Covid-19 Korkusunun Damgalamaya Dönüşmesine İzin Vermeyin

10 Nisan 2020, Cuma

Henüz olmadıysa bile çok yakında Covid-19 geçirmiş ve hayatta kalmış bir tanıdığınız olacak. Bu bir arkadaşınız, akrabanız, komşunuz ya da meslektaşınız olacak ve onlara nasıl davrandığımız tarihe geçecek.

Ne yazık ki hem benim hem de başkalarının yürüttüğü araştırmalar damgalamanın tarihimizin tüm ciddi bulaşıcı hastalık salgınlarında çekilen acıları artırdığını açıkça gösteriyor ve bu olgunun Covid-19 pandemisinde de rol oynayacağı kesin. Damgalama evrimsel bir tepkidir ve insan kendisine hastalık bulaştırabilecek kişilere fiziksel mesafe koymak üzer programlanmıştır. Bulaşıcı hastalık taşıma ihtimali olan kişilerle temasta kalmamızı engellemeyi amaçlayan, “parazitten kaçınma” olarak adlandırılan bir dizi evrimleşmiş tepkimiz vardır. Bu tepkiler, aslında bizim sağlığımızı tehdit etmedikleri halde bile kusma ya da deri lezyonları gibi hastalık belirtilerinden iğrenmemize sebep olur.

Bu konunun fiziksel yönünün yanı sıra ahlaki bir bileşeni de vardır. Kötü olayların kötü insanların başına geldiğine inanma eğilimi söz konusudur. Bu “adil dünya yanılgısı” bizi bir hastalığı kapan insanların yanlış bir şey yapmış ve bunu hak etmiş olabileceklerini düşünmeye iter. Belki de Covid-19’a yakalanan insanlar ellerini yeterince uzun süre yıkamamış, yüzlerine çok sık dokunmuş ya da diğer insanlarla aralarına yeterince sosyal mesafe koymamışlardır. Bu inanç rahatlatıcıdır ve kaderimizin bizim kontrolümüzde olduğuna inanmamıza yardımcı olur: Bize, her şeyi doğru yaparsak hasta olmayacağımızı söyler. Ancak maalesef dünya adil değildir: Her şeyi doğru yapsak, hatta ellerimizi 20 yerine 60 saniye yıkasak bile Covid-19’a yakalanmamız mümkündür.

Damganın Bedeli

Onlarca yıldır sürdürdüğüm araştırmalar damgalamanın hasta insanların zihinsel ve fiziksel sağlığına zarar verdiğini gösteriyor. Damgalama toplumsal dışlanma, dedikodu, fiziksel şiddet ve hizmetlerden yoksun bırakılma gibi biçimler alabiliyor. Başkaları tarafında damgalanma deneyimi depresif belirtiler, stres ve madde kullanımın artmasına yol açabiliyor. Ne yazık ki insanların olumsuz etkilenmesi için başkaları tarafından damgalanmayı bizzat deneyimlemesi de şart değil. Belki de hasta insanların, hastalıkları nedeniyle dışlandığını ya da yargılandığını görmüş oldukları için sadece damgalanma beklentisi  bile anksiyete ve strese yol açabiliyor. Hastalık kapan insanlar aynı zamanda damgayı içselleştirebiliyor, bir hastalık kaptıkları için yanlış bir şey yaptıklarına ya da kötü bir insan olduklarına inanabiliyor. Pek çok Covid-19 hastasının tıbbi olarak izole edilmiş olması sorunu daha da karmaşık hale getiriyor ve böylesi bir ayrıştırma emrine maruz kalan hastaların endişe riskinin daha yüksek olduğu biliniyor.

Damgalama sadece hasta insanları etkilemekle kalmıyor, hastalıkla gerçek ya da algılanan bir ilişkisi olan insanlara da uzanıyor: Hastaların aile üyeleri ve onları tedavi eden sağlık personeli, salgınlar sırasında damgalamaya maruz kalma riski altında. Covid-19 bağlamında damgalama Asyalı Amerikalılara ve pandemiden etkilenen bölgelere seyahat etmiş insanlara da yöneliyor.

Bir pandemi sırasında herhangi birini damgalamak herkes için tehdit oluşturur. HIV, Ebola, cüzzam (lepra) ve diğer bulaşıcı hastalık salgınlarında yapılan araştırmalar damgalamanın hastalığa yönelik test ve tedavi çabalarını baltaladığını gösteriyor. Hasta oldukları takdirde toplumsal olarak dışlanacaklarından endişe duyan insanların belirtiler yaşadıklarında test ya da tedaviye başvurma ihtimalleri düşüyor. Bu kişiler adil dünya yanılgısı sebebiyle hasta olduklarına da inanmayabiliyor zira onlar hastalıktan kaçınmak için önlemlerini almış, iyi insanlar.

Sosyal İzolasyon Değil Sosyal Mesafe

İyi haber şu ki çok çeşitli hastalıklar bağlamında çalışan bilim insanları Covid-19 sırasında damgalamanın engellenmesi için kullanılabilecek bazı araçlar tespit etti. Bunlar hem damgalanmayı azaltma hem de dayanıklılığı artırma stratejileri içeriyor. Bu sayede damgalamaya maruz kalan insanların bundan fazla olumsuz etkilenmemesi amaçlanıyor.

Eğitim damgalamayla başa çıkmanın en popüler araçlarından biri. Örneğin Asyalı Amerikalıların Covid-19 taşıma ihtimallerinin daha yüksek olduğu gibi zararlı stereotipleri savuşturabilir. Covid-19’a yakalanan yerel ve ulusal liderler hastalığı normalleştirmek amacıyla tanıları konusunda açık olmalı. NBA yıldızı Magic Johnson HIV pozitif olduğunu açıkladığında HIV testi yaptırma oranları ülke çapında hızla artmıştı. Bu bakımdan enfekte olan ünlülerin sosyal medya paylaşımları tabunun yıkılmasına yardımcı olabilir. Meslektaşlarıma ve arkadaşlarıma şunu hep hatırlatıyorum: Tom Hanks ve Rita Wilson Covid-19’e yakalanabiliyorsa herkes yakalanabilir.

Şirket yöneticileri kuruluşların benimsediği kapsayıcılık, kabul ve çeşitlilik değerlerinin Covid-19’dan etkilenen kişileri de içerdiğini net bir şekilde ifade edebilir. Bazı durumlarda ayrımcılık karşıtı politikaların uygulanması gerekebilir. Covid-19’a yakalanıp tamamen iyileşmiş bir hasta artık bulaştırıcı değildir ve diğer çalışanların gördüğünden farklı bir muamele görmemelidir. Şirket yöneticileri çalışanları arasındaki Covid-19 vakalarının raporlanması ve bunlara verilecek tepki konusunda net ve mahremiyeti koruyan kılavuzlar oluşturarak çalışanların hastalandıkları takdirde bunu bildirmeleri ve iyileştikten sonra işlerini kaybetmeyecekleri konusunda güvende hissetmelerini sağlayabilirler. Kuruluşlar damgalama ve diğer stres etmenlerine karşı dayanıklılığı artıran esenlik programlarına yatırım yapmalıdır. Örneğin mindfulness çalışmaları çok çeşitli stres etmenlerine karşı dayanıklılığı artırabilir ve bunlara erişimi kolaylaştıran çok çeşitli platformlar vardır.

Liderlerin tavrı önemlidir ancak pandemi sırasında damgalamayı engellemek konusunda hepimize kritik roller düşer. Damgalamayı azaltma ve damgalamaya dayanıklılık için elimizdeki en iyi araçlardan biri toplumsal dayanışmadır. Çalışanlar sanal kahve molaları, öğlen yemekleri ve happy hour’lar düzenleyerek iş arkadaşlarını yoklayabilirler. Komşularımızı, özellikle de hasta olanları arayabilir ya da onlara mesaj atabilir, onlara kendimizden haberler verebilir ve sosyal mesafe önlemleri kalktıktan sonra tekrar bağlantı kurmayı umduğumuzu ifade edebiliriz. Ayrıca hepimizin karşı karşıya kaldığı zihinsel sağlık sorunları hakkında açıkça konuşmalıyız. Damgalama da dahil olmak üzere stres yaratan unsurlar hakkında başkalarıyla konuşma fırsatları, sorunla olumlu bir şekilde başa çıkma olasılığını ve zihinsel esenliği artırabilir.

Damgalama hastalıklara karşı evrimsel bir tepki olsa da kaçınılmaz değildir. Damgalama bizi böler ve düşmanlaştırır, fakat pandemiler bize aslında birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu hatırlatır. Bu virüse karşı ortak savunmasızlığımız aslında bir dayanışma kaynağıdır. Düşmanın Covid-19’lu ya da Covid-19’dan etkilenen insanlar değil virüsün kendisi olduğunu unutmamalıyız.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş