Arzu Akyol Ekiz

Ekol Lojistik Türkiye Ülke Müdürü 

“Gelecek Beş Yılda Çevreci Araç Sayısı Artacak”

12 Ekim 2022, Çarşamba

Karbon emisyonları bakımından ön plana çıkan sektörlerden biri de lojistik. Daha çevreci araçlar ve taşımacılık modelleri bu emisyonları çok ciddi oranda azaltabilir. Sektörün önündeki fırsat ve riskleri Ekol Lojistik Türkiye ülke müdürü Arzu Akyol Ekiz ile konuştuk.

Lojistik, karbon salınımı yoğun bir sektör. Şirket olarak emisyon azaltımında hangi alanlara odaklandınız?

Sektörümüzde sürdürülebilirlik konusunda en büyük yatırımı yapan şirket olduğumuzu söyleyebiliriz. Lojistik doğası gereği karbon emisyonu anlamında sorunlu bir sektör. Buna karşı, karbon emisyonunu ciddi oranda azaltan bir model olan intermodal iş yöntemini kullanıyoruz. Uzun zamandır başlattığımız bir taşıma modeli olan intermodal’ın çok büyük faydalarını gördük. Avrupa’da yeni düzenlemelere uyum sağlamak için birçok lojistik şirketi bu yönteme yöneliyor. Sürdürülebilirlik departmanımız birçok proje üzerinde çalışıyor.

Avrupa’nın en büyük depolama alanlı yeşil tesisi Lotus’ta, lojistik sektöründe tek çatı üzerine kurulu en büyük güneş enerji santrali ve sağlık operasyonları otomasyon çözümümüz Alvarium projemizi faaliyete geçirerek yatırımlarımızı devreye aldık. Ekol, Lotus tesisinde 40 bin metrekare alanda kurulumu tamamlanan güneş enerji santralıyla, sektörde tek çatı üzerine bu büyüklükte panel kurulumu yapan ilk şirket oldu. Santralde ilk yılda 2 bin 400 hanenin yıllık elektrik tüketimine eşdeğer, 6 bin 200 megavat-saat enerji üretilecek.

Düşük karbonlu teknolojiler ve ekipmanlarla (elektrikli çekiciler, roadtrain uygulaması, biyoyakıt) donanmış filomuza ve limanlarımıza, yüksek teknolojiyle optimizasyonu sağlayan otomasyon çözümlerimize yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Kara taşımacılığı tarafında elektrikli ve biyodizel yakıtlı araçların kullanımını desteklemek istiyoruz. Hatta bir pilot aracımız da var ve İstanbul içinde kullanıyoruz. Ama henüz sektör için erken olduğunu söyleyebilirim.

Çalıştığımız şirketlerle sürekli iletişim halindeyiz. Bu alandaki yatırımları destekliyoruz. İlerleyen dönemde elektrikli araçlar ya da biyodizel araçların operasyonlarda daha etkin kullanılabilecek düzeye gelmesiyle beraber bunu ilk uygulayan şirketlerden biri olacağız. Şimdiden bunun için çalışmalar ve pilot projeler yürütüyoruz. Sektörün öncüsü olmayı hedefliyoruz.

Sürdürülebilirlik konusundaki dönüşümde şirketlerin en çok zorlandığı alanlar neler?

Öncelikle maliyetlerden bahsedebiliriz çünkü sürdürülebilir olmak için ekstra maliyetlere katlanmak zorundasınız. Bugün var olan konvansiyonel malzemelerle daha modern sistemlere geçmek ciddi bir yatırım yapmak zorunda olduğunuz anlamına geliyor. Yatırımlarınızın geri dönüşünü alabilmeniz için bu servisi alan müşterilerinizin de size destek olması gerekiyor.

Bir diğeri ise yeni teknolojilere erişebilirlik. Örneğin elektrikli araç kullanımını operasyonlarımıza dahil etmek için heyecanlı ve istekliyiz ama bu henüz lojistik ve ulaşım sektöründe pek de kolay değil.  Bu araçlara erişebilirliğin de kolay olması lazım ki bizler de sektörde daha yoğun kullanabilelim.

Peki sizce sürdürülebilir araçların daha yoğun kullanıldığını ne zaman göreceğiz?

Avrupa’daki düzenlemeler bu süreci hızlandırıyor. Daha da önemlisi CEO’ların ajandalarına sürdürülebilirlik önemli bir strateji olarak girdi. Biz zaten sürdürülebilirliğe inanan ve sektörde elini taşın altına koyarak ilk hayata geçiren şirketlerden biriyiz. Ancak müşterilerimiz bu konuyu ne kadar öncelikleri arasına alırsa biz de onların beklentilerini karşılamak için gerekli adımları atıyoruz. Müşterilerimizle beraber hareket etmeyi gerektiren bir sektördeyiz. Bütün bunları göz önüne alırsak beş yıla kadar çok daha fazla sayıda düşük emisyonlu aracın kullanılacağını öngörüyoruz. 

Jeopolitik riskler lojistik sektörünü nasıl etkiliyor?

Jeopolitik olarak çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Pandemi ve ardından yakın coğrafyadaki savaş öngörülemeyen bir döneme girmemize neden oldu. Bu belirsizlik yatırımlar açısından doğal olarak hepimizi çok zor durumda bırakıyor. Ama lojistik sektörünün pandemi bir kriz duruma olmasına rağmen büyüyerek çıktığını söyleyebilirim. Türkiye’de lojistik sektörü gelişimini henüz tam olarak tamamlamadı. Gerçekten büyümek için çok ciddi bir alan var.  Önümüzdeki süreçte ekonomik krizle bağlantılı olarak kısa vadede bazı sorunlar yaşanabilir. Ama orta ve uzun vadede lojistik sektörünün büyüyeceğini düşünüyoruz ve bu yüzden yatırımlarımızı buna göre yapıyoruz. 

Ekol olarak bu süreci nasıl yönetiyorsunuz?

Rusya bölgesi ağırlıklı hizmet veren bir şirket değildik, halen de değiliz. Daha ağırlıklı Avrupa ile çalışıyoruz.  Ancak savaş sonrası Rusya operasyonlarımızda artış oldu. Çünkü ülkede çok büyük bir talep oluştu ve biz de bu bölge için yeni bir iş birimi oluşturduk. Mevcut müşterilerimizin talepleri doğrultusunda bu bölgeyle ilgili ihtiyaçlarını karşılamaya ve onlara destek olmaya çalışıyoruz. 

Bu yeni operasyonunuz sizin için yaptırımlar bakımından tehdit oluşturmuyor mu?

Şu anda öyle bir durum söz konusu değil. Bugün Rusya’nın Türkiye üzerinden çıkışı söz konusu ve bu resmi olarak desteklenen bir durum ancak ileride neyle karşı karşıya kalacağımızı hep birlikte göreceğiz. Sadece Rusya olarak bakmamak gerekiyor, Doğu Avrupa’yı bir bütün, gelişen bir blok olarak görmemiz şart. Biz de bu nedenle bölgede iş alanımızı, iş hacmimizi artırmaya çalışıyoruz.

Dijital dönüşüm son yıllarda çok konuşulan bir konu ama gerçek anlamda bir dijital dönüşümden Türkiye’de bahsedemiyoruz. Ekol ve lojistik sektörü açısından dünyada ve Türkiye’de durum nedir?

Size bir noktada katılıyorum. Bazen dijital dönüşümün birçok şirket tarafından sadece bir tabela olarak kullanıldığını hissediyoruz. Ekol sektörün ilk Ar-Ge merkezini kurmuş bir firma. Şu an iki tane Ar-Ge firmamız bulunuyor. Biri teknopark çatısı altında hizmet veriyor ve burada neredeyse 250 kişi çalışıyor. Baktığınızda bu çok ciddi bir yatırım. Her noktada da BT kullanımı çabası içerisindeyiz. Daha çok yeni e-ticaret markamız Ekol360’ın lansmanını yaptık. 360 ile e-ticaretin dijitalleşmesi sürecini de yönetiyoruz.  Dünya bu yönde evriliyor ve bunu iş süreçlerinize bir şekilde uygulamak zorundasınız. Tüketici talebi olarak karşımıza çıkmakla beraber özellikle de yeni nesille beraber geliştiği için doğal bir sonuç.

Dijitalleşme süreci giderek hızlanacak. Artık depolarda tamamen teknolojik robotlar çalıştıracağımız bir sistemi gösteriyoruz. Depolarımızda, kara taşımacılığı tarafında araç takip sistemlerinde kullanıyoruz. Yeni projemizle çok kısa bir süre içerisinde laptop’lardan da uzaklaşıp artık her şeyi cep telefonları üzerinden kullanılabilir hale getirmek için çalışıyoruz. 2023’de bunun lansmanını yapmayı planlıyoruz. 

Siz bir ülke yöneticisi olarak dijitalleşmeye baktığınızda öncelikle atılması gereken adımların neler olduğunu düşünüyorsunuz nelerdir? Nelere dikkat edilmesi gerekir?

Doğru noktaya yatırım yapmak çok önemli çünkü son zamanlarda bilgi kirliliği de oluşmaya başladı. Gerçekten ihtiyacı karşılayacak ve kullanıma uygun dijital araçların devreye alınması lazım. Bu nedenle ihtiyaca yönelik yatırımların belirlenmesi ve bu yatırımların da gerçekten müşteriler tarafından kullanılabilir olması, yani kullanıcı dostu olmaları gerekiyor. Bazı yatırımların daha sonra etkin kullanılmadığını görüyoruz. Bu yüzden de yöneticilerin bu noktaya odaklanmaları gerektiğini düşünüyorum.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş