Denge Kurabilmek

Aralık 2020

Daha fazla içerik için

Merhaba,

Bundan birkaç yıl önce bir liseye konuşma yapmaya davet edilmiştim. Liseli gençlerle sohbet ederken iş dünyasına, kurumsal hayata bakışlarını öğrenmek için birkaç soru sormuştum. İçlerinden biri, “İş hayatı çok kasıcı, sıkıcı bir ortam” demişti. Muhtemelen her birinin ebeveynlerinden gördüğü ruh hallerinden veya dinlediği ofis hikayelerinden çıkardıkları sonuç buydu. Haksız da değiller. Çoğu zaman “work hard, play hard” mantığında olmayı marifet saydığımız iş ortamında, özellikle de pandemiyle birlikte değişen çalışma biçiminde şu gerçeği kendimiz itiraf edelim: Hiç de eğlenceli değiliz. Gerçek hayatta çok keyifli görünen kişilerin iş “personaları” aşırı ciddi olabiliyor. Aslında genel müdürümüz o kadar da katı değil. İş hayatında genel ortamın sıkıcı görünmesinin bir nedeni de mizahtan kaçmak, korkmak ve mizahı gerektiği gibi kullanamamak.

İşte bu sayımızda Spotlight bölümümüzü mizaha ayırdık. Mizah, iş hayatında doğru kullanıldığında ciddi bir algı ve ayrışma avantajı getirebiliyor. Ancak hatalı kullanımlarda en basit haliyle “karizmayı çizme”, en kötü haliyle işi kaybetmeye kadar giden etkileri de söz konusu. Makale setimizde iş hayatında mizahın etkin kullanımına dair bir yaklaşım, Türkiye perspektifi ve mizah odaklı bir sanatçının gözünden denge konusu ele alınıyor.

Denge demişken… Çeşitlilik konusunda doğru dengeyi bulmak, her liderin ve şirketin büyük önceliği. Bu konuya odaklanana makalemiz çeşitliliğe bakış açınızı değiştirecek kadar önemli bir perspektif sunuyor. Liderlik gelişiminde tarzınızı olgunlaştırmak ve hatta netleştirmek konusunda çok değerli bir çerçeve sunan diğer çalışmamız hem bugünün hem de geleceğin liderlerine ilham verecek nitelikte. 

Çok konuşulan konulardan biri de “on-demand” çalışanlar. Bu konuda çok hızlı bir gelişim söz konusu ve 300’den fazla platform bu tür işgücünü, talep edenlerle buluşturmayı vaat ediyor. Ancak bu kitleye stratejik yaklaşılmadığında değer konusunda eksiklikler söz konusu olabiliyor. Makalemiz bu stratejik bakış açısını çizmeyi hedefliyor. Ekosistem pazarlama yaklaşımını ele alan, şirketlerin sürdürülebilir bir ekonomik gelecek yaratmasının bu sayede mümkün olacağını savunan makalemiz bugüne kadar çok fazla odaklanılmayan bir konuya yeni bir perspektif getiriyor.  

Nasıl Başardım bölümümüzde Türkiye’de ölçek ve işleyiş açısından çok benzeri olmayan bir iş modeliyle büyüyen ve halka arz olmaya hazırlanan Arzum’un hikayesini ve HBR Röportajı’nda WWF’in stratejisini keyifle okuyacağınıza inanıyoruz. 

Bu sayımızla birlikte 2020 yılını kapatıyoruz. Gerçekten de zor bir yıl oldu. Ancak her zorluğun içinde yılmazlık mücadelesinin yattığını, farklı fırsatların olduğunu bir kez daha gördük. Umarız ki yeni yıla bu öğrenimlerle daha bilinçli, insan odaklı ve geniş perspektifli bir giriş yaparız. Hepinize sağlıklı, keyifli ve başarılı bir yeni yıl diliyoruz…

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş