
Önde gelen bir S&P 500 şirketinin uzun süren bir strateji toplantısının sonuna doğru kıdemli yöneticilerden biri, basit fakat derin bir soru sordu:“Kazanıyor muyuz?” Bu soruyu hararetli bir tartışma izledi. Şirket iki yıldır planlarının ve uzman analistlerin öngördüklerinden çok daha etkileyici bir finansal performans sergilemiş, bunun sonucunda da birçok yönetici çok yüksek primlere hak kazanmıştı. Öte yandan, beş yıllık hisse değeri takdiri S&P 500 ortalamasının altındaydı. Bu da yatırımcıların, şirketin gelecek performansına duydukları güvenin ortalamanın altında olduğu anlamına geliyordu. Çalışanlar tükenmişlik yaşıyorlardı. İnovasyon yavaşlamıştı; yeni nesil ürünlerin piyasaya sürülme tarihleri sürekli ileri atılıyordu. Bazı analistler şirketin değerinin, bileşenlerinin toplamından daha az olduğuna inanıyordu.