Celale Esra Algan

Bilfen Okulları Bilgisayar Bilimi Bölüm Başkanı 

"Bireyselleştirilmiş eğitim, yapay zekânın eğitimde kullanımında en önemli potansiyellerinden biri.”

13 Kasım 2025, Perşembe

Eğitim, yapay zekâ çağında yeniden tanımlanıyor. Teknolojinin hızla değiştiği bir dünyada, öğrencilerin yalnızca bilgi tüketicisi değil, anlam yaratan bireyler olarak yetişmesi hiç olmadığı kadar önemli. Bu dönüşümün merkezinde ise öğretmenler ve öğrenme tasarımı yer alıyor. Bilfen Okulları Bilgisayar Bilimi Bölüm Başkanı Celale Esra Algan, yapay zekânın eğitimdeki rolünü, öğrenme tasarımı ve etik perspektifinden değerlendiriyor.

Yapay zekâ öğrenme ve öğretme biçimlerini nasıl dönüştürüyor?

Yapay zekânın eğitimdeki etkilerini incelerken, öğrenciler, öğretmenler ve öğrenme ortamı üzerindeki potansiyel faydalarını ve zorluklarını bir arada ele almak gerekir. Yapay zekâ (YZ), pek çok farklı alanda olduğu gibi eğitimde de önemli bir dönüştürücü güç olarak karşımıza çıkıyor. YZ destekli sistemler, her öğrencinin öğrenme tarzı, ihtiyaçları ve ilerleme hızını dikkate alarak öğrencilerin ilerlemesini sürekli takip eden, otomatik olarak değerlendiren ve anında geribildirim veren, öğrencinin performansına dair raporlamalar sunan adaptif öğrenme ortamlarında öğrenmeyi bireyselleştirme gücüne sahip. Bireyselleştirilmiş eğitim, yapay zekânın eğitimde kullanımında en önemli potansiyellerinden biri. Ancak bu potansiyeli hayata geçirmek için okul yönetim sistemlerinde öğrenciye ait tüm verilerin saklanıyor ve belirli paradigmalarla analizler çıkarmak için işleniyor olması gerekiyor. Böylece YZ ile her öğrencinin benzersiz öğrenme deneyimi profili çıkartılarak öğrencileri öğrenme yolculuklarında ve bir sonraki kademeye veya meslek seçiminde yönlendirmek mümkün hale gelebilir.

Aslında günlük yaşantılarımızda deneyimlerimizi, ilgi ve beğenilerimizi kayıt altına alan pek çok çevrimiçi sistemle benzer ilişkiler ağı içindeyiz. Örneğin bugün çevrimiçi alışveriş yaptığımız siteler, müzik dinlediğimiz ve film izlediğimiz platformlar aynı mantıkla dijital ikizlerimizi çıkarıyor. Çevrimiçi kullanıcı profilim olan her platformda benden bir tane daha var. Benimle ilgili her türlü detay bilgiye sahip bu platformlar bana beğeneceğim, daha çok para harcayacağım veya ekranda daha çok vakit geçireceğim içerikler sunuyor. Bu neden bir öğrenme platformu olmasın? Benim seviyemde, merak ettiren, öğrenme yolculuğunda ilerlemek için tasarlanmış ve benim ilgi alanıma, öğrenme stilime uygun, zorluk düzeyi aşamalandırılmış, farklı öğretim içerikleriyle zenginleştirilmiş YZ destekli uygulamalar özellikle yabancı dil, kodlama, matematik gibi alan bazlı derslerde karşımıza çıkıyor.

Geleceğin eğitim teknolojilerinde öğretmenlerin rolü sizce nasıl evrilecek?

YZ’nin eğitimdeki tüm potansiyel dönüştürücü etkilerini içeren bir sistem tasarımı müfredata entegre edildiğinde ve öğretmenin kolaylaştırıcı danışman rolüyle buluştuğunda başarı kaçınılmaz olacaktır.

Öğretmenin sınıftaki rolüne ve her zaman öğrenme ve öğretmenin merkezinde olması gerektiğine dair olan görüşüme dikkat çekmek istiyorum. Bu noktada YZ’yi öğrencinin öğrenme deneyiminin izini sürecek, öneriler vererek öğrenciyi en doğru şekilde yönlendirmek için öğretmene yardımcı olan bir asistan olarak konumlandırıyorum. Ayrıca üretken yapay zekâ araçlarını kullanarak öğretmen bugün ders materyallerini çok daha hızlı üretebiliyor, dersini zengin çoklu ortam içerikleriyle donatabiliyor. Ders planlamasında yine bazı YZ araçlarından yararlanabiliyor.

Öğretmenlerin YZ’den nasıl yararlanacaklarını bilmeleri ve farklı uygulamaları deneyimlemeleri çok kıymetli; ancak YZ’yi kullanan bir öğretmen daha iyi bir öğretmen olmaz. İyi bir öğretmen, YZ’yi öğretim tasarımında nerede, nasıl kullanacağını bildiği için diğer öğretmenlere göre fark yaratacaktır. Öğrenciler, YZ ile öğretmenin ne kadar harika bir görsel, video veya plan hazırladığını hatırlamayacak. Akılda kalanlar her zaman kalbinize dokunandır, duygusal olandır. İsmiyle, güçlü ve zayıf özellikleriyle tanıdığınız, bağ kurduğunuz ve cesaretlendirdiğiniz, yapabileceğine inandırdığınız öğrencinin her zaman unutulmaz öğretmeni olursunuz. YZ bunu değiştirmeyecek. YZ, öğretmenin öğrenciyle bağ kuracağı zamanın süresini ve kalitesini artıracak şekilde bir yardımcı öğretmen olarak iş gördüğünde sistem içinde öğretmenin konumu da gerektiği gibi korunmuş olacaktır. Kritik nokta, öğretmenin YZ okuryazarlığına sahip olması ve bu konuda gereken mesleki gelişim eğitimlerinin planlanarak öğretmenlere verilmesidir. Öğretmen, YZ’ye devredeceği işleri, birlikte üreteceği işleri öğrenciyi merkeze alarak planlayabilme ve yönetebilme becerisine sahip olmalı. Bu eğitimlerin en mühim başlıklarından birisi de etik konusu. YZ’nin eğitimde artan rolüyle birlikte etik sorunlar ve veri gizliliği gibi önemli konular da gündeme geliyor.

Okullar, yapay zekâ çağında öğrencileri ve öğretmenleri hangi becerilerle donatmalı?

Burada eğitim sistemine büyük bir iş düşüyor. Bugün UNESCO, UN, OECD, Avrupa Komisyonu ve Millî Eğitim Bakanlığımızın ortaya koyduğu uluslararası ve ulusal politikalar, eğitim kurumlarına da nasıl hazırlıklar yapmaları ve önlemler almaları gerektiği konusunda yol haritası sunuyor. Bu doğrultuda öğretmenler ve öğrencilerin yapay zekâ okuryazarlığını geliştirmek için hizmet içi eğitimler, müfredat çalışmaları ivedilikle yapılmalı. OECD, PISA sınavlarına “Medya ve Yapay Zekâ Okuryazarlığı (MAIL)” adında yeni bir alan eklediğini ve 2029 yılı itibarıyla öğrencilerin dijital ve YZ araçlarıyla etkili, etik ve eleştirel biçimde etkileşime girme yeterliklerini ölçeceğini duyurdu, konuyla ilgili taslak bir rapor sundu. Raporun bu yıl sonunda nihai hâline kavuşması bekleniyor. Bu rapor müfredat planlamaları için müthiş zengin bir içerik sunuyor.

Ayrıca yapay zekâ okuryazarlığının ayrı bir ders olmaktan ziyade disiplinlerarası bir yaklaşımla veriliyor olması çok önemli. Bu doğrultuda OECD raporunda da açıklandığı üzere öğrencilerimize kazandırmamız gereken becerileri dört temel bileşen altında topluyoruz. Bu bileşenler YZ ile etkileşim kurmak, YZ ile üretmek, YZ ile tasarlamak ve YZ’yi yönetmek. İlkokul erken kademede öğrenciler, YZ’nin sınırlılıklarını ve yeteneklerini keşfedecekleri düzeyde YZ ile etkileşime geçerek bir araç olarak kullanmayı deneyimler. Bu noktada öğrencilerin YZ’yi denetlemeleri gerektiğini fark etmeleri önemlidir. Bir sonraki aşamada ise YZ ile birlikte nasıl yaratacaklarını deneyimlemeleri ve problem çözme becerilerine YZ’nin nasıl katkıda bulunacağına dair anlayış geliştirmeleri hedeflenir.

Öğrenciler, YZ ile ürettikleri içeriğin adil, güvenilir ve uygun olmasını sağlamalıdırlar. YZ’yi yönetmek bileşeni ise YZ’nin insanı merkeze alan bir konumda denetlenmesi gerektiğine vurgu yapan yeterlilikleri kapsar. Burada öğrencilerin YZ’nin insana fayda sağlayacak bir konumda geliştirilmesi gerektiğine, YZ’ye devredilecek görevler ile insanın kontrolünde olan denetlemelerde nasıl rol alacaklarına dair anlayış geliştirmeleri hedeflenir. YZ ile tasarlamak bileşeni, üst kademelerde öğrencilerin aldıkları okuryazarlık müfredatının nihai hedefine dair yeterlilikleri kapsar. Öğrencilerden bu seviyede YZ’nin kapsayıcılığının, adil, sorumlu, güvenilir, gizlilik gibi YZ etik ilkelerinin bireysel ve toplumsal boyutta etkilerini ve sonuçlarını değerlendirmeleri; bu doğrultuda görüntü, ses, yazı tanıma gibi makine öğrenmesi uygulamalarını veri setleriyle çalışarak geliştirebilmeleri, günlük yaşantıdaki bir ihtiyaca yönelik olarak projelendirebilmeleri beklenir. Bu yeterliliklere sahip, YZ ile üreten ve YZ geliştiren bireyler yetiştirmek, okuryazarlık programının öğrenciler için nihai amacıdır.

Öğretmenlerimiz, öncelikli olarak YZ ile öğrenen, üreten, yöneten ve tasarlayan öğrencilerini yetiştirebilmek için YZ’nin ne olduğu, nasıl çalıştığı, etik ilkeleri, uygulama alanları, sınırlılıkları, faydaları, güvenilir ve yaş seviyesine uygun öğrencilere yönelik üretken YZ uygulamalarının neler olduğu gibi konularda temel bir farkındalık kazandıracak mesleki gelişim eğitimlerine dâhil olmalıdırlar. Ayrıca alana özgü olarak öğrenme, öğretme ve araştırmada YZ kullanımı hakkında yeterli düzeyde bilgi ve pratik kazanmalıdırlar. YZ’nin bilişsel süreçlere etkileri göz ardı edilmemelidir. Öğrenmeyi ve öğretmeyi dönüştürme gücüne sahip olan bir araçtan bahsediyoruz. Bu noktada eğitim sisteminin sorması gereken en kritik soru şu olmalıdır: Öğrenciler YZ çağında nasıl öğreniyorlar? John Dewey’in zamanları aşan sözü hepimizin pusulası olmalı: “Bugünün çocuklarını, dünün yöntemleriyle eğitirsek, yarınlarından çalarız.” 

Dünya Ekonomik Forumu’nun verdiği bilgilere göre yaratıcı düşünme, dayanıklılık, esneklik ve çeviklik gibi beceriler giderek daha fazla önem kazanıyor. Bunlara ek olarak merak duygusu ve yaşam boyu öğrenme becerilerine sahip olmak çok önemli. YZ ile etkileşime giren, yaratan, üreten ve yöneten bir nesil yetiştirirken bu becerileri kazandırabilmek için öğretmen nasıl bir öğretim tasarımı yapmalı dersinde? Ve nasıl değerlendirmeli?
Eğitim kurumları bu konular üzerinde öğretmenleriyle birlikte stratejiler geliştirmeli. Bu noktada da ödev verme alışkanlıklarımız, süreç değerlendirme metotlarımız, yöntem ve tekniklerimiz, kısaca uyguladığımız öğretim tasarımı kesinlikle yeniden gözden geçirilmeli ve baştan tasarlanmalı.

Yapay zekâ araçları öğrencilerde eleştirel düşünme ve yaratıcılığı nasıl teşvik edebilir?

Yakın zamanda MIT tarafından yapılan bir araştırma, üniversite öğrencilerinin araştırma sürecinde YZ kullanımının bilişsel yükü azalttığını, aynı zamanda akıl yürütmeyi zayıflattığını ve farklı kaynakları inceleyip eleştirel olarak değerlendirme derinliğini azalttığını ortaya koydu. Bu gösterge bizim için çok önemli. Artık YZ’yi kullanmadan öğrenme ve öğretme sürecinden bahsetmemiz mümkün değil. Bir zamanlar benzer tartışmalar hesap makineleri, Google arama motorları üzerinden de yapıldı. Öğrencilerimize Google’lanamayan soruları nasıl sorabiliriz, eleştirel düşünme ve akıl yürütmelerini nasıl sağlayabiliriz diye uluslararası eğitimlerde, toplantılarda da çok konuştuk. Yapılması gereken çok basit: YZ’yi eleştirel ve yaratıcı düşünme süreçlerine dâhil etmek. Yani öğrencilerimizin YZ’yi bir yanıt verme aracı olarak değil, bir düşünme aracı olarak kullanmalarına rehberlik etmek. Az önce de ölçme-değerlendirme yöntemlerimizi, öğretim tasarımı modellerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor derken bunu kastettim.

Öğretmen olarak eleştirel düşünme sürecini YZ yardımıyla görünür ve açık hâle getirmek, öğrencilerimize YZ’nin güçlü yönlerini gösterirken sınırlılıklarını da fark etmelerine olanak sağlayacaktır. Böylece YZ’nin tahmin yapan, doğruluğunun denetlenmesi gereken, önyargılar içerebilen, halüsinasyon görebilen, insan merkezli denetim gerektiren bir araç olduğunu fark edeceklerdir. Bu ayrıca YZ okuryazarlık programının kazanımları için de çok kıymetli. Örneğin öğrencilere verdiğimiz araştırma ödevini yaş dönemine uygun, güvenilir bir dil modeli kullanarak yapmalarını isteyebiliriz ve şu soruları, yönergeleri yöneltebiliriz: YZ çıktısında neler var, kaç madde, hangi noktalar belirtilmiş? Bu doğru mu? Adil mi? Eksik ne olabilir? Güvenilir bir kaynakla karşılaştır (politika, standart, akademik makale, öğretmen notu vb.). YZ’nin verdiği çıktı uygun mu? Eksikleri gidermek için prompt’un yeniden düzenlenmesi gerekiyor mu? YZ’nin çözümleri günlük yaşantıda uygulanabilir mi?

Süreç değerlendirmeye öğretim tasarımında bu şekilde yön verdiğimiz zaman öğrencileri pasif bilgi alıcısı olmaktan çıkarırız. Bilgiyi sorgulayan, değerlendiren ve dönüştüren bireyler hâline gelirler. Öğrencilerin, büyük dil modellerinden her soruyu yanıtlayan bir araç olarak değil, onlara yol gösteren, hatırlatmalar yapan bir kolaylaştırıcı olarak yararlanmaları ve bunun neden önemli olduğunu bilmeleri gerekir. Mümkünse okullar, belirli bir konu kapsamıyla sınırlandırılmış, eğittikleri kendi LLM modellerini öğrenme ortamına dâhil edebilirler.

Öğretim tasarımı yaklaşımları, özellikle çocukların öğrenme deneyimini daha yaratıcı ve anlamlı hâle getirmede nasıl bir rol oynayabilir?

Öğretim tasarımı sadece bir dersin içeriğini hazırlamakla ilgili değildir; öğretim tasarımı öğrenme deneyimini tasarlamaktır. Hedef kitleye uygun, öğrenme amacı, içeriği, yöntem ve teknikler ile doğru değerlendirme stratejilerini buluşturmaya yardımcı olan öğretim tasarım modelleri, öğretmen için birer kılavuz vazifesi görürler. Öğrenme deneyimini öğrencileri için en etkili şekilde tasarlayan öğretmen, öğrenmenin de mimarıdır. Dolayısıyla öğretim tasarım modellerinin amacı ve öğretmene olan rehberliği, öğrenmenin etkili ve anlamlı gerçekleşmesi üzerinedir.

En çok bilineni Bloom Taksonomisi’dir. Taksonominin her bir seviyesinde öğrenme hedeflerinin ölçülebilir ve istenen bilişsel beceri geliştirme düzeyiyle uyumlu olması hedeflenir. Yine sıklıkla bilinen SAMR ve TPACK modelleri ise teknolojinin başarılı bir şekilde öğrenme ortamına entegrasyonunu gerçekleştirmek üzere kullanılır. Tüm modellerin ortak amacı, öğrencilere salt bilgi aktaracak şekilde değil, öğrenciyi merkeze alarak onların merak etmesini, keşfetmesini, sorgulamasını sağlayacak şekilde öğrenme deneyimini tasarlamaktır. Başarılı bir şekilde kullanılan öğretim tasarım modelleri, öğrencilere doğru yanıtı bulmalarından ziyade düşünmeyi düşünmeyi öğreterek öğrencilerin kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu almalarını da sağlar. Öğrencilerin düşünme süreçlerine dair bilgi sahibi olmaları ve bunu düzenleyebilme becerileri üstbiliş (metacognition) anlamına gelir. YZ destekli kişiselleştirilmiş öğrenme ortamları, üstbilişi destekleme açısından değerlendirildiğinde öğretim tasarımına katkısı şüphesiz çok fazla olacaktır. Ayrıca sınıfının öğrenme deneyimi mimarı olan ve YZ okuryazarlığına sahip öğretmen, YZ ile birlikte öğretim tasarım modellerini kullandığı ders planlarını oluşturabilir veya öğretim tasarımına uygun ders materyallerini YZ ile birlikte hazırlayabilir.

YZ’nin bilişsel süreçlerimiz üzerindeki etkisini giderek daha fazla hissettiğimiz şu dönemde, öğrenme ortamında fark yaratmak üzere harekete geçmek için öğrencilerin YZ’yi kullanarak öğrenmenin sorumluluğunu almalarını sağlayacak şekilde öğretim tasarım modellerinin etkili kullanımına dair anlayış geliştirmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Algan’a göre, yapay zekâ eğitimde öğretmeni asla ikame etmeyecek; aksine, öğretmenle birlikte öğrencilerin öğrenme deneyimini derinleştirecek bir yol arkadaşı olacak. Eğitimin geleceği, insan dokunuşuyla teknolojinin dengeli buluştuğu yerde şekillenecek.

Bu yazının konusu: EĞİTİM
Önerilen Konular:
Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş