Küçük bir şirketin sahibi, değerli bir çalışanın uygunsuz Facebook yorumuna tepki veriyor.
Susannah Winslow telefonunun sessizde olduğunu hatırladığında, aynı zamanda patron olan babası Dell’den yedi mesaj almıştı. Dell, Charlotte, North Carolina’daki BMW, Range Rover ve Mercedes-Benz bayilikleri olan Downcity Motors’un başkanıydı. Bu bayilikler üç nesildir Winslow ailesindeydi. Şirketin genel müdürü olan Susannah beş yıl içinde babası emekli olduktan sonra görevi ondan devralacaktı.
İç çekerek, daha Pazartesi sabahındayız, baba diye düşündü. Dell sabahları 6:30’da ofise gelen bir erkenciydi. Yine de nadiren o saatte e-posta gönderir veya mesaj atardı. Belli ki bir şeyler olmuştu.
Telefonu açtı, “Benim baba” dedi.
“Susie, nihayet sana ulaşabildim. Bir sorunumuz var. Kenton Facebook’ta yine bizim hakkımızda ileri geri konuşuyor.”
Şirketteki herkes James Kenton’a soyadıyla hitap ederdi. Bu Downcity’nin en başarılı satışçılarından birine sevgi ve saygının göstergesiydi. Üniversiteden mezun olur olmaz, Mercedes bayisine katılmış ve çabucak şirketin tüm lokasyonlarındaki mevkidaşlarından kat kat fazla satarak, en iyi satışçı olmuştu. Dell, sözlerini sürdürdü: “Greg Coucher haftasonu aramış. Sesli mesajı daha bu sabah dinledim.” Coucher, Downcity’nin BMW genel merkezindeki bağlantısıydı. “Kenton’ın Cuma günkü Mercedes lansmanıyla ilgili iğrenç şeyler yazdığını söyledi. Üstüne bunun BMW’nin reklam etkinliği olmamasından memnundu. Çalışanlarımızı daha sıkı kontrol etmemiz gerektiğini ima etti.”
Susannah, Kenton’ın yeni lansmanla ilgili karın ağrısını duymuştu. Mercedes’in bayi satış yöneticisi Tyson Beck etkinliği planlamakla görevliydi ama Kenton haftalardır onun ensesinden ayrılmıyordu, detayları sorup duruyordu. “Alt sınıf” ızgaralar değil de, pahalı kanepeler servis edilmesini istiyordu. Hatta Tyson’ın plastik masa örtüleri kullanmayı planladığını öğrendiğinde, Susannah’ya gelmiş ve “Walmart çalışan pikniği yapmıyoruz. Biz burada lüks satıyoruz. Müşteriler ne düşünür?” demişti. Susannah, ne demek istediğini anlıyordu ama Tyson’a güveniyordu.
Dell, “Bu bir utanç kaynağı, Susie” dedi. “Bu çocuk belli ki dersini almamış. Gitmesi gerekiyor.”
“Acele etmeyelim, baba. Ofise gelir gelmez, bu konuyla ilgileneceğim” dedi.
Bu Konudaki Politikamız Nedir?
Tyson ve Susannah bilgisayarlarına eğilmiş, Kenton’ın Facebook sayfasına bakıyorlardı. Dell kollarını kavuşturmuş, küçük ofis koltuğunda oturuyordu.
Susannah okuyordu: “Downcity yıllardır yapılan en önemli Mercedes lansmanı için “hiçbir şeyi” esirgememiş, ne de heyecan verici. Lüksü plastik masa örtüleri ve gazozdan daha iyi ne anlatabilir.” Kenton, arka planda Downcity Motors logosu görünen bir gazoz şişesinin fotoğrafıyla beraber paylaşmıştı.
Tyson, “Tamam, oldukça kötü. Silmesini isteyeceğim” dedi.
“Tüm dünya çoktan görmedi mi?” diye sordu Dell. Facebook hesabı yoktu ve sosyal medyayla ilgilenmiyordu. Downcity’nin online varlığıyla kızı ilgileniyordu.
“Tam olarak değil” diye yanıt verdi Susannah. “Gizlilik ayarlarına bağlı olarak, kimin göreceğini sınırlayabilir. Ve görünüşe göre…” Gönderiyi tıkladı. “Offf - oldukça geniş kapsamlı paylaşmış.”
Dell, “Yani Greg Coucher böyle mi görmüş?” dedi. “Mercedes genel merkezinden kimsenin görmediğini nereden bileceğiz?”
Susannah’ın yüzü bozuldu. O ve Greg, Facebook’ta arkadaştı. Greg’in diğer Downcity bayilerinde çalışanlar ve diğer otomobil şirketlerinden tanıştığı yöneticilerle Facebook arkadaşı olduğunu da varsayıyordu.
Susannah, “Sadece Kenton’un arkadaşları gönderiyi görecek, baba” dedi. Bir yandan da Kenton’ın muhtemelen Facebook arkadaşı olduğu tüm sadık müşterileri düşünüyordu.
“Doğru” dedi Tyson. “Tabi arkadaşları fotoğrafı yeniden paylaşmazlarsa.”
Susannah, ona “hiç yardımcı olmuyorsun” bakışı attı.
Tyson, “Bunun uygunsuz olduğunu ona hatırlatacağım” dedi. “Eminim yine zeytinyağı gibi üste çıkacaktır, öncekinde yaptığı gibi.”
Yaklaşık bir ay önce, başka bir satışçı Susannah’ya Kenton’ın paylaştığı iki fotoğrafı göstermişti: Birinde serviste bekleyen yedi otomobil vardı. Altında “Tamircide ne işim var?” Diğer fotoğrafta su havuzuna düşmüş bir BMW vardı. Test sürüşünde 16 yaşındaki oğlunun direksiyona geçmesine izin vermiş bir müşteri yol açmıştı buna. Tyson ve Susannah, Kenton’a fotoğraflardan bahsettiklerinde, sadece ailesi ve arkadaşlarıyla iş deneyimlerini paylaştığını söylemişti. Sonra da şirketin işi ağırdan alan çalışanlar ve çocuk yaşta test sürüşü yapanlara yönelik daha sert bir tutum benimsemesi gerektiğini söylemişti.
Dell, “Bunun tekrar yaşanmayacağı konusunda zaten nettik” demişti ve haklıydı da. Susannah, Kenton’dan müşteri ve ortakların Downcity ile ilgili olumsuz izlenime kapılacakları hiçbir gönderi paylaşmamasını istemişti. “Bu noktada Kenton’ın muhakemesini ve şirketi temsil edip edemeyeceğini sorgulamalıyız.”
Tyson şok olmuştu. “Onu kovmamız gerektiğini mi söylemeye çalışıyorsun? Cuma akşam geç saatlerde göndermiş bunu. Belli ki şirket zamanında veya şirket bilgisayarından yapmamış. Komik olduğunu düşünüyor. Şirkete zarar vermeye çalışmıyor.”
“Ama zarar veriyor. En azından Greg Coucher’a göre.” Dell sonra gülümsedi. “Onsuz hedefi tutturamayacağından mı endişeleniyorsun?” dedi.
“Tabi ki” dedi Tyson. “Bunun için bana para ödüyorsun. En iyi satıcımız o. Satışlara sadece güle güle demekle kalmayacak, yeni birisini de yetiştirmem gerekecek.”
Downcity’de İK’nın başında olan Toby Diller içeri girdi. “Özür dilerim. Geciktim” dedi. “E-postanı aldım Susannah. Herhangi biri Kenton’la konuştu mu?”
Tyson, “Ben tam konuşmak üzereydim” dedi.
Dell, “Bir de Toby’i dinleyelim” dedi. “Kenton öncekinde paçayı kurtardı ama bu tür bir şeye yönelik politikamız var mı?” Toby teknik olarak böyle bir politikaları olmadığını açıkladı. Çalışan kılavuzunu sosyal medyayı da kapsayacak biçimde genişletmemişlerdi. Toby ve Susannah bakıştı. Bununla ilgili aylardır konuşuyorlardı ama yapılacaklar listesinde sürekli alt sıralarda kalıyordu.
Toby, “Tek yapmamız gereken, şöyle bir satır eklemek: Hiçkimse şirketin itibarını veya imajını incitecek biçimde saygısızlık yapamaz, sövemez veya başka türlü bir dil kullanamaz.”
Susannah, “Bu net bir ihlal o zaman” dedi. “Yetkisiz röportajlar kısmı nasıl?”
Tyson araya girdi. “Röportaj vermedi. Olayda gazeteci yok.”
Dell, “Facebook bana göre bütün gün insanların kendi kendilerine röportaj yaptığı bir yer. Bu nesli anlamıyorum. Zerre kadar anlamıyorum.”
“Huysuzluk etme” dedi Susannah. “Hepimiz bir zamanlar gençtik. Y kuşağının elindeki teknoloji bizde de olsaydı, muhtemelen bizim başımıza da aynı dertler açılırdı.”
Dell, “Yalnız burada bizim başımızı derde sokuyor. Asıl fark bu” dedi. “Susie, bu işi çöz. Görüşlerimi net bir şekilde ifade ettiğimi sanıyorum. Gün sonunda gittiğini görürsem sevinirim. En iyi satışçımız da olsa bu geçerli.”
Kenton İbret Olabilir mi?
Susannah ve Toby, Range Rover Sport’a bindiler. Bayide özel konuşma yapılabilecek fazla yer yoktu. Dolayısıyla arabalardan birinin içine geçiyorlardı.
Susannah, “Babam ve Tyson’ın görüşlerinin hiçbir çözüm sunmadığını düşünüyorum” dedi. “Elimdeki seçenekleri anlamam gerekiyor.”
Toby, “Bence üç seçeneğin var” dedi. “Birincisi paylaştığı fotoğraflar kendisine ait, kendi kişisel Facebook sayfasında görüşünü ifade ediyor. Bunu görmezden gelebiliriz.
“Bu bana aşırı hoşgörülü geliyor” dedi. “Onun veya bir başkasının bu davranış biçiminin OK olduğunu düşünmesini istemiyorum.”
“İkinci seçenek, bu hikayenin ibret olması. Halka açık bir platformda şirketin itibarına zarar verdiğinden, bir tür disiplin aksiyonu alabiliriz.” Toby birkaç alternatif sundu: Kenton’ın personel dosyasına not düşer, sözlerini geri almasını yoksa ücretli veya ücretsiz olarak işten uzaklaştırılacağını söyleriz.
“Bunları yasal olarak yapabilir miyiz sence?”
“Öyle sanıyorum. Hatta onu kovabiliriz. Bu da üçüncü seçenek. Şirket imajına zarar verdi, çalışan kılavuzunu ihlal etti. Üstelik bu ikinci olay. Bu çalışanların sosyal medya kullanımında bir emsal teşkil edecektir. Yeni işe aldığımız kişilerin yaşları göz önüne alındığında, bu giderek daha fazla önem kazanacaktır.”
Susannah, Kenton’ın onlara dava açıp açamayacağını sordu. Toby, “Dava açabilir” dedi. “Ama haklı bulunacağını sanmıyorum. Bunun özgür ifade kapsamına girdiğini sanmıyorum” dedi.
Susannah o kadar emin değildi. Temelde Kenton’a sansür mü uyguluyorlardı? Ya kötü çalışma koşulları hakkında bir şeyler paylaşırsa? Bundan korunabilirler miydi?
Elbette, babası ve dedesi çalışanlara her daim iyi davranılması konusunda ısrarcı olmuşlardı. Diğer otomobil bayileri satışçı bolluğu varmış gibi davranabilirlerdi. Fakat Downcity düşük çalışan sirkülasyonunun da gösterdiği gibi farklıydı.
“Sanırım Kenton’ın söyleyeceklerinden endişeliyim. Kenton iyi bir çocuk. Bunun tekrar etmemesi gerektiğini söylersek, elinden geleni yapacaktır. Ama onu kovarsak, bizim hakkımızda istediğini söylemekte özgür olacaktır.”
“Seni anlıyorum” dedi Toby. “Ama ben daha çok Dell’in tarafındayım. Kenton’a muhakemesini iyi yönde kullanması için ikinci bir şans verdik ve tekrar başarısız oldu. Bunun yanı sıra Facebook’ta bizim hakkımızda ne der diye onu kovmamaya karar veremeyiz. Onun kanı kaynıyor diye bizim elimiz kolumuz bağlanamaz.”
Susannah, Kenton’ın onları fena halde zor duruma düşürdüğünü düşünüyordu.
Yeni bir Jenerasyona Hazırlanın
Susannah ertesi gün satış ekibinin yükselen yıldızı Rachel Evans ile Green’s Lunch’a gitti. Bu onların düzenli buluşmalarından biriydi. Neredeyse tamamı erkeklerden oluşan bir yerde çalışmanın ne kadar zor olduğunu bilen Susannah, Rachel’ı kanatları altına almıştı.
“Sanırım Kenton olayıyla ilgili konuşamazsın” dedi Rachel siparişi verdikten sonra. “Ama bizim jenerasyonu anlamana yardımcı olmamı istediğini söylemiştin, hatırlasana. Olaya açıklık getirebilir miyim merak ediyorum.”
“Haklısın bu konuda konuşamam ama dinlerim” dedi Susannah.
Rachel, “Kenton için bunun neden büyük bir sorun olmadığını anlayabiliyorum” dedi. Susannah, Kenton’ın pişmanlık duymadığı çıkarımını duyunca kaşlarını kaldırdı. “Beni yanlış anlama. Biraz utandığını düşünüyorum. Ama biz sosyal medyayla büyüdük. Arkadaşlarımızla, ailemizle, hatta işverenlerimizle görüşlerimizi böyle paylaştık. Yani hepimizin sonradan pişman olduğumuz bir şeyi paylaştığımız oldu. Ayrıca adil olmak gerekirse, söylediği de yanlış değil. Sadece biraz kinaye katmış. Hepimiz içeceklerin markaya pek yakışmadığını düşündük.”
Rachel sözlerini sürdürdü: “Öte yandan, yaptığı şey gereksiz ve aptalcaydı. Bir defa başı derde girdi ve bunu yine yaptı. Gizlilik ayarlarını daha sıkı yapmalıydı ve profesyonel bağlantılarını Facebook’a eklerken bir kez daha düşünmeliydi. Ve bayide bazı işlerin farklı yapılmasını istiyorsa, doğrudan sana veya Tyson’a gelmeliydi. Bize sızlanmamalıydı ya da bunu online paylaşmamalıydı.”
Susannah geri çekildi. Kenton ona ve Tyson’a gelmişti. Onlar Kenton’ın görüşlerini görmezden gelmişti.
Rachel’ın çenesi açılmıştı: “Haber kaynağına bakacak olursan, Downcity ile ilgili birçok olumlu şey de söylediğini göreceksin. İşini ve otomobillerimizi seviyor. Bu yüzden o kadar iyi bir satışçı. Ama çenesini kapalı tutmak elinden gelmiyor ve yine aynı şeyi yapabilir.”
Susannah gülümsedi. “Teşekkürler Rachel. Söylediklerin çok yardımcı oldu. Şimdi sana gelelim. Geçen haftaki konferans nasıl geçti? Fakat çırağı konuşurken, Susannah Kenton’ı düşünüyordu. Bunun peşini öylece bırakmalı mıydı? Yine yaptığı şey yüzünden kınanmalı mıydı? Veya bu defa daha ağır neticelerle mi karşılaşmalıydı?
Susannah, Kenton’ın Facebook yorumları konusunda ne yapmalı?
Ercüment Büyükşener, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve dijital iletişim danışmanıdır.
Kurumlar dijital bir iletişim sürecine başlamadan önce sosyal medyayı tüm paydaşlarıyla etkili ve verimli bir iletişim kanalı olarak kullanabilmek için belirli prensipler çerçevesinde yönetmeli ve çalışanlarıyla bu durumu şeffaf bir şekilde paylaşmalı.
Bu prensipler yalnızca pazarlama departmanını değil; aynı zamanda iç iletişimi, bilgi güvenliğini ve kurumsal iletişimi de yakından ilgilendiriyor.
Markaların dijital iletişim açısından içerde veya dışarıda henüz bir standardı olduğunu söylemek mümkün değil; fakat ilerleyen dönemde kurumsal/bireysel dijital etik değerler ve standartlar oturdukça, kurumsal dijital iletişimin daha doğru ve öğrenilmiş stratejiler ile hareket edeceğini göreceğiz.
Bu stratejinin en önemli başlangıç noktası, sosyal medya üzerinden kurum itibarını zedeleyen bir çalışanı işten çıkarmadan önce kurumun çalışanlarını bir iletişim paydaşı olarak görmesi ve dijital iletişim eğitimleriyle bilinçlendirme çalışmalarını tamamlamasıdır. Bir çalışanın yanlış bir dijital eylemine karşılık işten çıkarmak, şirketin en son aksiyonu olmalıdır.
Bu noktadan hareketle kurum politikalarının dijitali anlamlı kılma süreçlerinde aşağıdaki başlıklara çok dikkatle yaklaşması gerekmektedir.
1 Çalışanların dijital iletişim etkilerini doğru anlamak ve anlamlandırmak.
2 Tüm paydaşlarıyla çift yönlü, samimi, şeffaf ve sürekliliği olan bir iletişim zemini kurmak.
3 Bilgi güvenliğini hem hukuki hem kültürel zeminde kurum politikalarına entegre etmek.
4 Kurumun resmi dijital hesaplarının tüm çalışanlarla paylaşılması ve bilgilendirilmesi.
5 Kurum içi ortak bir dijital iletişim dilinin oluşturulması ve kurum içinde beyan edilmesi.
6 Kurumsal dijital ayak izlerinin takibi ve bu takibin ani değil; anlamlı refleksler ile karşılanması.
Kurum İçi Dijital Farkındalık Yaratmak
Kurumların dijital pazarlamadan önce çalışanlarına dijital farkındalık yaratmak için alması gereken en önemli karar, yapabiliyorsa kurum içinde bir dijital iletişim akademisi kurmak veya kurum dışında sürdürülebilir bir dijital iletişim eğitimi planlanması yapmaktır.
Bu eğitimler kurum içinde birden çok departmanı hem ortak bir zeminde hem de farklı zeminlerde ilgilendirmektedir. Bu eğitimin temel motivasyonu ise kurum içinde kültürel ve operasyonel “dijital dönüşüm” anlayışını hâkim kılmak olmalıdır.
Dijital Kurumsal Kültürün İnşası
Kurumun dijital iletişim politikalarını tüm çalışanlar nezdinde ortak bir zemine taşımak için vermesi gereken eğitimin alt başlıkları ise şu şekilde olmalıdır;
. Türkiye’de ve Dünyada Dijital Ekosistem, Güncel İstatistikler
. Dijital Vatandaşlık / Dijital Yerliler ve Dijital Göçmenler
. Dijital Ayak İzleri ve Kurumsal Dijital İtibar
. Dijital Dünyanın İş Süreçlerine Etkileri
. Bireysel İçeriğin ve Sosyal Medyanın Kurumsal İletişime Etkileri
. Dijital Bilgi Güvenliğinin Getirdikleri ve Hukuki Süreçler
. Sosyal Medya Platformlarının Etkileri ve Sınırları
. Kurumsal Dijital Vizyon, Yapılanma ve Hedefler
. Dijital Dünyadan İyi ve Kötü Örnekler
Bu eğitimler ise yılda minimum bir defa tekrarlanarak güncel dijital gelişmeler ile kurum kültürü zenginleştirilmelidir.
Tüm bu çabalar sonucunda hâlen çalışanlardan dijital politikalara aykırı bir hareket görülüyorsa, insan kaynakları departmanı o zaman işten çıkarma seçeneğini kullanmalıdır. Ancak bu işten çıkarma eylemi dahi bazen bir çözüm yerine bambaşka bir sorunun tetiklenmesine de neden olabilir. Bu nedenle işten çıkarma süreci kadar işe alım süreçlerinde de bu politikaların kişilerin seçiminde önemli bir rol oynaması gerektiğini de unutmamak gerekiyor.
Ahmet Başcı, Başçıbey Hukuk Bürosu’nda kurucu ve avukattır.
İlk tavsiyem şudur, çalışma barışını olumsuz yönde etkileyen fiillerden, dedikodu mahiyetindeki söylemlerden işçinin özenle sakınması gerekmektedir. Ancak işin işleyişi konusunda işçinin beyan ve eleştirileri de sağlıklı bir çalışma yaşamının olmazsa olmazıdır; fakat işçinin eleştiri ve açıklamalarının işyerinde dedikodu, asılsız itham, işverene sataşma, hakaret gibi benzeri durumlara ulaşmaması temel eşiktir.
Tam da bu noktada şunu önemle belirtmek gerekir ki, işçinin eleştirisinin işlerin yürüyüş tarzı ile alakalı olduğu, hakaret ve saygısızlık niteliğinde olmadığı durumlarda işçinin iş sözleşmesi feshedilemeyeceğini düşünüyorum.
İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin II’nci bendinin (d) fıkrasına göre, işçinin işverene veya ailesine karşı şeref ve namusuna dokunacak sözler söylemesi veya davranışlarda bulunması ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması veya işçinin işverene veya aile üyelerinden birine sataşması haklı fesih nedeni olarak sayılmıştır. Böyle durumlarda işçi, düşünceyi açıklama özgürlüğüne dayanamaz.
Burada asıl olan, işçinin fiilinin ağırlığı, beyanının hakaret ve sataşma niteliğinde olup olmadığı, işyeri düzenini ne ölçüde bozduğudur.
Bu tür durumları, her olayın özelliğine göre incelemek, işçinin fiilinin ağırlığını ayrı ayrı tespit etmek gerekir.
İşyerinde Dedikodu Yapmak ve Sosyal Medyada Verilen Beyanlar
İşyeri düzenini bozucu fiillerin işyerindeki çalışma barışını bozacağı açıktır. Dedikodu, asılsız söylem ve beyanlar da hem kişilik haklarına aykırılık teşkil eder ve hem de iş ilişkisinde güven ortamının zayıflamasına neden olur. Bu nedenle eleştiri hakkını aşan, çalışma arkadaşları ile işveren hakkında asılsız nitelikteki söylemler ile dedikodu mahiyetindeki beyanların da niteliğine göre geçerli ve/veya haklı nedenlerle fesih sebebi olabilirler.
Yani işçinin işyeri hakkındaki bilgi, beyan ve düzenlemeleri Facebook, Twitter. vb sosyal medya aracılığıyla üçüncü kişilere duyurmaları, yönetim hakkı kapsamındadır. Yani bu konudaki girişimleri duyurma ve ilan etme işverenin inisiyatifindedir. Kısacası işverenin takdir ve yönetim hakkı kapsamındaki işlemleri icra etmekle yetkili değildir.
Son olarak işyerinde yaşanan olumsuzlukların sosyal medya vb. ortamlarda dile getirilmesinden ziyade, yasa kapsamında hak aramanın, yargı yolu ile ilgili makamlara şikayet etmenin en sağlıklı çözüm olacağı görüşündeyiz.