Bağımsız dijital sanat sahnesi ve tasarım platformu olan DECOL, teknoloji ve sanatı bir araya getiren Omnea projesini sunuyor. DECOL yapımcısı ve ortak kurucusu N. Cihan Çankaya’yla projenin detaylarını ve teknolojinin sanatı nasıl dönüştürdüğünü konuştuk.
Bizlere biraz DECOL’den bahsedebilir misiniz?
Türkiye’nin İlk Yeni Medya Sanatları Kooperatifi olan DECOL’ün ismi, Digital Experience Collective kelimelerinin kısaltmasından oluşuyor. DECOL bağımsız bir dijital sanat sahnesi ve tasarım platformu. Bir kooperatif ve bir anonim şirket olarak DECOL’ün yeni medya sanatları alanında belki de ilk diyebileceğimiz kurumsallaşmış bir mekanizma olarak dikkat çektiğini görüyoruz. 2014 yılından bu yana sanat, eğlence, bilim ve teknolojinin birleştiği bir noktada deneyimler üretiyoruz. Dünya’dan farklı disiplinlerdeki görsel işitsel tasarım ve performans sanatçılarını bir araya getiriyoruz.
Ürettiğimiz işlerin merkezini, insanın fiziksel doğa ve makine/bilgisayar arasında kurduğu etkileşimi olarak konumlandırıyoruz. Şimdiye kadar mimari ve medya ilişkisinin kurulduğu alan deneyimleri, yapay zeka kullanarak geliştirilen sanat eserleri ve gerçek zamanlı canlı görsel işitsel yerleştirmeler ve sahne performansları ürettik; üretmeye de devam ediyoruz.
DECOL’ün kurucusu veya ortağı olan sanatçıların birlikte yarattığı işler arasında; Yerebatan Sarnıcı, Contemporary Istanbul, Atina Dijital Sanat Festivali, Sonar Festival, Amsterdam Dance Event, Today’s Art, Amber Festival, NOS Festival, Akbank Sanat, Beijing Public Art Festival, Dortmund Light Festival, Venedik ve Toyama Bienali, Türkiye İnovasyon Haftası, Tasarım Haftası, Art Contact, Dünya Hükümetler Zirvesi, Sonar Festival gibi kültür sanat alanında dünya çapında önem kazanmış proje ve alanlarda yer aldı.
Teknoloji ve sanatın etkileşimi günden güne artıyor. Omnea da teknoloji ve sanatı bir araya getiren platformlardan biri. Omnea’nın oluşturulma motivasyonu nedir? Nasıl bir strateji izlediniz?
Omnea, aslında pandeminin başında evlere kapanmamız sonucunda filizlenmiş bir proje. İlk çalışmalarımızı özellikle görsel ve işitsel performanslar, sanal sergiler, kurumsal etkinlikler gibi alanlara öncelik vererek gerçekleştirmiştik. Özellikle etkinlik sektörünün sanal dünyalara kitlesel olarak girme çabası bizim taraf için de ciddi bir trafik oluşturmuştu. Ancak o zaman için yaptığımız etkinlik projeleri bizlerin sanatsal ve kültürel bir çıktı oluşturma vizyonundan ziyade anlık kazanımlar, canlı yayın prodüksiyonu gibi ilk defa denediğimiz, her ne kadar başarıyla sonuçlandırsak da bizleri yıpratan bir iş modeline dönüştü. Bu gibi deneyimler sonucunda Omnea, kullanıcıya otomasyonlar sunan, kripto dünyası ile entegre, daha çok web3 dünyasının hayalleriyle gelişen, yaratıcı endüstrileri niş odağında dönen bir projeye dönüştü. Bu süreçte Amsterdam merkezli NonSpace ile Omnea’yı yaratıcı dijital kültüre hitap eden, kullanıcıların kendi ortamlarını yaratabileceği bir biçimde ve sil baştan yeniden geliştirmeye karar verdik. NonSpace, sanatçıların ve kültür sanat organizasyonlarının yeni teknolojileri sanat pratiklerine ve iş modellerine entegre etmesine yardımcı olan bir kurum. NonSpace’in NFT ve merkeziyetsiz teknolojiler alanındaki tecrübesi ile Omnea hem tasarım hem de iş modeli olarak ölçeklenebilir bir yapıya kavuştu. Kullandığımız araçları otomasyonlu sistemlere dönüştürdük.
Omnea, dijital deneyim tasarımı, yeni medya sanatı, akademik araştırma, sergi tasarımı, çağdaş müzecilik ve etkinlik tasarımı gibi farklı geçmişlerden gelen tasarımcı, üretici ve düşünürlerin ortak bir ürünüdür. Şu an aktif bir platform olarak hizmet veren Omnea’nın Aralık ayında ilk kullanılabilir versiyonunu yayınladık. Bu ilk çıkış versiyonumuzdaki amacımız sanatçılar, koleksiyonerler ve küratörlerin kendilerine ait NFT varlıkları ile çok kolay ve pratik bir biçimde üç boyutlu galeri ortamlarını oluşturabilmeleri, etkinlikler yapabilmeleri, dünya çapında tanınırlıklarını artırabilmeleri, benzer ilgi alanına sahip bireylerin sanal ortamda sosyalleşebilecekleri açık ve özgürlükçü bir metaverse platformu olmak. Sadece dijital sanatçıların değil, performans sanatçılarının da NFT ekosistemine dahil olmasını sağlayacak şekilde, metaverse’de performans sistemleri, akıllı televizyonlara metaverse entegrasyonu, yapay zeka ile içerik üretme sistemleri gibi araçlar üzerine çalışıyoruz. Yol haritamızda geliştirmeyi planladığımız daha onlarca konu var, bunları önceliklendirirken kullanıcı geri bildirimlerini analiz edip platformu geliştirmeye devam edeceğiz.
Omnea sanata ve sanatçıya nasıl katkılar sağlıyor?
DECOL olarak özellikle eş zamanlı çalışan, interaktif dijital sanat projelerimizle tanınıyoruz, Türkiye’de yeni nesil dijital sanat eserleri üretiminde öncü bir rolümüz bulunuyor. Omnea’da da aynı şekilde NFT sergilemenin farklı ve yenilikçi taraflarını sunuyoruz, bunların yanında Dünya’da ilk defa üç boyutlu kapsayıcı bir web ortamında interaktif NFT’leri deneyimleyebilir, üç boyutlu NFT heykelleri etrafında gezebilir ve eş zamanlı olarak başka kullanıcılar ile aynı ortamda sosyalleşebilir, sesli bir şekilde iletişim kurabiliyor olacağız.
Omnea, sanatçıların eserlerini 3D bir dünyanın içinde kolayca göstermesine olanak tanıyor. Bunun yanında sanatçıların heykellerini veya kinetik heykeller yapanların konseptlerini gösterebilmelerine sunmalarına olanak tanıyor. Yaratıcılar, koleksiyonerler ve sanat kurumları arasında bir web3 köprüsü ve yaratıcılık üzerinden sosyalleşmeyi olanaklı kılıyor. Sanat kurumlarına ve pazaryerlerine web3’ün verdiği imkanlara kolayca uyum sağlamaları için araçlar sunuyoruz.
Teknolojiyle sanatın etkileşimiyle NFT’ler, Metaverseler gibi pek çok kavram hayatımıza girdi. Teknolojinin sanatı ne şekilde dönüştürdüğünü düşünüyorsunuz?
Tarih boyunca teknolojik gelişmeler, ünlü eserler için bir ilham kaynağı oldu ve sanatçılara yeni ifade araçları sağladı. Bu bazen bir boya, bazen bir plastik malzeme oldu. Teknoloji ve sanatın bu ortaklığının zirvesini ise medya sanatları alanında gördük. Yeni sanat formlarının geliştirilmesi ve bu sanatın evriminde teknoloji temel güç sağladı. Bu açıdan bakıldığında, teknolojinin sanata olan etkisi yeni değil aslında ancak ivmelenmiş bir teknolojik gelişim deneyimlediğimiz için, sanata olan etkisinde de çok daha ileri düzeyde bir gelişim oldu.
Teknoloji aracılığıyla özellikle büyük veri gibi kavramlar ulaşılabilir hale geldi. Bilgisayar işlemcilerinin gelişmesi ile verinin sanat formlarına dönüştürülmesi bugünlerde çok kullanılan bir metot oldu. Eskiden sanat eseri veya estetik çıktı, sanatçının bilgiyi kendi zihninde işleyip kendi yeteneğiyle dışa vurduğu bir süreç sonucunda ortaya çıkıyordu. Şimdi ise, bilgisayar işlemlerinin veriyi veya sonraki aşaması olan bilgiyi dışa vurmasını sağlayacak sistemler üretiyor dijital sanatçılar. Bir de artık sıkça kullanılan bir metot olan yapay zeka araçları sanatçının birer kolektif bilgi sahibi ortağına dönüştü. Yani sanatçı ve yapay zeka algoritmaları birlikte eser üretir hale geldi.
Teknoloji sadece sanatın üretilme şeklini değil, tüketilme yahut koruma, saklama ve dağıtım süreçleri de önemli ölçüde etkiledi. Örneğin NFT’ler, dijital eserlerin distribüsyon mekanizmasını tümden değiştirme kapasitesine sahip bir araç olarak ortaya çıktı.
NFT’ler metaverse penceresini aralayan, kavramın bir şekilde popülerlik kazanmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri oldu. Yine yakın geçmişe baktığımızda metaverse tanımına uyan birçok proje görüyoruz, hatta çoğu oyun geliştirici şirket (bunların başında Epic Games geliyor) 20 yıl önce de sosyal olarak beraberce deneyimlenen birçok proje gerçekleştirdi. Bunun sonucunda “Game Art” isminde bir janra bile gelişti. MMO dediğimiz Massively Multiplayer Online (Devasa Çok Oyunculu Çevrimiçi) oyunlar ve kullanıcı tarafından oluşturulan içeriğin ön planda olduğu çeşitli Sandbox projeleri bugün metaverse olarak adlandırılmaya ve tanıtılmaya başlandı.
Omnea sanatın değişimine ne şekilde ayak uyduruyor? Hangi özellikleriyle teknolojiyi öncelik haline getiriyor?
Biz burada özellikle NFT’leri sadece dijital cüzdanlarımızda birer token olarak görmenin dışında, ortam oluştururken kullandığımız varlıklar ve çeşitli işlevsel fonksiyonlarımız için de kullanabiliyoruz. Öncelik hedeflerimizden biri NFT sergileme problemini çok pratik bir şekilde, desktop, mobil ve smart tv’leri de kapsayacak bir biçimde çözümleyebilmek. Birçok uluslararası kurum, sanatçı ve mimar işbirlikleri ile arka planda hazırladığımız hem fiziksel, hem de dijital bağlantılar içeren hibrit yapıda çeşitli deneyimleri Omnea platformunda sunacağız. Yine uluslararası sanat festivalleri ile işbirliği içinde yaptığımız yeni ve benzersiz görsel/işitsel performanslar olacak. Bunların hepsi Omnea’nın altyapısını geliştirirken, kültür sanat vizyonunu beslemeye ve büyütmeye devam edecek.
Üretimlerimizin temelini, insanın makineyle olan eş zamanlı etkileşimi sonucu ortaya çıkan ahenkli ve çoklu duyusal deneyimler oluşturuyor. DECOL işlerinin kavramsal temalarını incelediğimizde, doğa ve doğa bilimleri ilişkisini insanın makineyle etkileşimi aracılığıyla anlattığımız fijital (hem fiziksel hem dijital) deneyimler görüyoruz. Sanal ile gerçek olanın doğası arasındaki geçişkenlikler; ışığın ve sesin, deneyim ve imge yaratmadaki gücü üzerine çalışıyoruz.
Fijital ya da hibrit olarak adlandırılan deneyimler için araçlar geliştirmek temel önceliklerimiz arasında. Yani Omnea’yı fiziksel dünya ve metaverse alemini bağlayan bir arayüz olarak konumlandırıyoruz. Yalnızca webcam kullanarak kişiselleştirilmiş çevrimiçi avatarları beden hareketleri ile kontrol etmemizi sağlayan teknolojimiz sayesinde performans sanatlarına yeni deneyim pencereleri açmayı hedefliyoruz. Aynı şekilde, streaming teknolojileri ve üç boyutlu uzaysal ses teknolojileri sayesinde müziği deneyimleme metotlarındaki gelişmeleri Omnea üzerinden katılımcılarımıza aktarmak istiyoruz. Yapay zeka araçları sayesinde deneyimi kişiselleştirilmenin kolaylaştığı, sanal ile fiziksel koşulların birbirini desteklediği yeni metotlar üzerine çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Metaverse projelerinde genelde sanal arsalar satın alıp, içerisine sanal binalar yerleştirip kendi ortamınızı yaratabiliyorsunuz, bu durum kullanıcıların içeride çok rahatça kaybolabileceği kakafonik bir deneyim sunuyor, görüntü ve ses kirliliği oluşturuyor. Bizler özellikle şu an için etkileşimli NFT’ler dahil her tipte NFT’yi deneyimleyebileceğiniz, özenle seçilmiş bir kürasyonla belli bir standardın üzerindeki eserleri ve ortamları ön plana çıkarmayı hedefliyoruz.
Hızla gelişen teknolojiyi düşündüğümüzde sanatı ve sanatçıyı bekleyen daha büyük değişimler olabilir mi? Sanat dünyası nasıl bir geleceğe evriliyor?
Bizi yakın zamanda en çok etkileyen ve ilham veren, eserlerin kendisinden ziyade teknoloji araçlarındaki gelişmeler oldu. Özellikle GPT-3 ve 3,5 modelleriyle yapay zekanın kolay kullanılabilir ve herkesçe erişilebilir olması, web3 teknolojilerinin yaygınlaşmaya başlaması, hızla gelişmeye devam eden açık kaynaklı yazılım geliştirmeleri, üç boyutlu ve gerçek zamanlı görüntü üretme ve işleme sistemlerinde yaşanan olağanüstü sıçramalar, NFT kullanımının artması ve bu alanda yaşanan gelişmeler bunlardan bazıları. Webb Teleskobu gibi uzay araştırmalarında yaşanan sıçramalar da yakın zamanda sanatçıların üretimlerini kavramsal olarak etkileyecek gibi görünüyor. Bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde dijital sanat için teknik kapasiteleri akıl almaz seviyelere çıkaracak ve çok daha heyecan verici üretim yöntemleriyle çalışabilmemize olanak sağlayacak.