İnsanların nerede veya ne zaman çalıştığına değil, öncelikle ne ürettiğine odaklandıklarını vurgulayan Nitin Paranjpe, özellikle pandemi sonrasında çalışanların ofise gelmeleri için net bir neden aradıklarını fark ettiklerini söylüyor. Bu bağlamda şirketin gerek Türkiye gerekse globalde ofis ve çalışma deneyimini yenilediğine dikkat çeken Paranjpe ile hibrit çalışmanın doğru kurgulanması ve “hayat etrafında inşa edilen iş” kavramı üzerine konuştuk.
Pozisyonunuz gereği odaklandığınız önceliklerden birinin Unilever'in 2022 yılında duyurduğu ‘’Compass’’ adı verilen organizasyon değişikliği olduğunu biliyoruz. Compass stratejisinin özellikle çalışan davranışlarının dönüştürülmesi üzerindeki etkisinden bahseder misiniz?
Temmuz 2022'de Compass stratejimizi tanıttığımızda hedeflerimiz şirketi daha yalın, daha hızlı, daha çevik ve daha kategori odaklı, çalışanlarımızı da daha güçlü ve hesap verebilir hale getirmekti. Bu ölçekteki her büyük değişimin kazanımlarının tam olarak ortaya çıkması zaman alacak olsa da şimdiden faydalarını gördüğümüzü söyleyebiliriz.
Yeni iş modelini oluşturmanın yanı sıra, liderlik ekibimiz kurumsal stratejimizi hayata geçirmek ve en önemli önceliklerimize odaklanabilmek için çevik çalışma prensiplerini benimsedi. Müşteri değerine ve daha hızlı büyümeye odaklanmak için ekiplerimizin hali hazırda zaten kullanmakta oldukları çevik çalışma prensiplerinden yararlandık. Aynı zamanda en öncelikli işlere göre ekiplerimizi görevlendirerek yeni kurumsal yapımızı hayata geçirmek için çalıştık.
Kültürel dönüşüm çalışmalarınıza paralel olarak ‘’İşin Geleceği’’ ismini taşıyan bir strateji de izliyorsunuz. Bize bu stratejinin detaylarından ve hedeflerinden bahsedebilir misiniz?
İşin Geleceği kavramı COVID-19 salgınıyla birlikte hayatlarımıza girmiş olsa da Unilever olarak bu tarihten çok daha öncesinden beri işimizi ve çalışma alanlarımızı yeniden düşünmek için zaman ve kaynak ayırıyoruz.
Dijitalleşme işimizin doğasında, süresinde ve ulaşılabilirliğinde kalıcı değişikliklere yol açmaya başladı. Biz de aslında bu yeni çalışma düzeninde çalışanlarımızın ve herkesin potansiyellerini ve amaçlarını gerçekleştirirken daha donanımlı olmalarına destek olmayı taahhüt ediyoruz.
Kısaca işin geleceğine üç farklı mercekten bakıyoruz: işimiz, çalışma alanımız ve insanlarımız. Çalışanlarımızın Unilever içindeki veya dışındaki roller için işin geleceğine uygun beceriler edinmelerine destek oluyoruz. Aynı zamanda kendilerine uygun bir çerçevede işlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için daha esnek istihdam seçenekleri sunmanın yollarını araştırıyoruz.
Pandemi sonrasında birçok şirket hibrit çalışmayı benimsemiş olsa da uygulama zorluklarının hala devam ettiğini duyuyoruz. Hibrit çalışma modelinin İşin Geleceği (Future of Work) yaklaşımınızda önemli bir rol oynadığını da biliyoruz. Bize Unilever'in kendine özgü hibrit modelinden bahsedebilir misiniz?
Hibrit çalışma modeli Unilever'de çok iyi bir şekilde yerleşmiş durumda. Doğru uygulandığında hibrit çalışmanın, insanların en iyi performanslarını gösterebilecekleri ve ekiplerin birlikte çalışabilecekleri, bağlantı kurabilecekleri, yaratabilecekleri ve başarılarını kutlayabilecekleri kapsayıcı ve esnek bir ortam yarattığına inanıyoruz.
İşin gittiğiniz bir yer değil, yaptıklarınızın ve yarattığınız değerin toplamı olduğuna inanıyoruz. Yaratmaya, bağlantı kurmaya, yenilik yapmaya ve iş birliği yapmaya devam edebilmek ve Uniquely Unilever kültürümüz olarak adlandırdığımız şeyi deneyimleyebilmek için ofiste zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Bu yıl Intentionally Hybrid (Bilinçli olarak Hibrit) adını verdiğimiz yaklaşımımızla hibrit çalışma modeli konusunda revize edilmiş bir dizi ilkeyi global çapta uygulamaya koyduk. Bu yaklaşım sayesinde dikkatimizi fiziksel çalışma alanında önemli anlar yaratmaya ve ofise gelirken net bir neden sağlamaya veriyoruz.
Çalışanlarımızın global olarak zamanlarının en az 2 gününü veya yüzde 40'ını fiziksel çalışma alanında geçirmelerini bekliyor ve bunu ekiplerinde hayata geçirmeleri için liderlerimizi doğru rehberlikle destekliyoruz.
Hibrit çalışma modeli, Unilever'in özellikle küresel ölçekteki organizasyonel dönüşümüne nasıl katkıda bulunuyor?
İnsanların nerede veya ne zaman çalıştığına değil, öncelikle ne ürettiğine odaklandığımız bir gelecek görüyoruz. Çalışanlarımızdan da sağladığımız esnekliğe değer verdiklerini duyuyoruz. Hibrit çalışma modeli, daha büyük bir çeviklikle ve birbirimizle daha bağlantıda kalarak çalışmamızı sağlıyor. Ayrıca kültürümüzü korumamıza ve beslememize de yardımcı oluyor.
Yani aslında işimizin gerektirdikleri, ekiplerimizin ihtiyaçları ve bireysel ihtiyaçlarımız için dengeyi sağlayan optimal noktayı bulmak istiyoruz. Fiziksel çalışma alanlarımızın, Unilever kültürümüzün bir aidiyet duygusu yaratması ve birlikte önemli anlar yaşamamız için vazgeçilmez bir unsur olduğuna inanıyoruz.
Yakın zamanda Unilever Türkiye, U-House adında yeni bir çalışma alanı yarattı. Ayrıca dünya çapında birçok Unilever ofisinin yeniden tasarlandığını biliyoruz. Neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duydunuz? Unilever ofislerinin yenilenme sürecinden bahseder misiniz?
Hibrit çalışma modelinin aynı zamanda buna uygun bir çalışma alanı gerektirdiğini biliyoruz. Öte yandan son birkaç yıldır çalışama alanlarının yeni bir amaca ihtiyaç duyduğunu gördük. Pandemi sonrası insanların ofise gelmek için net bir nedene sahip olmalarını sağlamak ve ofis deneyimini buna göre uyarlamak kritik önem taşıyordu. Bunu açık bir şekilde tanımlayan ve uygulayan şirketlerin rekabet avantajı elde edeceğine de inanıyoruz.
Bu nedenle 2022 yılında çalışma alanlarımızı daha fazla hareket, özgürlük, işbirliği, odaklanma ve esenlik alanları sağlayacak şekilde yeniden tasarladık. İstanbul'daki yeni çalışma alanımız U-House, yenilikçi çalışma yöntemlerini desteklemek üzere tasarlanmış, hibrit çalışmaya olanak tanıyan gerekli teknoloji ve araçlarla donatılmış bir alan.
U-House’ın renovasyon sürecini başlatırken birlikte çalıştığımız mimarlık ekiplerinden etkileyici, öncü ve ilham verici bir proje geliştirmelerini istedik. Gelen proje teklifleri arasında bu özellikleri taşıyan nitelikler aradık.
Benzer şekilde, kullanıcılarına misafirperver bir yaklaşımla kişiselleştirilmiş, benzersiz deneyimler sunan, insanlar arasındaki bağları güçlendiren bir çalışma alanı tasarlamayı hedefledik. U-House'ın bir çalışma alanının bu hibrit çalışma modeline nasıl katkıda bulunabileceğinin güçlü bir örneği olduğuna inanıyoruz.
Unilever Türkiye Ülke Başkanı Mustafa Seçkin U-House'ı "Örnek bir model" olarak tanımladı. Siz bu tanımlamaya katılıyor musunuz? U-House çalışma alanının çalışan bağlılığı üzerindeki etkisi nedir?
Mustafa ve Unilever Türkiye liderlik ekibi tarafından oluşturulan tasarım gerçekten öncü oldu. Çalışanlarımızın sağlığını ve psikolojik güvenliğini ön planda tutan ve şirket kültürümüzü destekleyen bu yaklaşımı "İş etrafında inşa edilen bir hayat değil, hayat etrafında inşa edilen bir iş" olarak adlandırdılar.
Tüm duyulara hitap eden, son derece kendine özgü bir deneyim sunan tasarımına, mobilya seçiminden aydınlatmaya kadar her ayrıntı üzerinde, birlikte çalıştılar. Ofisin yenilenmesinden bu yana geçen altı ay içinde, U-House'ın işbirliği içinde birlikte işimize odaklanma ve başarılarımızı da birlikte kutlama kültürümüze büyük katkı sağladığını gördük.