Sanatçının Perspektifinden: Murat Palta

28 Aralık 2021, Salı

Dijital röportajlarımızın en yenisi olan Sanatçının Perspektifinden serimizde, geleneksel minyatür sanatını kullanarak kült filmler gibi çağdaş eserleri kendine has tarzıyla yorumlayan ve eserleri tüm dünyadan sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan sanatçı Murat Palta’yı ağırlıyoruz.

Kariyerinizi şekillendirirken sizi etkileyen bir eser / sanatçı oldu mu?

Minyatürleri saymıyorum çünkü zaten her bir minyatürün yaptığım işte izi var. En basitleri bile. Fakat bunların dışında sayabileceklerim aslında gayet tahmin edilebilir: Bosch ve Pieter Bruegel. Özellikle Bruegel’in ‘Çocuk Oyunları’ için kendimce atfettiğim anlamlar büyük. Benim için sadece çocuk oyunları oynayan yetişkinler yok. Daha büyük bir gözden ilkelliğin izlenimi var. Bu yaklaşım da minyatür sanatında kullanılan açıyla örtüşüyor. Ayrıca Leopold Egg’in Past and Present, No. 1 eseri de hikaye anlatımı bakımından sevdiğim eserlerden.

Minyatür sanatında alışkın olduğumuz figürlerin yerine resimlerinizde güncel yaşamı ya da kült filmleri konu alıyorsunuz. Bu özgün sentezi yaratmakta, geleneksel ve moderni buluşturmakta sizi en çok zorlayan şey neydi?

En barizi ortaya çıkarılan anakronizm. Bunu yaparken günümüze göre değil, Osmanlı dönemi gözüyle yaklaşmak gerekiyor. İşte bu yüzden sık olarak anlattığım şey, kendimi bir minyatür sanatçısı olarak değil, daha çok o dönemler yaşayan bir nakkaşın taklidini yapan bir sanatçı olarak görmem. Eğer bir araba çizmem gerekiyorsa mümkün olduğunca Osmanlı’ya en yakın tutmalıyım.

Çalışma disiplininizden bahsedebilir misiniz? Öncesinde, molalarınızda veya sonrasında yaptığınız ritüelleriniz varsa, nelerdir?

Öncelikle çalışma sürecim boyunca arka planda dinleyeceğim şeyleri sıralıyorum. Bu en keyifli anlardan biri. Berbat filmlerden tutun, podcast’lere, belgesellere, kötü diksiyonla anlatılan gizem temalı Youtube videolarına kadar her şeyi sıralıyorum. Çalışırken bir yandan da kafamı meşgul tutmak benim için en önemli şey. Eğer bunu başarabiliyorsam kendimi dünyadan soyutlayabiliyorum. Fakat buna başlamak da çok kolay değil.

“Lovemark” olarak konumlandırdığınız ve işbirliği yapmak istediğiniz bir marka var mı? Bu markanın sizin için önemi, aranızdaki bağın kaynağı nedir?

Marka değil fakat saatler bana konu olarak ilginç geliyor. Bana göre evrenin para birimi enerji ve zaman. Hepimiz belirli bir süre boyunca çalışırken harcadığımız enerjiyi paraya, parayı da yiyecek içecekle tekrar enerjiye çeviriyoruz. Saatin yaygınlaşmasıyla da insan zamanı takip edip çizelgeler çıkararak düzenini buna göre ayarlaymış. Kısacası insan, saatin yaygınlaşmasıyla zamanı bir bakıma kontrol altına almış. Kolumuzdaki saate bakınca bunun bir hatırlatıcısı olduğunu görüyorum ve bununla alakalı bir proje fikri beni heyecanlandırıyor.

Kaygılandığınızda veya motivasyonunuz düştüğünde üretebilmek, yapmanız gerekenleri tamamlamak için nasıl bir yol izliyorsunuz?

İş başvurularında sıkça sorulan bir soru vardır: “Stres altında çalışabilir misiniz?” Ben sadece stres altında çalışabiliyorum. Stres, çalışmam için en büyük motivasyon aslında. Bunu işime kanalize etmenin ve pratik yollarla halletmenin taktiklerini arıyorum. Bu tip şeyler benim yaratıcılığımı tetikliyor. Yeni şeyler bulmama neden oluyor. İnsanlar yaratıcı tembelliğin gücünü küçümsüyorlar bence. Ya da farkında değiller.

Hem iş hem de özel hayatınızda sık sık kullandığınız veya kendinize hatırlattığınız bir söz var mı?

Az önce zamanla ilgili söylediklerimi daha detaylı olarak kendi üzerimde görmeye başladım. Sahip olduğum en önemli şey zamanım ve her şeye yetişemem. Bunu kabullenmem gerekiyor.

Pek çok sanatçının kripto sanatla ilgilendiğini ve NFT aracılığıyla eserlerini paylaştığını gözlüyoruz. Bu yönde bir projeniz var mı?

Elbette. NFT konusundan önce, işlediğim konular zaten kendi jenerasyonumun şahit olduğu olaylar. Doğal olarak internet kültürü, kripto paralar ve elbette popüler kültür kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla bu dünyaya gayet yakınım.

Başarılı olma ölçütünüz nedir? “O gün başardığımı anladım” veya “Şu olsa başarmış olurum” dediğiniz bir nokta var mı?

Elbette insan ürettikçe ve ileriye gittiğini gördükçe bu ölçütü bir adım ileri öteliyor. Ucuna havuç bağlı çubuğu sırtında götüren tavşan gibi ama zaten o çubuğu kendim hazırlamışım. Fakat zaman zaman şunu kendime söylüyorum: “Zamanda yolculuk yapıp 17 yaşındaki Murat’a şu anı anlatsam kesin aklı çıkardı.” Belki de en önemli başarı da budur.

Süper kahramanınız var ise sizin için hangi özelliğiyle öne çıkıyor?

Hayali kahramanlardan bahsediyorsak Batman aralarından en dürüstü. Robin Hood’u hayal edelim. Zenginden çalıp fakire veriyor fakat fakir yine fakir. Balık tutmayı öğretmeyip balık vermek gibi. Kimden çalınmış olursa olsun hırsızlık, hırsızlıktır. Öte yandan Batman zengin. Gotham’da dernekleri var. Fakat buna rağmen kenara çekilmeyip ipleri eline almış. Aslında bu, yozlaşmanın olduğu yerde belirli bir etkiye sahip insanların sessiz kalmamaları gerektiğine dair güzel bir anlatı.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş