Yöneticiler, çalışanların daha yaratıcı ve üretken olması için açık alanlar ve gerçek zamanlı verilere erişimle şeffaflığı artırıyor. Ancak şeffaflığın aşırısı çalışanların savunmasız hissetmesine yol açabilir. Sonuç olarak, aktif bir biçimde yaptıklarını gizleyebilir; hatta geliştirmeler yaparken bile çelişkili biçimde üretkenliği ve şeffaflığı azaltabilirler. Çalışanlar mahremiyetin belli bölgelerde yeni fikirleri ve yaklaşımları deneyebildiklerinde, daha iyi performans gösteriyorlar. Organizasyonlar, dört türden sınır çizerek çalışanların bunu gerçekleştirmesini sağlayabilir: Çalışan ekipleri arasındaki (dikkat bölgeleri); geribildirim ve değerlendirme arasındaki (muhakeme bölgeleri); karar verme hakları ve geliştirme hakları arasındaki (gevşeklik bölgeleri) ve belirlenmiş deneyleme dönemlerini oluşturan (zaman bölgeleri). Daha az şeffaf olan çalışma ortamları, çalışanların daha şeffaf olmasını sağlayabilir. Organizasyonlarda şeffaflık ve mahremiyet arasında dengenin sağlanması, inovatif davranışı desteklemek ve üretkenliği artırmak için doğru miktarda “sapmayı” teşvik edebilir.
Ethan Bernstein’ın “Şeffaflık Tuzağı” isimli makalesinden uyarlandı.
Ayrıca Greg Lindsay, Jennifer Magnolfi ve Ben Waber’in “İnsanı Harekete Geçiren Çalışma Alanları” isimli yazısı da ilginizi çekebilir.