Gıda sürdürülebilirliği, farklı üretim metodolojileriyle de gündemimizde olan ve üretim tüketim zincirindeki inovatif yaklaşımlara ihtiyaç duyduğumuz bir alan. Sadece üretim aşamasında değil, tüketiminde dahi tükettikten sonra atığın yönetiminden kontrollü tüketime değin pek çok metriği bünyesinde barındırıyor. Öte yandan sağlıklı gıdayı temin etmek ise çoğu zaman bir lüks halini alıyor ve erişilebilir aracılara rastlanamıyor. İcat Çıkaran İşler’in bu röportajında gıda sürdürülebilirliğine dair bütüncül bir çalışma yürüten DepoDone’ı Kurucu Ortağı Nil Nurlu Deniz işe konuştuk.

Girişimler bir delilik halinden, çılgın bir hikayeden ya da sahiden içe dert olan bir sorundan doğabiliyor. DepoDone’ın dert ettiği neydi? Bu girişimin doğduğu hikâye nereden geliyor?

DepoDone’ın kurulduğu dönemi genel ekonomik konjonktürde değerlendirdiğimizde bir delilik halinde olduğumuzu söyleyebiliriz. “Bu zamanda iş mi kurulur, klasik yöntemlere alışmış sektörü değiştiremezsiniz, nihai tüketici alıştı ama hiçbir işletme bir uygulama üzerinden sipariş vermez, tüm tedarik zincirini yönetemezsiniz, gıda işini kolay mı sanıyorsunuz, siz deli misiniz?” sorularına o kadar çok muhatap olduk ki... Evet deliyiz ve şuna inanıyoruz: Yaratıcı, sıra dışı fikirlerin ve çözüm yöntemlerinin normal hallerde hayat bulması neredeyse imkansızdır.

DepoDone bu fikirsel ortamın bir ürünü oldu. İlk kurulduğumuz (aynı zamanda en zor bölge diyebileceğimiz) Ege Bölgesi’nde, en zor dikeyde (gıda alanında) ve işe gönül veren taptaze zihinlerle yola çıktık. Bunu başarırsak her zorluğun üstesinden geleceğimize olan inancımızla; asla değişmez denileni değiştirip,gıda sektörünün belirli kısmında tüm tedarik zincirini uçtan uca yönetmeye başladık.

Hikayemizin çılgınlığına gelirsek, hiperaktif zihinleri yeni fikirlerle dolup taşan üç ortağın kadersel birlikteliğiyle açıklanabilir. CTO’muz Emre’nin yolladığı maili okuduğumuzda İzmir’den İstanbul’a apar topar yola çıkmamız; ertesi gün Kalamış’ta bir kafede buluşup, aynı hayallere sahip insanların bir araya gelmesi tesadüflerin ötesinde bir durumdu.

Benim akademik ve sektörel tecrübem, Emre’nin yıllara dayanan yazılım geçmişi, Serkan’ın gıda üreticileri/tedarikçileri özelindeki uzmanlığı sorunların heyecanla tartışıldığı görüşmeyi bir işbirliğine taşıdı. Sağlıklı, kaynağı belirli gıdaya erişebilmenin ayrıcalık değil herkes için hak olduğunun bilinciyle; farklı disiplinlerden gelmiş olmamızı avantaja çevirdik. Çözümü görüp çalışmalarımıza başladık.

Benim doktora tez konum tedarik zinciri sürecinin uçtan uca yönetimi ve iyileştirilmesi üzerineydi, şimdi bunu en zor olduğunu düşündüğümüz gıda dikeyine uyarlıyorduk. Geleneksel yoldan iş yürüten sektörü dijitale taşıdığımız noktada süreçleri şeffaflaştırıyor, teknolojiyi sürece entegre ediyorduk. Tarladan, raflara ve tüketim noktasına kadar her aşamadaki hatalı uygulamaların son tüketiciye fazladan maliyet olarak yansıdığını biliyorduk. Yazılımımız sayesinde tüm süreci optimize edebildik. Ürünlerin satın alınmasından, lojistik ve depolamaya, satış noktalarının taleplerine kadar her adımı doğru talep verisi, maliyet optimizasyon hesaplamaları ve yapay zeka algoritmaları ile iyileştirmeye başladık. Yenilikçi iş modelimiz gıda üreticileri ile işletmeleri bir araya getirdiğimiz Türkiye’deki ilk entegre yazılım hizmetini vermeye başladı.

DepoDone olarak aslında hızlı tüketim çağında farklı bir alternatif sunuyorsunuz. Gıda sürdürülebilirliği adına nasıl bir bakış açısına sahipsiniz? Gıdada koruyuculardan uzak ama atık yönetimini de gerçekleştirebilen bir sistem sağlayabildiniz mi? Güncel gıda endüstrisindeki sorunlara yönelik olarak ne gibi faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz?

DepoDone’da sürdürülebilirliği operasyonlarımızın ve yazılımımızın temeline aldık ve tüm sistemi bunun üzerine inşa ettik. Süreç iyileştirmeleri ile gıda tedarik zinciri üzerindeki fazla maliyetleri minimize ettik. Bağımsız üreticilerle yazılım üzerinden talep verisini paylaşarak eksik/fazla üretimin önüne geçtik. Tedarik zinciri üzerinde taşınan stok miktarını yazılımımız ile optimize ettik ve hata planlamadan kaynaklı kamçı etkisinin oluşmasını önledik. Doğru ürünleri, doğru zamanda, doğru adetlerle ve doğru müşteri ile buluşturarak, gıda tedarik zincirinin en önemli sorunlarından iadeleri yüzde 0,001 oranına indirdik. Lojistik ve depo hizmetlerinde geliştirdiğimiz akıllı yöntemler ve iyileştirmeler ile tedarik zincirindeki sevkiyat hareketliliğini optimal seviyelere çektik. Kullanılan ambalaj malzemelerini azalttık. Sevkiyat sayısını düşürdüğümüz için lojistik kaynaklı karbon emisyonlarını minimize ettik.  Dolayısıyla, en temele yerleştirdiğimiz ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine uygun bir sistem yarattık. Bu iki alanın yanı sıra, sosyal sürdürülebilirlik hedeflerimize uygun olarak küçük üreticileri her anlamda destekliyoruz. Teknoloji ve lojistik sektörlerinde kolay rastlanmayan, oranda kadın istihdamımız var (Bu oran bizde yüzde 65). Yeni mezun ve gelişime açık ekip arkadaşları ile çalışarak, DepoDone Akademi içerisinde şirket içi eğitimler veriyoruz ve hızlıca tecrübe kazandırmayı hedefliyoruz. STK’lar ile birlikte çalışarak sosyal destek projeleri oluşturuyoruz.

Gıdaların üretiminden, hammadde aşamasına, işlenmesine, ambalajlanmasına ve raflara/mutfaklara ulaşmasına giden süreçte maksimum izlenebilirliği hedefliyoruz. Üretim tarihi, son tüketim tarihi, parti/lot bilgisi, barkod/qr kod bilgisi, gıda analizleri, sertifikaları, toptan ve tavsiye edilen perakende fiyatları ve ürüne/üreticiye ait diğer bilgileri şeffaf olarak paylaşıyoruz. Uygulamamızda kayıtlı üreticiler ile üretim ve sonrası süreçlerde çok yakın çalışıyoruz. Ürünlerin sürdürülebilir tarım ve hayvancılık uygulamaları ile üretilmesi için gıda ve kalite mühendislerinden oluşan ekibimizle, üretim sürecinin her adımında ücretsiz danışmanlık veriyoruz.

Diğer yandan satış ve tüketim noktalarına esnek adetlerle ürün alabilme imkanı sunuyoruz; ürün hakkındaki tüm bilgilere ulaşabilen üye işletmelerimiz ihtiyaçları kadar ve son tüketim tarihlerini görerek ürünleri satın alıyor. Bu sayede ürünlerin bozulması, satılamadığı için iadeleri söz konusu olmadığından atık yönetimi kendiliğinden sağlanmış oluyor.

Uygulamamızda listelenen tüm gıda ürünlerinde DepoDone garantisi veriyoruz. İnsan sağlığına ve çevreye orta/uzun vadede zararlı, yabancı maddeler ve kimyasal barındıran hiçbir ürün DepoDone uygulamasında listelenmiyor.

İyi ve sağlıklı gıdaya giden yolda erişilebilirliği vurguluyorsunuz. Bu erişilebilirliği sağlamak adına sosyal sorumluluk bakış açısı geliştirdiniz mi? Sağlıklı gıdaya erişimde eşitsizliğin bol olduğu bir dönemde, erişemeyen gruplara siz erişmek adına neler yapıyorsunuz?

Gıda tedarik zincirindeki fazla aracıların ortadan kalktığı, zincir maliyetlerinin minimize edildiği bir sistemde nihai ürün fiyatlamalarında yüzde 20-30 oranlarında fiyat avantajı sağlayabiliyoruz. Örneğin aynı kalitedeki bir ürünü doğru yönetilen bir tedarik zinciri ile 100 TL’ye alırken DepoDone ile 70 TL’ye alabiliyorsunuz. Geniş pazarlara ve Türkiye’nin tüm illerine ulaşması kendi başına pek mümkün olmayan küçük üreticilerin en kaliteli ürünlerini 81 ilin tüm ilçelerine ulaştırabiliyoruz.Ağrı’daki bir market rafında, Ege’de üretilmiş sağlıklı bir ürünü bulabiliyorsunuz. Mardin Nusaybin’de çölyak hastaları glutensiz ürünlere DepoDone aracılığı ile ulaşabiliyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Ayrıca birlikte çalıştığımız STK’lar ile geliştirdiğimiz projelerde de geniş çaplı sağlıklı gıda yardımları yapıyoruz.

Üretici portföyünüz kimlerden oluşuyor? Sağlıklı gıdanın üreticisinin öyküsüne nasıl bir temasta bulunuyorsunuz?

Çalıştığımız üreticileri şu şekilde sıralayabiliriz: Butik üretim yapan küçük ve orta ölçekli çoğunluğu kadın üreticiler, bölgesel kooperatif ve dernekler, iyi gıda, sertifikalı organik gıda üreticileri.

Sağlıklı gıda üreticilerimizi tüm üretim sürecinde destekliyoruz. Nihai ürünlerinin paketlemeye geçtiği noktada ilk temas kuruluyor. Barkod ihtiyaçları, etiket tasarım desteği, satış planlamalarına göre ambalaj seçimleri, dijital pazarlama desteği, ulaşamadığı hammaddelere DepoDone sisteminden erişebilmesi, maliyet hesaplanmalarında destek, lojistik yükünü azaltmak, sistemimizde kayıtlı satış/tüketim noktalarının oluşturduğu geniş bir pazara açılması, gerçek zamanlı pazar talebine DepoDone üzerinden erişebilmesi, üretim planlarının doğru yapılması, veriye dayalı raporlama, finansal risklerinin ortadan kaldıran ürün alım garantileri, kalite sertifikalarının alınması, gıda analizleri ve laboratuvar işlemleri gibi aklınıza gelebilecek tüm ihtiyaçlarına dokunduğumuz bir iş kurgumuz var.

2030 Hedeflerine yaklaşmaya çalışırken, sizce bugün gıda sürdürülebilirliğinin önündeki en büyük engel nedir? Bu engelleri aşmak için neler yapılabilir?

Gıda sürdürülebilirliğinin önündeki engel değil de engeller olarak sıralarsak sorunu daha net anlayabiliriz. Zira bir engeller silsilesi ile karşı karşıyayız. İlk önce tarımsal üretimde geleneksel yöntemlerin artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamakta çok yetersiz kaldığını kabul etmemiz lazım. Sektörün teknolojiye geçiş hızı ve adaptasyonu çok yavaş. Üretimde yenilikçi yöntemler ve teknolojinin kullanılması küçük bir tarımsal alan bile çokça verim alınmasına olanak tanıyor. Tarımda sürdürülebilirlik, mevcut tarımsal alanı ne kadar verimli kullanabildiğimizle direkt ilintili.

Doğal kaynakların hızla tükenmesi, yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları önceliklendirmeyi zorunlu kılıyor. İklim değişikliği sonucu artan kuraklık su yönetimi kavramını hayatımızın merkezine koydu. Canlıların ve suya ihtiyacı olan tüm sektörlerin ortak akılla sürece dahil olup, izlenebilir, denetlenebilir kontrol mekanizmaları oluşturarak kuraklığın olumsuz etkilerini azaltabiliriz.

Gıda kayıplarında ve israfta inovatif çözümler üretmeye devam edilmeli. Fazla üretimi yeniden ekonomiye kazandırmak önemli ama asıl önemli olan fazla üretimden önce müdehale edebilmek. Doğru talep ölçümü ve üretim planlaması sayesinde tüketimi öngörüp, üreticiyle bunun planlamasını yapmak gayet mümkün. DepoDone veriye dayalı gerçek zamanlı talep ölçümü ile üretim planlamasında üreticilerimiz ile kuruluşundan beri işbirliği yapıyor. Satış kanallarındaki talebi, üreticiyle paylaştığımız anda fazla üretimin önüne geçmek için ilk ve en önemli adımı atmış oluyoruz.

Halihazırdaki fiyat dalgalanmaları, gıdaya erişimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırıyor. Üretim aşamasındaki fazla maliyetler ve tedarik zincirindeki diğer yüklerin hepsi son tüketiciyi etkiliyor. Süreç iyileştirmeleri ile zinciri uçtan uca doğru yönetilmesi fiyat dengesizliğinde elinizi güçlendiren unsurlardan biri oluyor.

Sürdürülebilir bir dünya için çalışan bir girişim olarak bugün DepoDone’In elinde sihirli bir değnek olsa neyi değiştirmek, dönüştürmek veya hızı ile oynamak isterdiniz?

Tek kelime ile ilk sıraya eğitimi koyardık: Daha yaygın, daha eşit ve daha nitelikli eğitim.Gerek üreten kesim, gerekse çoğunluğu oluşturan tüketiciler içinde; bu gezegenin iyi eğitilmiş, bilinçli  ve farkındalığı artmış insanlarla çevrelenmesi birçok şeyi temelinden değiştirirdi. Gıda tedarik zincirindeki tüm paydaşların kollektif çalışması, ülkeler arası konsensus yaratılması; insanlık adına akıllı ve faydalı kararlar verilebilmesi çok kıymetli. Doğayı ve diğer tüm canlıları odağa alarak bilinç seviyesinin hızlıca yükseltilip bizler gibi girişimlerin sayısının artması elimizdeki sihirli değneği bırakmadan evvel değiştirmek istediğimiz son isteklerimiz olurdu.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş