Diyabette erken ve doğru tanı klinik bir gereklilik olarak öne çıkarken, diyabetin etkin yönetimi hem hastaların yaşam boyu sağlık yolculuğunu iyileştiriyor hem de sağlık sistemlerinin maliyet etkinliği ve verimliliği açısından kritik önem taşıyor. 2023’te Lancet Diabetes & Endocrinology dergisinde yayınlanan bir araştırma, tedavi altındaki diyabetli bireylerin sadece %41'inin hedef değerlere ulaşabildiğini gösteriyor. Bu durum, hastalığın etkin kontrolünün ve yönetiminin hasta sonuçları üzerindeki ciddi etkisini ortaya koyuyor. Bu noktada yapay zekâ ve dijital sağlık teknolojileri, takip süreçlerini daha hızlı, doğru ve kişiye özel hale getirerek, diyabet yönetiminde bireyler ve sağlık sistemleri için uzun vadeli sürdürülebilirliği destekliyor.
Diyabetle mücadelede erken tanı ve etkin yönetimin gücü
Erken ve doğru tanı, yalnızca bireysel sağlık üzerinde değil, sağlık sistemlerinin verimliliği ve sürdürülebilirliği üzerinde de belirleyici bir rol oynuyor; çünkü hastalıkları belirtiler ortaya çıkmadan önce tespit etmek tedavi sürecini hızlandırıyor ve komplikasyon riskini azaltıyor. Komplikasyonların azalması, acil müdahale ihtiyacının ve tedavi maliyetlerinin de düşmesi anlamına geliyor.
Yaşlanan nüfus, kronik hastalıkların artışı ve sağlık hizmetlerine olan talebin yükselmesi, erken tanının önemini daha da artırıyor. Cochrane Library'de yayınlanan ‘Tip 2 Diyabet Taraması' başlıklı araştırma, diyabet gibi kronik hastalıkların yönetiminde erken tanının önemini ele alıyor. Araştırma, erken tanının hem diyabetin erken tedavisini hem de komplikasyonların zamanında yönetimini mümkün kıldığını ortaya koyuyor. Erken tanıyı tamamlayan en kritik adım ise hastalığın etkin yönetiminin güçlendirilmesi. Bu noktada, hastalığın yönetimini kolaylaştıran ve etkinleştiren sürekli glikoz takip sistemleri (CGM) gibi yenilikçi yaklaşımlar diyabet yönetiminde hem bireyler hem de sağlık sistemleri için uzun vadeli sürdürülebilirliği destekliyor. Bu nedenle, dijitalleşme ve yenilikçi çözümler, tanı süreçlerinde olduğu gibi tanı sonrası hastalıkların etkin yönetim sürecinde de sağlık politikalarının temel öncelikleri arasında yer almalı.
Dijitalleşme ile sağlıkta dönüşüm ve diyabetin etkin yönetimi
Sağlık alanında dijitalleşme ve gelişen yapay zekâ destekli çözümler, hastalıkların tanı süreçlerini hızlandırırken hastalık yönetimini daha etkin, güvenilir ve kişiye özel hale getiriyor. International Journal of Environmental Research and Public Health'de yayınlanan ‘Sağlıkta Dijital Dönüşüm' başlıklı çalışmaya dikkat çeken Roche Diagnostik Türkiye Genel Müdürü, Türkiye & Orta Asya ve Kafkas Ülkeleri Yönetim Merkezi Başkanı Nazli Sahafi, sağlık sistemlerinin dijital teknolojilerden yararlanarak kronik hastalık yönetiminde daha etkili ve kişiselleştirilmiş çözümler üretebileceğini vurguluyor.
Sahafi, tanı süreçlerinin iyileştirilmesinin; hastalar, sağlık profesyonelleri ve toplum için yaşam kalitesini yükseltmek anlamına geldiğini vurguluyor. Güvenilir ve yenilikçi tanı çözümlerini daha erişilebilir hale getirerek, her kararın doğru içgörüyle şekillendiği bir sağlık sistemi oluşturmayı hedeflediklerini belirtiyor. Ve ekliyor: “Çünkü her güçlü sağlık sisteminin temeli aynıdır: daha erken bilmek, daha akıllıca hareket etmek ve daha etkili tedavi etmek.”
Güncel araştırmaların yapay zekânın hasta verilerini analiz ederek kişiye özel hastalık yönetimini destekleyebileceğini ve sağlık sonuçlarını iyileştirebileceğini gösterdiğini belirten Sahafi, “Dijital teknolojiler, kronik hastalıkların yönetiminde büyük bir rol oynuyor. Erken tanı, sağlık sonuçları için temel olsa da kronik hastalıkların etkin yönetimi yalnızca tanıyla sınırlı kalmıyor, tanı sonrası sürekli takip ve veri odaklı yönetim de sağlık sonuçlarını belirgin biçimde etkiliyor. Önemli bir kronik hastalık olan diyabetten bir örnek vermek istiyorum. Nature dergisinde yayınlanan güncel bir çalışma, diyabetli bireylerde sürekli glikoz takip sistemleri (CGM) kullanımıyla HbA1c seviyelerinde anlamlı azalmalar gözlemlendiğini ortaya koyuyor. Sürekli Glikoz Takip Sistemleri (CGM), deri altına yerleştirilen küçük bir sensörle glikoz seviyesini ölçen, düzenli parmak ucu ölçümüne gerek kalmadan kan şekeri değişimlerini gerçek zamanlı olarak gösteren bir çözüm ve bu sistemler diyabetli bireylerin hastalık yönetimlerini daha etkin hale getiriyor. Yapılan çalışmalar, CGM kullanımının glisemik kontrolü iyileştirmedeki potansiyelini ve sürekli takibin hasta sonuçları üzerindeki etkisini oldukça açık bir şekilde yansıtıyor.
Bu tür dijital çözümlerin önemi, kronik hastalıkların dünya genelinde yaygınlığı ve etkisi düşünüldüğünde daha da artıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün güncel verilerine göre, kronik hastalıklar dünya genelinde tüm ölümlerin yüzde 75’ine neden oluyor ve milyonlarca insanı etkiliyor. Kronik hastalıklar, tanı konulduğu andan itibaren yaşam boyu dikkat ve yönetim gerektiriyor. Örneğin diyabette düzenli takip yapılmadığında, kalp-damar hastalıkları, böbrek yetmezliği ve görme kaybı gibi komplikasyonlar sessizce ilerleyebiliyor ve çoğu zaman geri dönüşü güç sonuçlar doğurabiliyor.
İşte bu noktada sürekli glikoz takip sistemleri (CGM) gibi dijital sağlık çözümleri devreye giriyor. Yapay zekâ destekli algoritmalar sayesinde sürekli veri akışı sağlayan yenilikçi sürekli glikoz takip sistemleri (CGM), yalnızca tek bir andaki sonucu değil, hastanın günlük yaşamındaki değişimleri de izleyebiliyor. Örneğin, bu sistemlerin sunduğu 7 saatlik gece hipoglisemi tahmini, gece boyunca gelişebilecek hipoglisemi risklerini öngörüyor ve diyabetli bireylerin önceden önlem alarak huzurla uyumalarına yardımcı oluyor. Ayrıca bu çözümler sayesinde hastaneye yatış oranlarında da ciddi bir azalma gözlemleniyor. Journal of Managed Care + Specialty Pharmacy dergisinde yayınlanan güncel bir çalışma, CGM kullanımının acil servis ziyaretlerini ve tüm nedenlere bağlı hastaneye yatışları 6 ay içinde anlamlı şekilde azalttığını ortaya koyuyor.
Bu çözümlerin sunduğu sürekli takip sayesinde hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri öngörüye dayalı ve proaktif bir yaklaşım benimseyebiliyor. Böylece acil müdahale ihtiyacı azalıyor ve bu da doğrudan sağlık sistemleri üzerindeki yükün hafifletilmesini sağlıyor. Türkiye özelinde diyabet gibi kronik hastalıkların yönetiminde bu dijital yaklaşımlar özellikle kritik bir rol oynuyor.” diyor.
Veri odaklı yönetim ile diyabet yönetiminde öngörü ve güvenlik
Türkiye özelinde diyabet ile ilgili çarpıcı veriler paylaşan Nazli Sahafi, “Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun 2024 verilerine göre, Türkiye, 20–79 yaş aralığında yaklaşık 9,6 milyon yetişkin diyabetli ile Avrupa bölgesinde en yüksek diyabet prevalansına sahip ülke konumunda. 2050 projeksiyonları bu sayının 14 milyonun üzerine çıkacağını öngörüyor. Bu tablo, etkin takip ile kontrol sağlanmadığı takdirde, sağlık sistemleri üzerinde çok daha büyük bir yük oluşacağını ortaya koyuyor.
Bugün, sürekli glikoz takip sistemleri (CGM) gibi dijital sağlık çözümleri sayesinde diyabet yönetimini dönüştüren güçlü araçlara sahibiz. Gelişmiş algoritmalar ve kişiselleştirilmiş verilerle daha da güçlü ve etkili hale gelen bu teknoloji sayesinde hastalar, gün boyunca kan şekeri seviyelerini kesintisiz olarak takip edebiliyor. Sistem yalnızca anlık veriler sunmakla kalmıyor; trendleri analiz ederek 2 saatlik glikoz düzeyi, 30 dakikalık düşük glikoz ve 7 saatlik gece hipoglisemisi tahminleriyle olası riskleri kullanıcılara önceden bildiriyor ve zamanında önlem alınmasına yardımcı oluyor. Özellikle 7 saatlik gece hipoglisemi tahmini sayesinde gece yaşanacak hipoglisemi ataklarının tespit edilmesi hayati önem taşıyor. Tüm bu özellikler sayesinde diyabetli bireyler glikoz dalgalanmalarını daha iyi kontrol edebiliyor, hipoglisemi risklerini azaltabiliyor ve günlük yaşamlarını daha huzurlu, güvenli bir şekilde sürdürebiliyorlar.
Klinik araştırmalar, bu teknolojinin etkinliğini net bir şekilde gösteriyor. Pubmed'de glisemik kontrol hakkında yayınlanan bir çalışmaya göre, artık tedavi başarısını yalnızca HbA1c ile değil, ‘zaman aralığında kalma’ (Time in Range) ve ‘zamanın hedef altı’ (Time Below Range) gibi göstergelerle de değerlendirebiliyoruz. Çalışma ayrıca sürekli glikoz takip sistemlerini kullanan kişilerde ortalama kan şekeri kontrolünün (HbA1c) iyileştiğini, kan şekerinin normal aralıkta kaldığı sürenin arttığını ve tehlikeli derecede düşen kan şekeri ataklarının azaldığını ortaya koyuyor. Bu göstergeler, diyabetli bireylerin yaşam kalitesini ve güvenliğini doğrudan etkiliyor. Özetle bu teknoloji, diyabetli bireylerin yaşam kalitesini artırarak ve hekimlere tedavi kararlarında güvenilir veri desteği sunarak diyabet alanında geleceği şekillendiriyor.” diye vurguluyor.
Sağlıkta bilim ve teknolojinin şekillendirdiği bir gelecek bizi bekliyor
Sonuç olarak, erken ve doğru tanı sonrası etkin yönetim, yapay zekâ ve dijital sağlık teknolojileriyle birleştiğinde yalnızca bireysel sağlık sonuçlarını iyileştirmekle kalmıyor; aynı zamanda toplum sağlığı, sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliği ve maliyet etkinliği açısından da stratejik bir avantaj sağlıyor. Türkiye örneğinde görüldüğü gibi, diyabet yönetimi sürekli glikoz takip sistemleri (CGM) gibi yenilikçi dijital sağlık çözümleriyle desteklendiğinde, komplikasyonlar azaltılabiliyor ve sağlık sistemine olan yük hafifletilebiliyor. Bu nedenle, dijital sağlık uygulamalarının hastalık yönetim süreçlerine entegre edilmesi, modern sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak ön plana çıkıyor. Sağlıkta sürdürülebilirlik, artık yalnızca tanı ve tedavide değil; veriye dayalı, proaktif ve hasta merkezli yönetimde şekilleniyor.
Biz de Roche Diagnostik Türkiye olarak, inovasyona olan güçlü bağlılığımız ile sağlık ekosistemindeki tüm paydaşlarımızın ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde yanıt vermek için geliştirdiğimiz çözümlerimizle bu dönüşümü en başından beri benimsiyoruz.
MC-TR-02567