Yıllardır kadın çalışmaları ile öne çıkan projeleri yürüten Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, sahadaki projeleri ve deneyimlerini aktardı. Federasyon olarak da bir değişim için mücadele etme ve mücadelenin kazandıracağını bilmenin motivasyonuyla çalışan bu kolektif, aktivist hareketler için oldukça ilham verici. ‘’Kadın kadının yurdudur’’ perspektifiyle verdikleri eğitimleri ve yürüttükleri projeleri aktaran Güllü, kadın hakları için çalışmaya ‘’Ben de varım’’ diyen herkesi de bu harekete davet ediyor.
Kadın çalışmaları ile ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının çatı örgütü olan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun başkanısınız. Bize bir çatı örgüt olarak yıllardır devam eden çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
1976 yılında kurulmuş olan federasyonun amacı, kadınların insan haklarından daha fazla yararlanması. Üye dernekler kanalıyla kadınların eğitime ulaşması, hukuka erişmesi, karar mekanizmalarında yer alması, sağlık konusunda bilinçlendirilmesi, erken yaş evliliklerinin önlenmesi ve istihdamda yer alması gibi konularda çalışmalar yapmaktayız. Öncelikle politika üretmek adına çalışmalar yapıyoruz, öngörülerimiz ve dünya örnekleri ile yasal mevzuata dönüşmesine gayret sarf ediyoruz. Tüm bunların dışında, ev içi şiddetin önlenmesi adına acil yardım hattı işletiyoruz. 0 212 656 96 96 numaralı hat, şiddete ve istismara uğrayan kişilere destek mekanizmaları sunuyor. Covid-19 döneminde bunlara ek olarak maddi destek sunmak durumunda kaldık. Özel sektör, medya, yerel yönetimler ve barolarla işbirliği ağımız bizi güçlü kılan. Şiddet mağduruna kira yardımı, mekanizmalara kolay ulaşsın diye akıllı telefon, sığınaktan çıktıktan sonraki ya da kurduğu yeni yaşamda mutfak eşyası ve beyaz eşya desteği sağlıyoruz. İstismara uğrayan gençler eğitimden uzaklaşmasın diye eğitim bursları, yasal haklarını öğrensin diye TCE eğitimleri, çözüm üretmek adına sorununun tespiti için veri oluşturulması adına kurduğumuz Feminist Akademi, üye derneklerimiz ile burslar, mentorluk çalışmaları gibi birçok alanda köprüler kurarak ilerliyoruz.
Türkiye’de de dünyada da farklı farklı konularla birçok kadın çalışmaları ve aktivizmi ile alakalı projeler yürüten sivil toplum kuruluşu bulunuyor. Bu örgütlerin içerisinde olmayı, yöneticiliğini yapmayı yıllardır deneyimleyen birisi olarak bu alanda fayda üreten projelerin nasıl geliştirilebileceğini düşünüyorsunuz? Ayrıca bu alanda aktivist çalışmalar yürüten gruplara önerileriniz nelerdir?
Ben bu ülkeyi 602 ilçesi ile sekiz kez gezdim. Yani sahayı iyi biliyor ve sahada olmayı önemsiyorum çünkü tanıklığınız ve gözlemleriniz sorunun çözümünde yol almayı sağlar. Bu nedenle metropol kentlerde oturup oradan aktivizm yapanların sadece kendi egolarını tatmin ettiğini söylerim her daim. Tüm bunların ötesinde, ana mevzuya hakim olmadan kadınların insan haklarından bağımsız çalışmalarsa boşa kürek çekmektir. Eğer kadın erkek eşitliğini sağlamamışsak gerisi boş emektir. Bu nedenle ana sorunu bilmek ve mücadeleyle ileri bakmak durumundayız. Bu sebeple aktivist arkadaş ve gruplara kadın mücadelesini es geçmeyin derim.
Türkiye’nin dört bir yanında projeler yürütmüş biri olarak kadınların güçlendirilebilmesi, istihdam oranlarının artırılması adına bölgesel olarak da bir eşitsizlik söz konusu. Bu eşitsizliklerin önlenebilmesi, her bölgenin kapsayıcı bir biçimde güçlendirme çalışmalarına dahil edilebilmesi için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Öncelikle biz kadınların güçlenmesi için çalışmayı önemsiyoruz. Kadınların kendi ayakları üzerinde durması ve özgüven sağlaması adına çalışıyoruz.
Güçlendirilmesi sürdürülebilirlikle ters olan bir olgu bana göre. Güçlenmesi çok önemli.
Eğitime ulaşması için 4+4+4 sisteminden vazgeçilmeli. İkinci dörtten itibaren eğitimden ayrılan kız çocuklarının erken evliliğe yönelmesi önlenmeli, istihdama gidilebilmesi için kreşler açılmalı, yaşlı bakım merkezleri açılmalı. Ülkemizin bazı bölgelerini daha yakından takip ederek bu teşvikleri hayata geçirmeliyiz. Örneğin erken yaş evlilikleri konusunda bilinçlendirme ve yasal mevzuat açısından bilgilendirme çalışmaları yapmalıyız.
Eğitime ulaşmada ve eğitim kalitesinde eşitliği yakalamalıyız. En önemlisi istihdama erişimdeki geleneksel bakış açısını yıkmalıyız. Kamuya, üniversitelere, özel sektöre çok iş düşüyor. Eğitimde yoksulluktan kaynaklanan materyal eksiği giderilmeli. Kadınların istihdam edilebilmesi adına kadın girişimciliği desteklenmeli ve yatırımlar o bölgelere kaydırılarak ve pazar payı sağlanarak desteklenmeli. Teknoloji kadınlara öğretilerek onların da doğru kullanması sağlanmalı.
Kadınların temsiliyeti üzerine en çok konuşulan konulardan biri de kadınların karar alma mekanizmalarındaki konumu ve buralara katılım oranları. Kadınların karar alma mekanizmalarına katılımının yerel ve ulusal ölçekte artırılması için neler yapılabilir?
İlk adım siyasi partiler yasası değişmeli ve temsilde eşitlik zorunlu hale gelmeli. O yapılıncaya kadar kotalar uygulanmalı, siyasi partilerde kadın kolları kaldırılmalı. Kadın politikaları ile il ve ilçelerde yönetimin içinde olmalı kadınlar.
Adaylaştırma sürecinde fermuar sistem ile seçilebilir yerden aday yapılmalı kadınlar. Yerelden parlamentoya, MYK’dan parti meclisine kadar eşitlik uygulanmalı. Ulusal ölçekte olması adına eşitlik seferberliği yapılmalı. Kamu, yerel yönetim, özel sektör, medya ve STK işbirliği içinde olmalı.
Artık birçok aktivist gencin de hak savunuculuğu yaptığı ve kadın hakları için projeler yürüttüğü bu dönemde, yıllardır bu alanda çalışan deneyimli biri olarak genç kadınlara bir çağrınız var mı?
Haklarının farkında olmaları! Bugünlere kolay gelinmediğini bilmelerini, 1850 yıllarından beri sürdürülen bir mücadelenin her safhasına hakim olarak yaşamlarında mutlaka bir örgütlü kurum içinde yer almalarını, eğitimden ve istihdamdan hiçbir şekilde vazgeçmemelerini, kariyer yaparken çocuk da yapılabildiğini, eşitlik konusunda taviz verildiğinde şiddetin ilişkiye gireceğini unutmamalarını ve şiddet başladığında ‘’seviyorum’’ diyerek uzaklaşmayı ötelememeleri gerektiğini hatırlatmak isterim.
8 Mart haftasını geride bırakırken güncel olarak kadın dayanışmasına dair mesajınız nedir?
Çok uzun yıllardır şiddetin önlenmesi adına acil yardım hattı işletiyoruz. Yaklaşık 80 bin mağdur kadın ya da çocuk dinledim veya vakalarını okudum. Çoğunluğu bir iş sahibi olamadığını, destekleyecek aile ya da mekanizmaları bilmediğini ya da eğitimsizlik nedeniyle çaresiz olduklarını söylemiş. Şiddete uğrama nedenlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını bilemiyor çoğunluğu. Kadın Dayanışması Yasası dediğimiz ağlardan habersizler. İşte bu nedenle eşitliğin önemini bilen ve ‘’Kadın kadının yurdudur’’ diyen bir eğitimi veriyoruz uzun zamandır.
Kadınlar olarak ‘’Kadın dayanışması yaşatır’’ diyerek ulaşabileceğiniz bu numara: 0 212 656 96 96. Burayı her başınız sıkıştığında arayın, birbirinize öğrendiğiniz haklarınızı ve mekanizmaları anlatın. Bir köşeye çekilip ‘’Şiddet kaderimdir’’ demeyin. Türkiye’de çok güçlü bir kadın hareketi var. Onları destekleyen markalar var, onlara inanan sorgulama bilinci gelişmiş kadın ve erkekler var. Yeter ki siz ‘’Ben de varım’’ diyerek bu mücadeleye katılın ya da bu mücadeleyi yapanlardan destek isteyin. Çünkü biz “Hiçbir kadın yalnız değildir ve hiçbir kadının kirpiği ıslanmasın’’ diyerek mücadele edenler olarak biliriz ki, mücadele kazandırır.