çözmek çalışan Zeynep’i ve Varsapp’ı tanıyalım! 

Zeynep Eliçin kimdir? Bize biraz kendinden bahseder misin?

Merhaba, tabii ki. Ekonomi ve Finans bölümünden bu sene mezun oldum, 23 yaşındayım. Üniversiteye ilk girdiğim yıl, boş durmayı sevmeme huyumdan dolayı internette gezinirken startup diye bir şey olduğu gördüm ve hemen araştırmaya başladım. Sonrasında başvuru yaptığım startup’a kabul aldım orada deneyimler elde ettim. Oradan çıkıp başka bir startup’ta da farklı bir pozisyonda görev aldım. Hiçbir zaman okula bağlı değildim, hep okul dışında faaliyetlerde yer alıyordum. Sadece okuldaki not ortalamamın bana faydalı olmayacağını erkenden fark ettiğim için çok mutluyum. Startup’lardan sonra Türk Eğitim Vakfı’nda staj yaptım. 3.sınıfta kurumsal tarafı da görebilmek adına Siemens’te yer aldım. Kitle fonlaması üzerine tezimi yazıp bu sene mezun oldum. Hem startup’ı hem de kurumsalları gördükten sonra, girişimciliğin benim yolum olduğunu daha iyi anladım ve Varsapp hikayem başladı.

Varsapp’ın kurulma hikayesi nedir? Hikayenizde kendi gözlemlediğiniz konulardan, sorunlardan da yola çıkarak mı ilerlediniz?

Varsapp, bir fikir olarak ortaya çıktığı zaman ben de öğrenciydim. Bir heves uğruna Erciyes’e kayağa gittim. Fakat sağ dizim menüsküs oldu ve kayak serüvenim orada bitti. Elimde de kayağa gitmeden önce aldığım bir sürü pahalı kıyafet ve eşya kaldı. Satmak istediğimde gördüm ki ikinci el değeri çok düşüktü. Öğrenci ekonomisi de olduğu için paraya cidden çok ihtiyacınız oluyor. Ben de düzenli ek gelir de kazanmak için kiralama fikrini düşündüğümde, güvenli eşya kiralama sisteminin Türkiye’de olmadığını gördüm. Globale baktığımda birçok başarılı firma bu işi yapıyordu. Hatta köklü kurumsallar bile artık eşya kiralıyorlardı. Zaten startup geçmişim vardı, bu nedenle eğer Türkiye’de yoksa biz yapalım dedim ve hikaye böyle başladı.

Birçok farklı sektörden ürünün kiralanabildiği bir yapıya sahipsiniz. Şu an müşteri portföyünüzü kimler oluşturuyor? Varsapp ekibinin yaygınlaşabileceklerini hedefledikleri alanlar ve kitleler neler?

Bu yola çıktığımızda en çok ihtiyacı olacak kişiler 18-25 yaş, yani öğrenciler diye düşündük. Öyle de oldu, gerçekten öğrencilerden yoğun bir talep alıyoruz. Çünkü gerçekten öğrencilerin çok ihtiyaçları oluyor ve maalesef ki ürünler çok pahalı. Hedef kitlemizden farklı birçok kişi de kiralamaya çok yatkın. Örneğin, sistemimizi sıkça kullanan bir kişi hedef kitlemizin dışındaydı ve kendisiyle operasyonel süreçte görüştüğümüzde yurt dışında sık sık bu sistemi kullandığını, Türkiye’de de görünce kullanmak istediğini söyledi.

Kiralama mantığı ile hizmet sunarken, siz yaptığınız işin sürdürülebilirlik açısından nasıl bir katkı sunduğunu düşünüyorsunuz?

Tüketim çağında yaşıyoruz birçok ürüne ihtiyacımız oluyor ve satın alıyoruz fakat bu ürünler dünyamızın sürdürülebilirliğine çok zarar veriyor. Belki ihtiyacınız olan ürünün aynısı çevremizdeki bir kişide var ve o kişi ürünü hiç kullanmıyor. Çok ürün aldık ve doğaya çok zarar verdik. Paylaşım ekonomisiyle beraber artık sürdürülebilir bir tüketim oluşturuyoruz. Sürdürülebilirlik bizim için çok önemli. Aynı zamanda kargo paketlerimiz de çevreye duyarlı, burada da buna dikkat ediyoruz.

Kiralama mantığının oturması, gündelik tüketim alışkanlıklarımızı etkiler mi sence?

Tabii ki, her şeyden önce kısa dönemlik ihtiyaçlarınız için satın almanızın gerek olmadığını görüyorsunuz. Satın aldığınız bir ürünü belki sadece yılda 2 kez kullanacaksınız. Herkesin evinde bulunan merdivenleri ne sıklıkla kullanıyorsunuz? O yer kaplayan merdivenleri bir yerlere sığdırmaya çalışmanız da başka bir dezavantaj. Ve bu eşya kiralama alışkanlığı bireysel bütçenize de çok faydalı. Eşyalara çok az ücret veriyorsunuz ve gerçek temel ihtiyaçlarınıza daha fazla bütçe ayırabildiğinizi gördüğünüzde bu sizi doğrudan minimalizme de yönlendiriyor.

Sizin yaptığınız işin kurumsal hayata da adapte olabileceğini düşünüyor musunuz?

Evet birçok iş modelimiz var, bunlardan ilki peer to peer’dı. Yeni iş modellerimizi ve şirket anlaşmalarımızı çok yakında duyabilirsiniz.

Yaptığınız iş fikri daha önce de farklı farklı stratejilerle denenmiş fakat özellikle de yerel ölçekte ürün kiralamanın organize olabildiği bir yapıya direkt olarak rastlamıyoruz. Siz ne gibi stratejiler uygulayarak ayrışmaya ve işinizi de sürdürülebilir kılmaya çalışıyorsunuz?

Bizim iş modelimizin güvence sunulmayan versiyonu denendi. Hem güvence sisteminin çok kilit bir durum olmasından dolayı hem de o yılların paylaşımın ekonomisine uzaklığından, sürdürülebilirliğin farkındalığının daha az olmasından dolayı Türkiye’de olmadı. Şu anki rakiplerimiz ise ikiye ayrılıyor; ilki, şirketinin teknolojik ürününü kiralayanlar ve ikincisi, pazar yeri olan fakat güvence sistemi olmayanlar. Birinci modelde kullanıcılar ürün sahibi olmadığı için ek gelir elde edemiyor. İkinci modelde ise ek gelir elde edebiliyorlar fakat güvence sistemleri bulunmuyor. Bizde kullanıcılar kullanmadıkları eşyaları koyarak ek gelir elde edebiliyorlar, hatta düzenli ve sık sık kiralamalarda ürünün birinci el değerini bile kazanabiliyorlar. Bunu yaparken de ürünlerini güvence ve sigorta sistemimiz ile koruyoruz. En önemlisi ise bizim için kullanıcılarımız çok önemli, onlarla bütün süreçlerinde iletişim halindeyiz. İnfo mailimize, bana ve ekip arkadaşlarıma her zaman ulaşabileceklerini biliyorlar.

Bir iş fikrinin peşine erkenden düşmüş ve harekete geçmiş bir genç olarak aklında bir fikir olan başka bir gence çağrın ne olur?

Girişimciliğe erken başlamak çok güzel. Ben bu ekosisteme 5-6 yıl önce henüz yeni üniversiteye girmiş bir genç olarak, bir şey bilmeden girdim. Çalıştığım startup’lar bana çok şey kattı. Oralarda deneyim kazanmasaydım bu işi nasıl yapabileceğimi bilemezdim belki de. O yüzden kesinlikle bir startup’ta yer alsınlar. Ekosistemi tanırlar, network edinirler. Umutsuz olmasınlar. Bu işe sıfır sermaye ile başladık fakat Türkiye’de çok güzel girişim geliştirme programları var, birçok destek de veriyorlar. Örneğin, biz Lonca Girişim merkezine kabul almıştık ve oradan aldığımız 40.000TL hibe ile yazılımımızı yapabildik. Bu nedenle buralara başvurabilirler. Ve son olarak gerçekten fikirlerine inanıyorlarsa peşinden gitsinler.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş