SPONSORLU İÇERİK - YAPI KREDİ PRIVATE BANKING

Eğitime Değer

18 Mayıs 2016, Çarşamba

Yapı Kredi Private Banking’den bir ilk: Eğitim Danışmanlığı

Eğitimin sizin hayatınızdaki değerini biliyoruz. Gelin, lisanstan yüksek lisansa, dil okulundan yaz okuluna tüm eğitim programlarını birlikte planlayalım. Geleceğinize değer katalım.

Melez İşler Melez Eğitim Gerektiriyor
Joseph E. Aoun
Yaz dönemiyle birlikte üniversite öğrencilerinin mezuniyet ve iş görüşmeleri yapma dönemi başlıyor. Ancak mühendis, danışman, finansal analist gibi alışagelmiş mesleklerin yanı sıra adli tıp teknolojisti, dijital hikaye anlatıcısı ve pazarlama otomasyon müdürü gibi yeni yeni mesleklerin ortaya çıktığına şahit oluyoruz.

İşgücü piyasasına yönelik veriler ve yapılan araştırmalar “melez” karakterli mesleklerin yükselişte olduğunu gösteriyor. İşgücü piyasasına yönelik analizler yapan bir danışmanlık şirketi olan Burning Glass’ın çalışmasına göre Nisan 2014-Mart 2015 arasında ABD’de melez karakterli mesleklere yönelik açılan pozisyon sayısı çeyrek milyondan fazlaydı. Bir çoğu yüksek maaş vaat eden bu karakterdeki meslekler, geleneksel eğitim sisteminde bir paket olarak öğretilen yetkinliklerden daha farklı bir beceri seti gerektiriyor. Örneğin, mühendislik, kodlama ve bilgisayar bilimleri alanındaki becerilerin bir arada kullanılmasını gerektiren mobil geliştirme alanındaki pozisyonlar 2011’den bu yana yüzde 135 artmış durumda.

Peki bu gelişmeler üniversiteler için ne anlam ifade ediyor? Eğer yeni açılan pozisyonlar her geçen gün daha da fazla oranda melez özellikler gerektiriyorsa üniversitelerde verilen eğitim programlarının da melezleşmesi gerekiyor. 

Birçok farklı sektörden işverenle yaptığım görüşmelerde elde ettiğim geri bildirimler de bu yargıyı destekler nitelikte. Bu işverenler STEM alanındaki işgücü eksikliğini onaylamakla birlikte karmaşık ortamlarda çalışabilen ve karmaşık sistemler içerisinde karar alabilen özelliklere sahip kişilerin de kıt kaynak olduğunu belirtiyorlar. İşverenler, içerisinde bir mühendisin, bir kodlamacının ve bir veri bilimcinin yer aldığı farklı profilleri içeren ekipleri yönetebilen, farklı rollerin özelliklerini anlayabilen ve bunları eşgüdüm içerisinde çalıştırabilen yöneticiler aradıklarının altını çiziyorlar. 

Bu türde bir “sistemsel düşünme” becerisini kazandıracak bir eğitim programının da hem yaygın hem de derinlemesine bir yapıda olması gereklidir. Tek bir alanda uzmanlaşma artık yeterli olmayacaktır. Örneğin, GE Transportation’da Küresel Servislerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Pete McCabe, sürekli olarak kendi sektöründe “oyun kuruculara” ihtiyaç olduğunu söyler. Diğer bir deyişle genel bir sorunu çözmek için gerekli olan bir grup uzmanı yönetebilecek sistematik düşünebilen yöneticiler gereklidir. McCabe, “Gerektiğinde işe girişmeyi gerektiğinde forse etmeyi bilen kişiler gerekli. Böyle 10 kişi için neler vermezdim” diyor. 

GE’nin Aviation Engineering bölümünden Andrea Cox, kendi bölümünde malzeme mühendisinden tasarımcılara kadar yüzlerce farklı profilin yer aldığını ve bunların her birinin bir uçağın motorunun oluşturulmasında farklı roller üstlendiğini belirtiyor. Ancak bu profillerin her biri uçağı havada tutma nosyonunun bütününü anlamak durumunda olması da önemli. Cox, “Bir tasarım mühendisi bir parçanın nasıl işlev gördüğünü anlamalı. Bununla birlikte modüle nasıl sığacağını, modülün motorda nereye oturacağını ve motorun uçakta nereye konumlandırılacağını da anlamak ve öngörmek durumunda” diyor. 

Şu bir gerçek ki geleceğin ekonomik ortamında da tipik bir çalışanın bir alanda derinlemesine bilgi sahibi olması gerekecek. Fakat üniversiteler yarının mezunlarına daha geniş kapsamlı bir sistematik düşünce tarzını nasıl kazandırabilir? Ben bu çabanın üç temel bileşen içerdiğine inanıyorum: Disiplinler arası tematik çalışmalar, proje temelli öğrenme ve deney yapmaya uygun fırsatlar... Örneğin Northeastern University’de sürdürülebilirlik konusuna ilgili öğrenciler sadece çevre bilimi konularında eğitim almıyor. Aksine bu konunun mühendislik, fizik, ekonomi, veri analizi, sağlık bilimleri, şehir planlama ve hukuk gibi farklı alanlardaki yansımalarını da öğrenme şansı buluyorlar ve bu konuda dersler alabiliyorlar. Bu disiplinler gerçekten sürdürülebilirlik alanında çalıştıklarında işlerine yarayan bir formasyon oluşturmalarına yardımcı oluyor.

Bir diğer konu da öğrencilerin aldığı derslerin tüm bu konuları bir silo mantığında tek bir parça olarak sunmaması gerektiğidir. Aksine dersler ve kurslar, öğrencilere edindikleri bilgileri farklı alanlarda sentezlemeleri için proje temelli bir yapıda olmalıdır. Örneğin, deniz canlılarına benzer hareketler yapan ve okyanustaki sıcaklık değişimlerini ölçen sensörler içeren “biyomimetik” robotlar yapmak gibi...

Son olarak, staj ve co-op gibi deneysel ve gözleme dayalı öğrenme fırsatları öğrencilere edindikleri bilgileri sahada sentezleme ve görme şansı veriyor. Örneğin öğrencilerimizden biri Panama Kanalı’nı yöneten şirkette çalışarak öğrendiklerini test etme şansı bulmuştu ve bir projenin yönetiminden sorumlu olarak kanalda biriken yağmur sularının çiftçilere sulama potansiyeli olarak sunulmasına yönelik bir işin koordinasyonunu gerçekleştirdi. Bu çalışmada mühendislik, çevre bilimleri, ekonomi ve diğer bir dizi konsepti bir arada değerlendiren öğrencimizin düşünce sistematiği ve gerçek hayatın şartlarına olan bakışı ciddi biçimde gelişti.

En İyi Liderler Sürekli Öğrenmeye Önem Verir

En İyi Liderler Sürekli Öğrenmeye Önem Verir
Kenneth Mikkelsen ve Harold Jarche
Formula 1 yarışçısı Juan Manuel Fangio, 1950 Grand Prix’inde ucu görünmeyen Tabac virajına geldiğinde frenlere asıldı. Bu, sert bir virajdan çıkan bir pilot için alışılagelmiş bir davranış değildi ancak Fangio’nun bu hareketi hayatını kurtardı. Otomobili yavaşladığı için hemen virajın bitiminde birbiri ardına sıralanmış diğer araçlara çarpmaktan kurtuldu. Yarış camiasında Fangio’nun bu beklenmeyen hareketi bir mucize olarak nitelendirilir. Peki onu yavaşlamaya iten neydi?

Fangio, yarıştan bir gün önce 1936’da yaşanan benzer bir kazanın resimlerini görmüştü. Tabac virajına yaklaştığında seyircilerin kendisine değil ileride bir noktaya baktıklarını fark etmişti. Yolun ilerisinde önemli bir şeyler olduğunu anladı. Bir anda o fotoğraf aklına geldi ve fren yaptı.

İş dünyasındaki liderler de Fangio gibi değişim sinyallerini fark edebilmeli ve anında bunlara reaksiyon verebilmeli. Psikolog Howard Gardner, bugün içinde yaşadığımız dünyada “araştırmacı zeka” olarak tanımladığı yaklaşıma ihtiyaç duyduğumuzu söylüyor. Araştırmacı zeka, insanlar ve fikirler arasında, diğerlerinin görmediği bağlantıları görmek ve değerlendirmek anlamına geliyor. Özellikle gelişimin hızı düşünüldüğünde, bilgiyle şekillendirilmiş bir bakış açısının ne kadar önemli olduğu daha da net anlaşılabiliyor.

Şöyle bir söz vardır: “Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu oluşturmaktır.” Peki iş dünyasının liderleri, sürekli şekil ve yapı değiştiren bir oyun alanında nasıl anlamlı bir rekabet gerçekleştirebilirler?

En İyi Liderler En İyi Öğrencilerdir
Toplumsal dinamiklerdeki değişimler içerisinde yol almak durumunda olan liderler statik, değişmez yol haritalarına bağlı kalamaz veya detaylara takılıp kalarak değişimi yönetemez. Bunu yapanlar, Jorge Luis Borges ve Adolfo Bioy Casares’in 1946’da yayımladıkları “On Exactitude in Science”da bulunan kısa hikayedeki duruma düşer. Bu hikayede bir imparatorluktaki haritacılar ülkenin bire bir haritasını yapmaya kalkıyor ve harita tüm ülkeyi kapladığı için imparatorluğun yıkılmasına neden oluyordu. Bu absürd ve beklenmeyen durumları içeren hikaye günümüz iş dünyası liderlerine oldukça tanıdık geliyor. 

21. yüzyılda kendini yeniden şekillendirebilme ve ilgi kurabilme becerileri; düşünce tarzımızı, öğrenme, yapma ve var olma biçimlerimizi belirliyor. Liderler, sürekli varlığını yeniden şekillendirdikleri bir dünyada, hiçbir zaman tam olarak “olmamış” bir yapıda yaşamaya hazırlıklı olmalı. Toplumsal değişimleri yönlendirebilen ve bunlardan olumlu etkilenen liderler algıları açık ve öğrenme konusunda yetenekli ve istekli olan profillerdir. Herhangi bir becerinin ve yetkinliğin yarı ömrünün beş yıl olduğu bir dünyada liderler organizasyonlarına değer katmayı sürdürmek için bakış açılarının düzenli ve sürekli biçimde değiştirmeye açık olmalılar.

Bir ağ gibi iç içe geçmiş bağlantılar içeren ve ilişkilerle şekillenen bir ekonomik dünyaya geçiş yaptığımız şu dönemde liderlerin öğrenmeyi teşvik etmeleri, kendilerinin de hızlı, uygun ve otonom bir öğrenme sürecini içselleştirerek uygulamaları çok önemlidir. Günümüzün içinden çıkılması kolay olmayan problemlerini aşmanın başka bir yolu yoktur. Eğer işimiz öğrenmekse ve öğrenmek de bir işse o zaman liderlerin işinin neredeyse tamamı öğrenmek olmalıdır. Kısa bir süre önce Deloitte tarafından gerçekleştirilen Global Human Capital Trends araştırmasına göre katılımcıların yüzde 85’i öğrenmeyi önemli veya çok önemli olarak değerlendirmektedir. Yine araştırmaya göre birçok şirket bu konuda yeterince hazırlıklı görünmemektedir.

John Hagel, John Seely Brown ve Lang Davidson, ölçeklenebilir bir etkinlik sağlamaya yönelik yapılardan ölçeklenebilir bir öğrenme sağlamaya yönelik yapılara doğru bir dönüşüm yaşadığımıza işaret ediyor. Burada kilit nokta bizlerin düşünce tarzını zorlayan ve geliştiren bilgi akışlarını belirleyerek bunlardan yararlanmak, bağlantı kurmak, iş birliği yapmak ve işleri daha hızlı, akıllı ve iyi şekilde gerçekleştirmek için yeni yollar bulmamıza imkan veren fırsatları değerlendirmektir. 

Kişisel Bilgileri Geliştirmek
Sürdürülebilir bir rekabet avantajı, ilişki kurmayı bilen, bilgiyi aramaya alışkın, gözlemlerden anlamlar çıkarabilen ve yeni teknolojileri etkin biçimde kullanarak fikirlerini akıllıca paylaşabilen bir iş gücüne sahip olmaktan geçer. Liderlerin böylesine bir yapı oluşturabilmeleri için hayat boyu öğrenime odaklanan bir yaklaşımı benimsemeleri gerekir. Biz buna Kişisel Bilgileri Geliştirmek adını veriyoruz. Bu, aslında liderlerin, sürekli aramaya, anlamlandırmaya ve paylaşmaya dayanan bir yapı içerisinde profesyonel gelişimlerinin idaresini ele almalarına yönelik bir çerçeve bakış açısı.

Arama, yenilikleri keşfetmek ve kendini sürekli güncel tutabilmektir. Bilginin muazzam boyutlara ulaştığı günümüzde değerli bilgileri bulmak için akıllı filtrelere ihtiyaç duyarız. Düşüncelerimize ve kararlarımıza temel oluşturan bilgi kaynaklarını düzenli olarak değerlendirmek ve düzenlemek durumundayız. Günümüzde, yararlı bilgiyi süzebilen, kör noktaları gösterebilen ve gözlerimizin açılmasına neden olan akıllı ve güvenilir insanlardan oluşan bir çevreye ihtiyacımız var.

Anlamlandırma, bilgiyi nasıl kişiselleştirdiğimiz ve kullandığımızla ilgilidir. Anlamlandırma, öğrendiklerimizi yansıtmamız ve uygulamaya koymamızdır. Düşüncelerimizi, deneyimlerimizi, duygularımızı bir araya getirip tek bir potada erittiğimiz ve bunlardan anlam çıkardığımız bütünsel bir yaklaşımdır. Bir blog yazarak veya fikirlerimizi not alarak bağlamlandırmaya yardımcı oluruz ve öğrenmemizi güçlendiririz.

"Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu oluşturmaktır"

Paylaşma; kaynaklarımızı, fikirlerimizi ve deneyimlerimizi kendi ilişki ağımız içerisinde paylaşmak ve çalışma arkadaşlarımızla iş birliği gerçekleştirmektir. Bu süreç, bilgimizi paylaştığımız, çeşitli iterasyonlar gerçekleştirdiğimiz ve önemli içgörü ve yansımalardan hep birlikte öğrendiğimiz bir yaklaşımı işaret eder. İlişki ağımızda bir bilgiyi paylaştığımızda veya topluluk önünde konuştuğumuzda doğru bilgi sunduğumuzda güven ve saygınlık kazanırız. 

Bu etkinliklerimizi hayata geçirmek için yoğun çalışma ortamımızda kullanabileceğimiz ve her birimizin kendi yönünü çizen, otonom öğrenciler olmamıza yardımcı olacak birçok dijital araç mevcuttur. Hangi aracın bize en uygun olduğunu belirlemek için bağlamımıza ve tercihlerimize bakmalıyız. Araçlar önemlidir ama dijital dünyada başarının sırrı güven, saygı ve uygunluk bileşenlerini bir arada oluşturabilmektir. 

Arama, anlamlandırma ve paylaşma yöntemini kullanarak bir organizasyondaki herkes farklı frekanslara açık, ufku tarayan, kalıpları fark edebilen ve bilgiye dayalı doğru kararlar verebilen yapılar haline gelebilir. Aslında Juan Manuel Fangio’nun 1950 Monaco Grand Prix’inde yaptığı da tam olarak buydu.

İmre Tüylü

YAPI KREDİ PRIVATE BANKING İLE GENÇLER GELECEKLERİNİ PLANLIYOR

Yapı Kredi Özel Bankacılık ve Varlık Yönetimi Pazarlama ve Ürün Yönetimi Grubu Direktörü İmre Tüylü, yurtdışı eğitim danışmanlığı sürecinde tüm yardım ve desteği sağlayarak müşterilerinin hayatını kolaylaştırdıklarını vurguluyor.

Uluslararası eğitim danışmanlığı ne tür hizmetleri kapsıyor?
Türk bankacılık sektörünü Miras Danışmanlığı, Sanat Danışmanlığı ve Filantropi Danışmanlığı hizmetleri ile ilk kez tanıştıran Yapı Kredi Private Banking olarak, Eğitim Danışmanlığı hizmetimiz ile yine sektörde bir ilki gerçekleştirdik. Eğitim Danışmanlığı kapsamında müşterilerimize ve çocuklarına özellikle yurtdışındaki eğitim fırsatlarının, alternatiflerinin belirlenmesinde ve tüm başvuru sürecinde profesyonel anlamda uzman iş ortağımızdan destek almalarını sağlıyoruz.

Bu hizmetimizle yurt dışında özel liseler, üniversiteler ve lisans üstü programlar, yaz okulları ve dil okulları, öğrenci değişim programları ile ilgili tüm öğrenilmek istenilen noktalar Eğitim Danışmanlığı kapsamında uzman danışmanlarımız tarafından yanıtlanıyor. Dileyen müşterilerimiz, sadece başvuru aşamasında kalmayıp, eğitim süreci boyunca da profesyonel eğitim danışmanlarımızdan destek almayı sürdürebiliyorlar. 

''Yapı Kredi Private Banking olarak, Eğitim Danışmanlığı hizmetimiz İle yine sektörde bir ilki gerçekleştirdik.''

Bu türden bir danışmanlığa başvurmanın ön koşulları nelerdir?
Sadece Yapı Kredi Private Banking müşterisi olmak yeterli. Yapı Kredi Private Banking olarak hizmet verdiğimiz tüm müşterilerimiz diledikleri zaman bu hizmetimizden faydalanabilirler. 

Verdiğiniz hizmetlerden bazı örnekler verebilir misiniz?
Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı hizmetimizin oldukça geniş bir çerçevesi bulunuyor.  Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı hizmetimizin içerisinde müşterilerimizin en çok tercih ettiği ise lisans programları. Bu konuda hizmet almak isteyen müşterilerimize, profesyonel danışmanlarımız, öğrencinin ilgi ve beklentisi paralelinde, okumak istediği alanın ve eğitim kurumunun belirlenmesinden, başvuru süreci, kabul süreci, tercih ve yerleştirme dahil tüm aşamalarında yol gösterici oluyor. Eğitim sürecinde de her türlü yardım ve desteği sağlayarak onların hayatlarını kolaylaştırıyor.

İş ortağımızın en önemli hizmeti hazırlık sürecini yönetmekten oluşuyor. Bu şekilde öğrencinin ideal bir üniversite adayı olarak yetişmesi sağlanıyor. Bir sonraki aşama ise öğrencinin profilini çıkartmak ve bu profile uygun üniversiteleri belirlemek. Yurtdışında gidilebilecek binlerce üniversite bulunuyor ve bu kadar çok seçenek arasından doğru tercihleri yapabilmek bu sürecin en önemli aşamalarından biri. Başvuruların zamanında ve eksiksiz olarak üniversitelere sunulmasını sağlamak, gelen kabuller arasından gidilecek doğru üniversitenin belirlenmesi ve bu üniversiteyle ilgili kabul sonrası işlemler de müşterilerimize sunduğumuz hizmetler arasında.

Aileler neden profesyonel eğitim danışmanlığı almalı?
Eğitim hiç kuşkusuz hepimizin en önem verdiği konuların başında geliyor. Özellikle çocuklarımızın en iyi eğitimi almasını istiyoruz. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak yaptığımız araştırmalar sonucunda yurtdışı eğitim alanında yönlendirme ve bilinçlendirme konusunda bir eksik olduğunu gördük. Yurtdışı eğitim olanakları ülkeden ülkeye, hatta şehirden şehire farklılık gösterebiliyor. Üstelik yurtdışındaki okulların başvuru ve kabul süreçleri de birbirlerinden oldukça farklı. Dolayısıyla, öğrencinin ilgi alanı ve beklentisini bu çok kollu sistemde doğru karşılamak onun geleceği açısından çok önemli. Bu da profesyonel yardımı kaçınılmaz kılıyor. 

Çocuğun hedeflediği okula hazırlık sürecinin aşamaları nelerdir
Yurtdışında eğitim almayı hedefleyen bir öğrencinin öncelikli olarak başvuru yapacağı her eğitim kurumunun kabul kriterlerinin farklı olduğunu bilmesi gerekiyor. Başvuru süreçleri, ders notları, sınav sonuçları ve istenilen belgeler kuruma göre, hatta kurumun bulunduğu ülke ve şehre göre farklılık gösterebiliyor. 

Uzman danışmanlarımızın tavsiyesi, başvuru dosyası incelenirken 9 ve 12. sınıflar arasında yapılanlar dikkate alındığı için öğrencinin 9. sınıftan itibaren yurtdışındaki üniversitelere hazırlık sürecine başlamış olması önemli. Ayrıca, yurtdışında üst sıralardaki üniversiteleri hedefleyen öğrencilerin, 9. sınıftan itibaren okuldaki akademik performansları, ders dışı etkinlikler, kulüp ve sosyal yardımlaşma faaliyetlerinde yer almaları oldukça önem taşıyor.

Okul hayatındaki başarı, iş hayatındaki başarının belirleyicisi midir?
Üniversitenin kişiyi kariyere hazırlamadaki etkisi çok önemli. Ancak  bununla birlikte uzman danışmanlarımızın tavsiyesi üniversite hayatının mümkün olabildiğince pratik tecrübelerle zenginleştirilmesi gerektiği... Günümüzde birçok üniversite, sanayi ve iş dünyası işbirliği ile öğrencilerine staj olanakları sunuyor. Bu stajlar okulda öğrenilen teorik bilginin uygulama yanını deneyimleme, iş dünyasının kendine özgü disiplin ve başarı kriterlerini öğrenme açısından oldukça değerli.

Paylaş:

Bu içeriği beğendiyseniz daha fazlası için ücretsiz üye olun!

SEÇENEKLERİ GÖRÜNTÜLE

Sınırsız Erişime Sahip Olmanın Tam Zamanı

HBR Türkiye içeriğine bir yıl boyunca tüm platformlardan erişin!
ABONELİĞİMİ BAŞLAT

Tüm Arşive Gözatın

Paylaş